Hükümete yönelik darbe girişimi iddiasıyla tutuklanan dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Yakup Saygılı da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan başta olmak üzere hiçbir aile üyesine yönelik bir dinleme talebi ve kararının olmadığını söylemişti. Saygılı ayrıca kriptolu telefonla yapılan konuşmanın teknik olarak emniyet mensupları tarafından dinlenmesinin mümkün olmadığını dile getirerek, dinlemelerin yurt dışı bağlantılı istihbarat teşkilatları tarafından yapılmış olabileceği uyarısında bulunmuştu.

Dönemin Başbakanı Erdoğan ise “17 Aralık döneminde polisler tarafından hazırlanan fezlekeler şimdi elime geçti. Bakın bu fezlekede neler yazıyor biliyor musunuz? Benim için ‘dönemin başbakanı’ geçen iddianame hazırlamış polis 17 Aralık sürecinden önce.” ifadelerini kullanmıştı. Ancak fezleke ve iddianame ile ilgili hiçbir somut bilgi ve belge ortaya çıkmadı. Anayasa’nın 100’üncü ve TBMM İç Tüzüğü’nün 107. maddesine göre Başbakan hakkında soruşturma yetkisi sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) ait. Başbakanlar hakkında emniyet birimleri ve savcılıkların soruşturma yürütme yetkisi bulunmuyor.

Hükümetin algı operasyonu yaptığı diğer bir soruşturma ise dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın çalışma ofisinde bulunduğu iddia edilen dinleme cihazı (böcek) ile ilgiliydi. Erdoğan, katıldığı bir televizyon kanalında çalışma ofisinde dinleme cihazı bulunduğunu açıkladı. Erdoğan’ın açıklamasının ardından da hükümete yakın bazı gazete ve televizyonlar, cihazların sözde paralel yapı adı altında Hizmet Hareketi tarafından yerleştirildiğini iddia etti. Ancak iddialar, Erdoğan’ın başdanışmanı Mustafa Varank’ın Mart 2015’te Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği ifade ile boşa çıktı. Varank, mahkemede böcek aramasını iki MİT mensubu ile birlikte yaptığını itiraf etti. Bulunduğu iddia edilen dinleme cihazı ile ilgili herhangi bir tutanak tutulmadığını, savcılığa da bilgi verilmediğini anlattı.

YENİ HAYAT