Beyaz Hareket Derneği tarafından Grand Cevahir Otel'de "Recep Tayyip Erdoğan Sempozyumu" düzenlendi.
Eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Türk, İslam ve Dünya Siyasetindeki Yeri ve Önemi" başlıklı sempozyumun ilk oturumunun moderatörlüğünü yaptı.
Bağış, bugün sadece Türkiye'de ve Ortadoğu'da değil dünyada insanlık tarihi açısından çok kritik bir dönemden geçildiğini söyledi. Belki haritaların yeniden gözden geçirildiğini, belki 1. Dünya Savaşı'nın 100. yıl dönümünde kartların yeniden dağıtıldığını, dünyadaki güç odakları arasında net fark edilemeyen kıyasıya bir bilek güreşi yaşandığını ifade eden Bağış, "Böyle bir süreçte dünya en ağır ekonomik krizlerden birini yaşarken, ülkesini krizden etkilenmeden çıkarabilen bir lider, batı medyasının sistematik olarak yalanlarla, iftiralarla hedefe koyduğu bir lider, kendi ülkesinde dış odakların piyonu olmuş paralel ihanet çetesinin hedefindeki bir lider, milletin vicdanında ağırlanıp, müebbet muhalefete mahkum olmuş siyasilerin hedefindeki bir lider, milletinin gönlünde taht kurabiliyor." diye konuştu.
Mustafa Ataş da 40 yıllık siyasi hayatının 30 yılını Cumhurbaşkanı Erdoğan ile geçirdiğini belirterek, "Tayyip Erdoğan anlatılmaz ancak yaşanır" dedi. Ataş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tayyip Erdoğan'ı yaşamak gerekiyor. Kelimeler kifayet etmiyor ki anlatalım, nasıl anlatacağız? Cümleler yeterli değil, onun için diyorum yaşamak gerekir. Recep Tayyip Erdoğan ile 1985 yılında tanıştım. Refah Partisi Beşiktaş İlçe Yönetim Kurulu Üyesi olarak yeni bir oluşumun içerisindeydik. Elektriklerimizin olmadığı, sularımızın akmadığı bir ilçe binasında, yeni oluşturulan yönetimle il başkanımız sıfatıyla ilçe teşkilatımıza gelmişti. Ondan sonraki siyasi yolculuğumuz, bugüne kadar geldi."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, il başkanlığı döneminde çok şey öğrendiklerini aktaran Ataş, "Cesareti, kararlılığı, titizliliği, disiplini, mütevaziliği, güler yüzü... İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı sürecinde günlük programlarını hazırlardım. Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanmamız, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki çalışkanlığı, disiplini, başarısı bize hamdolsun bugünleri yaşattı. Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Seçim Koordinasyon Merkezinde görev yaptım. 2002 Genel Seçimlerine geldik, hapishane boyutu var. 4 ay 10 gün hapishanede yattı. Biz de tabiri caizse dışarıda yattık. Haftanın 3 günü ben Pınarhisar'a gidip geldim günlük ziyaretçilerin takibi için. Cezaevinden çıktıktan sonra ismi konulmamış bir yeni oluşumun çalışmalarına başladık. O çalışmalarda görev alan 17 kişiden birisiyim. Ben partinin resmi kurucu üyesi değilim ama fiili kurucu üyelerinden bir tanesiyim." ifadelerini kullandı.
"Erdoğan, ümmetin ve milletin sesidir"
Ataş, 2003 yılının mart ayında ayında Siirt'te yapılan seçimlerde, Seçim Koordinasyon Başkanı olarak görev yaptığını anımsatarak, şunları kaydetti:
"13 yıl SKM başkanlığı süresi içinde üst kurulda en kıdemli insanlardan birisi benim. O kurulun üyeleri her seçimde değişirdi, biz değişmeden devam ettik Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte. Nihayet Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yaşadık. O seçimde ben SKM Başkanıydım. Allah'a hamd ediyorum ki Büyükşehir Belediye Başkanlığı, milletvekilliği, dolayısıyla Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yürüten, yöneten kişi olarak kendimi çok şanslı addediyorum. O şerefi bize lütfettiği için Allah'a hamdediyorm. Onun için diyorum Tayyip Erdoğan yaşanır, anlatılmaz. Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan ile çok güzel hatıralarımız var. Tayyip Erdoğan ümmetin sesidir, milletin sesidir, milletin nefesidir, ümmetin nefesidir. Eğer Tayyip Erdoğan olmasaydı, milletimizin nefesi kesilecekti, mazlum milletlerin nefesi kesilecekti. Yeniden nefesi tükenmek üzere olan milletlere, ümmetlere, ülkemize nefes aldırdığı için Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum.
Bu başarılar kendiliğinden gelmedi. Sayın Cumhurbaşkanımız gerek Büyükşehir Belediye Başkanlığında, gerek Başbakanlığı gerekse Cumhurbaşkanlığı döneminde gecenin bir saatinde şantiye denetimini yapan bir liderdir. Gecenin bir saatinde, hizmetlerin yürütülüp, yürütülmediğini denetleyen kimliktir o. Gecenin bir saatinde, bir fakirin kapısını çalıp, halini, hatırını soran bir insandır o. Gecenin bir saatinde kimsesizlerin kimi olma özelliğini üzerinde, bütün yüreğinde taşıyarak o kimsesizlerin kimi olmaya çalışan kimliktir o. Gecenin bir saatinde seccadesine kapanıp, gücünün yetmediği yerlerde Allah'a yalvaran duamızdır o bizim. Onun için ona bizim sahip çıkmamız, göz bebeğimiz gibi korumamız gerekiyor. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan bu millete, bu ümmete Allah'ın bir lüftudur. Böyle bir imkan, böyle bir fırsat her zaman ele geçmez."
Kaynak: Postmedya