Her sahada içine kapanan, geriye giden bir Türkiye’nin ufku her geçen gün kararıyor. Cezayir, Türkiye’den mal ithalatını yasakladı. Ekmekten suya, makarnadan çikolataya, plastik ürünlerden mobilyaya kadar toplam 24 kalemde Cezayir pazarı Türkiye’ye kapandı. İthalatın bankalar vasıtasıyla yapılmasının yasaklanması Türkiye için 350 milyon dolardan fazla kayıp manasına geliyor.
Libya ve Mısır ile resmî temas yok denilecek kadar az. En zor zamanlarımızda bile bu iki devletle dost kalmıştık oysa. Yedi emirlikten teşekkül etmiş Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Körfez’in en hareketli gayrimenkul fuarında Türkiye’den gelecek firmalara nazik biçimde kapıyı gösterdi. Ya yüksek fiyat istendi ya da fuar sahasında kıyıda köşede yer kaldığı beyan edildi.
BAE İLE İPLER KOPUYOR MU?
Dubai’de televizyonlarda Türkiye hakkında ağır hakaretler ihtiva eden ya da hedef gösteren haberler yayınlanıyor. En son Dubai TV’de şu ifadelere yer verildi: “Katarlı bazı muhalif kaynaklar, Türk askerlerinin Doha’daki bazı yolları kapattığı ve insanların geçişine izin vermediğini aktardı.”
Katar krizinden bu yana iplerin gerildiği sır değil. Krizde Türkiye’nin tarafsız kalmasını isteyen Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al-Nahyan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un yanında isim vermeden Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef aldı: “Eğer Türkiye ve İran, aralarındaki tarihî sömürgeci rekabeti devam ettirirse bugün Suriye’de gördüklerimizi yarın başka ülkelerde de görmeye devam edeceğiz.”
MAKTUM ARTIK TÜRKİYE’YE GELMİYOR
Dubai Emiri Şeyh Muhammed Bin Raşid El Maktum’a İstanbul Boğazı’na nazır Sevda Tepesi’ni altın tepside veren Erdoğan’ın hoşnut olacağı beyanlar değil bunlar. Maktum ile Erdoğan’ın o eski günlerinden eser yok. Maktum, artık Türkiye’ye gelmiyor. Zira Mısır ve Katar siyasetinde Erdoğan’ın karşı safında yer aldı.
Erdoğan’ın Rusya’ya yakınlaşmasından rahatsız olduğunu saklamayan ve radikal grupların Türkiye tarafından desteklediğini iddia eden BAE ve Suudi Arabistan, Suriye cephesinde de yollarını ayırdı.
KUZEY IRAK REFERANDUMU SONUN HABERCİSİ
25 Eylül’de Kuzey Irak’ta halkın önüne sandık konacak ve ekseriyetini Kürtlerin teşkil ettiği halk bağımsızlığa ‘evet’ ya da ‘hayır’ diyecek. Referanduma Kerkük de dahil edildi ki bu saatten sonra ‘evet’ çıkmaması sürpriz olur.
Irak Kürdistan Bölge İdaresi Cumhurbaşkanı Mesut Barzani, “Bütün taraflara referandumun yapılacağı teminatını veriyorum.” diyerek geri adım atmayacağını ilan etti. Erdoğan’ın bahse konu referandumda tamamen duygusal sebeplerle minderden uzak durduğu dikkatten kaçmasın. İdare-i maslahattan sözlerle vaziyeti idare ediyor.
SURİYE’DEN AKDENİZ’E KORİDOR…
Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü YPG, Amerikan askerlerinin desteği ile kuşattığı Rakka’nın tamamını IŞİD’den aldı alacak. Kuzey Irak’ta yapılacak referandum ile Kuzey Suriye’deki çatışmaların seyri bağımsız Kürt devletine giden yolda kum saatinin hızlandığına işaret ediyor.
Akdeniz’e kadar açılacak koridorun emniyetini ABD ile Rusya’nın temin edeceği anlaşılıyor. Bundan sonra göstermelik askerî harekâtın sahada tesiri olamaz.
KAZANÇLI ÇIKAN RUSYA OLDU
Erdoğan’ın Moskova ile girdiği bilek güreşinin faturası çok ağır oldu. Rusya ile iktisadî, ticarî ve siyasî münasebet artık daha ziyade Vladimir Putin’in tensip buyurduğu hudutlara sıkıştı kaldı.
Rus savaş uçağının vurulması emrini verenlerin o kadar özür mektubuna, taviz üstüne tavize rağmen Kremlin ne vizesiz seyahate müsaade etti ne de domates ithalatına kapıyı araladı. Putin, S-400 füzelerini Ankara’ya satmayı başarırsa NATO içinde büyük bir kavganın fitilini ateşlemiş olacak.
TRUMP, ERDOĞAN’IN TALEPLERİNE SICAK BAKMADI
Esasında Erdoğan’ın Rusya ve İran ile yakın görünmekten başka çaresi kalmadı. Obama’nın halefi ABD Başkanı Donald Trump’tan umduğu desteği şu ana dek alamadı. Bilakis ABD’de tevkif edilen Reza Zarrab ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın kefalet tahliye talepleri reddedildi. Savcı Zarrab ve Atilla hakkında ‘kara para aklamak’, ‘İran ambargosunu delmek’ gibi çok ağır ithamlardan 75 sene hapis cezası talep etti. Lobi için milyonlarca dolar harcandı, netice kocaman bir hiç.
Mayıs ayında Washington ziyareti esnasında göstericilere saldıran Erdoğan’ın korumalarının da sanık olarak yer aldığı iddianame mahkeme tarafından kabul edildi. Erdoğan aleyhine birkaç soruşturma da devam ediyor. Sosyal medyada Erdoğan’ın oğul Bilal’in de Zarrab ile aynı suçtan tevkif edilebileceği ifade ediliyor. Hasılı okyanus ötesinde Erdoğan namına ümit verici hiçbir haber yok.
ALMANYA AĞIRLIĞINI KOYDU
Avrupa Birliği’ne (AB) gelince… O cenahta Almanya malî destekleri kesti, Gümrük Birliği’nin müzakere edilmesini veto etti. Berlin’in demokrasi ve hukuk devleti taleplerine rağmen Erdoğan’ın bildiğini okumaya devam etmesi halinde üyelik müzakerelerinin askıya alınması dahil bazı müeyyideler daha yüksek sesle konuşuluyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Point dergisine verdiği mülakatta, “Bildiğiniz gibi, küresel sahneye çıkmak aslında o kadar da havalı bir şey değil.” ifadelerini kullanmıştı. Dergi muhabirinin bu sözlerine açıklayıcı bir örnek vermesi istemesi üzerine Macron şu cevabı vermişti: “Erdoğan ile her 10 günde bir konuşması gereken benim.”
SADECE İNGİLTERE DESTEK VERİYOR, ZİRA…
İngiltere’nin Ortadoğu eksenli menfaatleri muvacehesinde Erdoğan rejimine verdiği pragmatist destek hariç tutulduğunda AB çatısı altında Türkiye’den yana hemen hemen kimse kalmadı. Sessiz kalanların ekseriyeti Erdoğan’ın diline düşmemek ve Macron’un itiraf ettiklerini bizzat müşahede etmemek için susuyor.
Her zaviyeden kayıp manasına gelen bu yalnızlığa Türkiye daha ne kadar mukavemet edebilir? Katar gibi doğalgaz ve petrol zengini değiliz ki petro-dolarları bozdurup harcayalım. Bir sene içinde 80 milyar dolar borç ödememiz lazım. Bütçedeki kara delik kapanmadığı için Hazine bu sene tahmin edilenden 50 milyar lira daha fazla borçlanacak.
Suudi Arabistan’ın Haziran’dan beri tatbik ettiği tecrit iki ayda Katar’ın belini büktü. Moody’s ve Fitch, kredi notunu indirdi. Döviz rezervleri yarı yarıya eridi. Mevduat çıkışı yüzünden likidite ihtiyacı katlanan bankalar, hariçten borç bulmaya çalışıyor.
ESKİMİŞ BELEDİYE OTOBÜSÜ HEDİYE EDEN NEO OSMANLILAR
Saray’ın sözcüsü İbrahim Kalın’ın ‘değerli yalnızlık’ kavramı esas alındığında kıymet atfedilecek bir manzara bulmak zor. Pakistan’a ya da Afrika’da birkaç fakir devlete kullanılmış belediye otobüsü, askerî jip hediye ederek neo-Osmanlı hayalleri kuranlar kabul etmek istemese de Türkiye karar alma mekanizmalarında artık istenmeyen adam (persona non grata) haline geldi. Saray’ın kalın duvarları içinde milletin vergileri ile saltanat sürenler ancak bu yalnızlığın kıymetli olduğunu iddia edebilir.
Erdoğan yalnızlar durağında bir başına kalan Türkiye’yi gelen ilk otobüse bindirecek. O otobüsün batıdan gelmeyeceğini söylemeye lüzum var mı? OHAL ve Kanun Hükmünde Kararname rejimi sayesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kapısına fiilen kilit vurdu nasıl olsa. Bayramı müteakip Erdoğan’ın kaptı-kaçtı faaliyetleri artarak devam edecek…
Kaptı kaçtı rejimine şunun şurasında ne kaldı!
Semih Ardıç / Tr724