Erdoğan Sertleşecek!

Maraş ve 10 ilimizde binlerce insanımızın hayatını kaybetmesine neden olan depremden sonra siyasetin dengesi değişti . Samanyoluhaber.com yazarı Murat Çetin siyasetin gündemini değerlendirdi

SHABER3.COM

MURAT ÇETİN - ANALİZ 

Maraş ve 10 ilimizde binlerce insanımızın hayatını kaybetmesine neden olan depremden sonra insanlar artık daha güvenli yerlere taşınma arayışı içine girdi. İstanbul’da iki arkadaşımın Ankara’ya taşınmak için ev arayışı içine girdiklerini duyunca insanlardaki korkunun daha da arttığını iyice anladım. İstanbul deprem riski olan bir şehir ve uzmanlara göre büyük İstanbul depremi için gün sayıyoruz. Oysa gün sayacağımıza yapılacak iş basit, depreme dayanıklı konutlar yapmak. Aynen Japonya’daki gibi ama ülke yaklaşık çeyrek asırdır ‘mücahitlikten müteahhitliğe” dönüşen bir siyasi anlayışın eliyle yönetilince insan artık şaşıramıyor. İnsanımız artık yılgın ve ümitsiz.

Peki ya başkent? Ankara toz duman… Peki ya AKP Genel Başkanı Erdoğan ya MHP Lideri Bahçeli ? İki liderin yaptığı tek bir şey var, acı indeki insanımıza hakaret etmek. Bunlar nasıl bir vicdana sahiptir ki depremde her şeyini kaybetmiş insanlara karşı bu kadar acımasız olabiliyorlar. Erdoğan ve Bahçeli kaybetme korkusu yaşayan bir insan psikolojisinin tavırlarını gösteriyor. Zira kaybettikleri takdirde kalan ömürlerini demir parmaklıklar arkasında geçireceklerini o kadar iyi biliyorlar ki bundan çok korkuyorlar! Korkuyorlar zira büyük suçlar işlediler, korkuyorlar zira binlerce masum insanın kanına girdiler, korkuyorlar zira milyonlarca gencimizin geleceğini çaldılar…. Ve dahası bu milletin İslam’a olan inancını zedelediler, ateist ve deist bir toplumun yetişmesine neden oldular!  

O kadar dengesizler ki depremin ilk 48 saatinde yaşanan devlet sorumsuzluğunun hesabını soranlara karşı “ahlaksız, terbiyesiz, adi” gibi ağıza alınmayacak kelimeler kullanan Erdoğan’ın bir hafta sonra “helallik” istemesi çaresizliğin boyutunu gösteriyor. Erdoğan çaresiz, ne yapsa ne etse artık toplumda bir karşılığı bulunmuyor. Deprem sonrasındaki bir ayı önce beceriksizliklerini inkar ederek sonra kabul ederek ve özür dileyerek geçiren Erdoğan, şimdi toplumu yatıştırmanın çarelerini arıyor. Deprem enkazının biran önce kaldırılması bunun için isteniyor, Erdoğan bunun için birkaç ilde deprem konutları inşaatlarının başlamasını istiyor. Sırf kazanmak için yine algı yapacak ve yaklaşan Ramazan ayını da bunun için kullanacak, yani yine milletini dini duygularını istismar edecek. Eğer bu adımlarda da başarılı olamazsa işte o zaman B planına geçecek. Ya seçimlerin olağanüstü şartlarda yapılmasını sağlayacak. Yani İttihat ve Terakki Partisi’nin “sopalı seçim” diye tanımlanan 1912 yılındaki baskıcı seçimi gibi bir ortam oluşturacak. Eğer tüm bu baskı ortamına rağmen seçimleri kazanamayacağını iyice anlarsa bu defa daha da sertleşecek ve “kıyamet senaryosunu” uygulayacak. 

Tayyip Erdoğan, bu senaryo için bile şimdiden hazırlık yapıyor. Fenerbahçe ve Beşiktaş maçları ile başlayan tribünlerdeki “hükümet istifa” sloganları AKP iktidarını korkutsa da bir anlamda buradan da kendi iktidarını pekiştirmek için senaryo ürütmeye çalışıyorlar. Tribünlerdeki protestoların statlardan çıkarak sokaklara inmesi ve bir eyleme dönüşmesi en çok Tayyip Erdoğan’ın işine gelir. Zira 2013 yılı Gezi olayları gösterdi ki sokakları hareketlendirmek seçmeni ürküttü. Kaos terör örgütlerinin ve derin yapıların işin içine girmesine neden oldu. Seçmen de böyle bir durumda güvenlik kaygısı yaşadı. Yani kitlelerin sokağa çıkmasını AKP lideri Erdoğan kendi lehine çevirdi. Sokağa çıkanları terörize etti, kendi tabanını birleştirmek için bunu siyasi malzeme halinde getirdi. Bu gerçek Erdoğan destekçisi yazarlar tarafından bile getirildi. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan’ın bir yazısında “gerilim varsa, sertlik varsa Erdoğan kazanıyor. Gerilim yoksa, sertlik azalıyorsa Erdoğan’ın kazanma ihtimali azalıyor” tespitini yapması çok önemli. 

Sabah Gazetesi Başyazarı Mehmet Barlas’ın Kasım 2021’de arka arkaya yazdığı yazılarda Erdoğan’ın yeniden seçilmesi gerektiğini aksi halde kaos olacağını yazması başka nasıl açıklanabilir? Habertürk yazarı Negahan Alçı’nın bir adım ileri giderek 2023 seçimlerinde kan akabileceğini söylemesi de bir başka kaos senaryosunun işaret fişeği gibi.  Yine Erdoğan’ın en büyük destekçilerinden bir başka gazeteci Rasim Ozan Kütahyalı’nın seçim sürecinde bir kaosun yaşanacağını öne sürmesini de bu anlamda değerlendirmek gerekiyor. O kadar ki Kütahyalı’ya göre Erdoğan gitsin demek bir ihtilal arzusundan başka bir şey değil!

Haziran 2023’te yapılması halinde seçimlere 4 ay kaldı. Bu sürecin kolay geçmeyeceğine ilişkin artık yeteri kadar veri var. Netice o ki Erdoğan, çeyrek asırlık iktidarını kaybetmek istemiyor ve söylemleri de iktidarı kolay kolay devretmeyeceğini gösteriyor. İBB Başkanı İmamoğlu’nun siyasi yasaklı hale gelmesi, HDP’ye yönelik kapatma davası, PKK’nın sürekli olarak tahrik edilmesi, örgüt ve casusluk suçlamaları üzerinden muhalefetin sindirilmeye çalışılması, gazetecilerin tutuklanması, deprem felaketi sonrasında bile insanlara hakaret edilmesi baskı unsurları olarak ortaya çıkıyor. 

7 Haziran 2015 ile 1 Kasım 2015 seçimleri arasında “ya ben ya kaos” stratejisini izleyen Tayyip Erdoğan’ın benzer stratejiyi uygulaması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Gazeteci Levent Gültekin’e göre kaybedeceğini anlayan Erdoğan seçim gecesi bir çılgınlık yapabilir ve seçim sonuçlarını tanımadığını ilan edebilir. Erdoğan seçimleri tanımama çılgınlığını yapar mı bilmiyorum! Zira bir iktidar için uluslararası arenada meşruiyet önemli bir argümandır ve bunun için seçimle iktidarda kalmak şarttır. Peki, Erdoğan uluslararası meşruiyetini de hiçe sayabilir mi? İşte bunu bilemiyorum? Zira hastalıklı ruh haline sahip olan bir kişinin ne yapacağını kestirmek gerçekten zor! Hele bu Erdoğan ise…

<< Önceki Haber Erdoğan Sertleşecek! Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER