Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye olarak Şam yönetimini halkın demokratik taleplerine kulak vermesi ve gerekli reformları yapması için defalarca uyardıklarını söyledi. Erdoğan, "Ancak Esed rejimi, bu uyarılarımızı dinlemediği gibi sivil halka karşı varil bombaları, balistik füzeler ve kimyasal silahlarla başlattığı savaşın şiddetini artırarak sürdürüyor. Şimdi yanında bir de kim var? Rusya var, İran var. Birlikte bunu yürütüyorlar. Birlikte bu insanları öldürüyorlar" dedi.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu (ECLAC)'da verilen konferansta konuştu. Soğuk savaşın sona ermesinden sonra başlayan dönüşüm sürecinin henüz tamamlanmamış olmasından kaynaklanan sorunlar olduğunu söyleyen Erdoğan, bunları; ekonomik belirsizlikler, gelir dengesizlikleri, yoksulluk, çevre sorunları, genç işsizliği, salgın hastalıklar sosyal dışlanma olarak sıraladı. Bu sorunların, artan düzensiz göç, terörizm, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı gibi başka soranları da tetiklediğini dile getiren Erdoğan, hiçbir ülkenin bu sorunlara kayıtsız kalamayacağını ifade etti.
Türkiye'nin bulunduğu coğrafyanın, bu sorunların ve yol açtığı trajedilerin en yakından hissedildiği yer olduğunu aktaran Erdoğan, "Biz şu anda damdan düşmüş vaziyetteyiz. Neyin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bu, tribünden maç izlemeye benzemez. Bu, işin içinde yaşamayı gerektirir. Biz, şu anda bunu yaşıyoruz. Uluslararası bir toplumun sorumluluk sahibi bir üyesi olarak Türkiye, bir yandan bu sınamalarla mücadele ederken, diğer yandan da ortaya çıkan olumsuz sonuçları gidermek için çaba gösteriyor. Vatandaşlarının haklı taleplerini görmezden gelen baskıcı rejimler sadece bölgemizde değil; tüm dünyada istikrarı tehdit ediyor. Yani, güçlü olanın 'ben haklıyım' dediği bir dünya, barışı isteyenlerin dünyası olamaz. Tam aksine haklı olanın güçlü olduğu bir dünya bizim dünyamızdır. Biz, bunun mücadelesini veriyoruz" şeklinde konuştu.
"RUSYA, SURİYE VE İRAN BİRLİKTE İNSANLARI ÖLDÜRÜYOR"
Suriye krizinin trajik sonuçlarının her geçen gün daha da ağırlaştığını söyleyen Erdoğan, Şam yönetiminin 2011 yılının Mart ayından beri kendi halkına terör ve şiddet uyguladığını belirtti. Suriye'de 400 bin insanın konvensiyonel silahlarla öldürüldüğünü aktaran Erdoğan, "Bunların içinde 1500 - 2 bin kimyasal silahlarla öldürülen var. Dünya, kimyasal silahlarla öldürüleni dikkate alıyor ama konvensiyonel silahlarla öldürülenleri dikkate almıyor. Sonucu ölüm olan hangi silahla olursa olsun bunların hepsi insanlık suçu işlemiştir. Türkiye olarak Şam yönetimini halkın demokratik taleplerine kulak vermesi ve gerekli reformları yapması için defalarca uyardık. Ancak Esed rejimi, bu uyarılarımızı dinlemediği gibi sivil halka karşı varil bombaları, balistik füzeler ve kimyasal silahlarla başlattığı savaşın şiddetini artırarak sürdürüyor. Şimdi yanında bir de kim var? Rusya var, İran var. Birlikte bunu yürütüyorlar. Birlikte bu insanları öldürüyorlar" ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE'YE ŞU ANA KADAR DIŞARDAN GELEN DESTEK; 420 MİLYON DOLARDIR"
Erdoğan, Suriye'deki insani krizin beraberinde ciddi bir sığınmacı akınını getirdiğini hatırlattı. "Burada, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin verilerine göre dünyada sığınmacıya en çok ev sahipliği yapan ülkenin cumhurbaşkanı olarak bulunuyorum" diyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Sığınmacı krizi bugün bölgesel gibi gözükse de aslında 'küresel' bir sorundur. Dün olayları dışardan seyreden Avrupa ülkeleri, bugün sığınmacı krizini kendi içlerinde en derin şekilde yaşıyorlar. Şimdi bağırmaya başladılar. 'Bize gelmesin' diyorlar. Peki; 2,5 milyon insanın ülkesine sığındığı Türkiye ne yapacak? Bize kimseden maddi herhangi bir destek de gelmiyor. Türkiye'ye şu ana kadar dışardan gelen destek çok açık, net söylüyorum; 420 milyon dolardır. Yaptığımız harcama 9 milyar doları aşmıştır. Fakat Türkiye, 'acaba bize bir yerden yardım gelir mi gelmez mi' buna bakmadı, kapılarını kimseye kapamadı.
"Mevcut resim, küresel sınamalara karşı küresel çözümler getirilmesi ilkesinin doğruluğunu bizlere bir kez daha gösteriyor. Nitekim alınan güvenlik önlemleri ve kapatılan kapılar, sığınmacı ve göç akımlarını engellemeye yetmiyor. Almanya bizden daha mı fakir, Fransa bizden daha mı fakir? Hollanda, Belçika, bunlar bizden daha mı fakir? Ama bunlar kapılarını kapatıyor. Biz ise tam aksine kapımızı açıyoruz. Niye? Gökten yağdırılan bütün o bombalara karşı kaçan insanlara bizim yapacak başka hiçbir şeyimiz yoktur. Biz, kapılarımızı da açtık, gönlümüzü de açtık ve onları şu anda misafir ediyoruz."
"PYD'YE DAEŞ'LE MÜCADELE EDİYOR, DOLAYISIYLA BİZE GÖRE TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİLDİR' DİYEMEZSİNİZ"
Terörle mücadele konularında en önemli ilkelerden birinin, terör örgütleriyle ayrım yapılmadan mücadele edilmesi olduğunu ifade eden Erdoğan, "Terör örgütünün bir tanesi iyi, bir tanesi kötü diyemezsiniz. Şu anda DAEŞ bir terör örgütüdür. DAEŞ'le mücadelede A örgütü DAEŞ'le mücadele ediyor; iyidir, B örgütü farklı gayretlerin içerisinde; iyi değildir. Olmaz ya; o da terör örgütüdür, o da terör örgütüdür. Bunların hiçbirisini birbirinden ayırt edemezsiniz. Bakıyorsunuz bir ülkenin arkasına geçtiği öbür terör örgütü benim için bir terör örgütü olarak tehdittir. Örneğin bir tanesi Avrupa Birliği'nin terör örgütü olarak ilan ettiği örgüttür; PKK. Aynı şekilde Amerika'nın terör örgütü olarak ilan ettiği PKK. Ama bunun yanında yine onlarla birlikte hareket eden bir başka terör örgütü var ki –PYD- bakıyorsunuz o PYD'ye 'DAEŞ'le mücadele ediyor, dolayısıyla bize göre terör örgütü değildir' diyemezsiniz. Bütün hesaplar ortada. İşin sosyolojik boyutu bütün yönleriyle ortada. Eğer buna böyle bakarsak, o zaman bunun bedelini yarın ağır öderiz. İsim olarak söylüyorum; PKK, PYD, YPG, DHKP-C gibi terör örgütleriyle aynı şekilde mücadele ediyoruz biz. Aynı tutum ve kararlılığı tüm ülkelerden de bekliyoruz" değerlendirmesinde bulundu. CİHAN