TÜRKMEN TERZİ
Bosna Hersek, yüzbinden fazla Bosnalının hayatını kaybettiği 1995'te sona eren savaştan bu yana en ağır siyasi kriziyle karşı karşıya. Bosna Hersek’in üçlü devlet başkanlığının Sırp üyesi Milorad Dodik, geçtimiz günlerde, Bosna Hersek'in iki idari biriminden olan Sırp Cumhuriyeti'nin, önemli devlet kurumlarından ayrılacağını duyurdu. Dodik’in, iç savaşı sona erdiren 1995 Dayton Barış Anlaşması’nı ihlal ederek ülke içinde tam özerklik elde etmek isteği ülkede tansiyonu artırdı. Türk Dışişleri Bakanlığı, Bosna'daki etnik gruplar arasında arabuluculuk yapmak için diplomatik kanalları kullanıyor ama Recep Tayyip Erdoğan'ın Haziran 2023'te yapılması planlanan genel seçimlerden önce yurt içindeki milliyetçi oylarını artırmak için Batı karşıtı söylemini artırması Bosnalı Müslümanların durumunu daha da zor duruma düşüreceğe benziyor.
Türkiye, Bosna Hersek'teki son siyasi krizleri yakından takip ediyor ve Erdoğan, Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan üçlü zirvesini uygun zamanda düzenlemeye istekli olduğunu ifade etti. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Cumartesi günü Saraybosna'ya yaptığı son ziyarette Bosnalı mevkidaşı Jasmina Turkoviç ile düzenlediği basın toplantısında “Bosna Hersek bölgenin istikrarında kilit rol oynuyor ve Türkiye yeni bir çatışmaya izin vermeyecek” dedi.
21 Kasım 1995 tarihinde ABD'nin Ohio eyaletindeki Dayton kentinde taslağı hazırlanan ve iki hafta sonra Paris'teki Elysee Sarayı'nda imzalanan anlaşmayla Bosna Hersek, Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti olmak üzere ikiye bölündü ve her bir büyük etnik gruptan birer tane olmak üzere üç üyeli bir cumhurbaşkanlığı tarafından yönetilmeye başlandı.
Bosna-Hersek Avrupa Birliği'nin gelecekteki olası bir üyesi olarak görülüyor, ancak henüz resmi bir aday değil ve ülke NATO üyeliği için başvuruda bulundu. Bosna-Hersek Dışişleri Bakanı Bisera Turkoviç geçen ay Newsweek'e verdiği demeçte, ülkesinin NATO ve Avrupa Birliği üyelik başvurularının kabülünün “yeni soykırımlardan... savaş suçlularından ve teröristlerden” kaçınmak için her zamankinden daha önemli bir hale geldiğini söyledi.
Bazı yerel gazeteciler, Bosna-Hersek'in en büyük üç etnik grubu Boşnak, Sırp ve Hırvatlar arasında ciddi bir gerilim olmadığını, ancak 2 Ekim 2022'de yapılması planlanan seçimlere kadar halk desteğini kaybeden Milorad Dodik'in popülist söylemlerle, dikkatleri Sırp Cumhuriyeti'ndeki ciddi ekonomik durumdan başka yöne çekmek için uğraştığını ifade ediyorlar.
Erdoğan, Bosnalı Müslümanların ulusal kahramanı olarak kabul edilen, Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı olan Aliya İzzetbegoviç'in son görüşmelerinde Boşnakları kendisine emanet ettiğini iddia etse de, bu iddia son derecede şüpheli.
AKP 20 yıllık iktidarında, bir çok resmi kurumun ve devlet destekli kuruluşların Balkanlardaki genel merkezlerini Bosna Hersek’te açtı. Erdoğan ve AKP’li bakanlar, milletvekilleri sık sık Bosna Hersek'i ziyaret etti.
Buna rağmen, ironik bir şekilde, Erdoğan’ın yandaş işadamları büyük ticari yatırımları komşu Sırbistan'da yaptı, Bosna Hersek'te değil. Erdoğan, Ekim 2019'da yaptığı resmi ziyarette Sırbistan ile ilgili duygularını şöyle dile getirmişti: “Sırbistan, Balkanlar'da merkezi ve stratejik konuma sahip bir ülke. Sırbistan’la köklü, tarihi ve kültürel bağlara sahibiz ve ortak sınırlarımız olmasa da Sırbistan’ı komşu bir ülke olarak görüyoruz. Bugün ilişkilerimiz tarihinin en iyi seviyesinde. Bunda değerli dostum Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in rolü ve desteği büyük. İki yıl önce neredeyse aynı tarihlerde, ilişkilerimize ivme kazandıran bir Sırbistan ziyareti gerçekleştirmiştim. O zaman temellerini attığımız Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin ikinci toplantısını bu ziyaretim vesilesiyle gerçekleştireceğim. Böylece hem iki sene içerisinde yaptıklarımızı değerlendirme fırsatı bulacağız hem yeni hedefler koyacağız."
Erdoğan'ın Sırp lider Vucic ve Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik ile yakın ilişkisi, Bosnalılar için, yeni bir iç savaştan kaçınmak ve Sırplarla ilişkileri geliştirmede görünüşte faydalı olsa da, Erdoğan'ın artan islamcı ve milliyetçi popülizmi Bosnalı yetkilileri rahatsız etmeye başladı.
Türkiye ve Balkanlar konusunda ABD merkezli bir uzman olan Dr Erdoan Shipoli, 2017'de şu uyarıda bulunmuştu: “Türkiye her zaman Balkanları Avrupa'ya ulaşmak için kullanabileceği bir yol olarak görmüştür. Bununla birlikte, Erdoğan yönetimi dönemlerde Balkanları bir koz olarak kullanabileceği bir ülke olarak görmeye de başladı. Yani Erdoğan hükümeti bazı sivil toplum kuruluşlarına yatırım yaparak ve yardım ederek Bosna toplumlarındaki etkisini artırmak istiyor… Bunu yarın Avrupa'ya şunları söyleyebilmek için yapıyor: “Balkanlar'da tüm bu etkiye sahibiz, kendi arka kapınız ve size şantaj yapmak için (Bosnalıları) kullanabiliriz."
Avusturya, Alman ve Hollandalı yetkililerin Erdoğan'ın seçim mitingi talebini güvenlik gerekçesiyle reddetmelerinin ardından Erdoğan, Mayıs 2018'de Avrupa'daki AKP’li tüm Türk gurbetçileri bir araya getirmek için Saraybosna'da dev bir seçim mitingi yapmıştı. Bu vesileyle, Erdoğan'ın Bosna'yı kendi iç siyasi kazanımları için kullandığını Bosnalılar bizzat müşahede etmişti. Birçok Bosnalı yetkili Reuters'e, Erdoğan'ın ülkelerindeki seçim toplantısından haberdar olmadıklarını söyledi. Bosna Hersek'in en çok okunan gazetelerinden biri olan Dnevni Avaz ise "Bugün Erdoğan, yarın Putin" başlıklı yazısında Erdoğan'ın ziyaretini eleştirdi.
Erdoğan'ın güvenlik görevlilerinin Saraybosna havaalanında sınır polisiyle arbedesinin ardından Bosna sınır polisi şefi Zoran Galiç, Dnevni Avaz haber portalına, "Onlar (Erdoğan'ın güvenlik ekibi) yasalarımıza uymadılar ve tutuklanmayı hak ettiler" demişti.
Bosna, 1463'ten 1800'lerin sonlarına kadar Osmanlı'nın kontrolündeydi ve sonuç olarak Boşnaklar tarihsel olarak Müslüman Türkiye ile ilişkilerine değer veriyorlar ama şu anda geleceklerini Avrupa Birliği'nde görüyorlar. Bosna'da genç işsizlik oranı yüzde 50'ye yakın olduğu için çok sayıda Boşnak Almanya'da çalışıyor. Ayrıca, Dayton anlaşmasının sivil yönlerinin uygulamasını denetleyen, geniş yetkilerle donatılmış Bosna Hersek Yüksek Temsilciliği yetkilerinin tamamı Avrupa Birliği ülkelerinden atandı.
Finlandiya ve İsveç, Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline tepki olarak geçtiğimiz günlerde NATO üyeliği için başvuruda bulunurken, güçlü NATO üyesi Türkiye'nin lideri olan Erdoğan, bu İskandinav ülkelerini teröristlere yataklık etmekle suçladı ve onların NATO üyeliklerine karşı çıktı. Erdoğan Finlandiya ve İsveç'in başvurusunu engellediği için, diğer Avrupa NATO üyeleri de Bosna-Hersek'in AB ve NATO üyeliğini erteleyebilir. Ve böylece, Erdoğan'ın mevcut Batı karşıtı söylemi Bosna davasına daha fazla zarar vermeye başladı.
Erdoğan, kendisini Müslüman dünyasının lideri olarak göstererek, aynı zamanda İsrail ile ticari ve siyasi bağlarını da güçlendirerek, uzun süredir yoksul Filistinlilerin çektiği acılardan faydalanıyor. Benzer şekilde Erdoğan, Sırplarla iş yaparken Bosna'da Türk STK'larını yumuşak güç olarak kullanıyor. Erdoğan'ın popülist siyaseti Bosnalı Müslümanlara hiçbir şekilde fayda sağlamayacak ve tam aksine Boşnakları Avrupa'nın kalbinde daha fazla izole edecek.