Eski KKTC Cumhurbaşkanı: Doğu Akdeniz'de her an her şey olabilir

Eski KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs adası çevresindeki gerginliğin sıcak çatışmaya dönme ihtimalinin göz ardı edilemeyeceğini söyledi

SHABER3.COM

KKTC 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a göre Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki gerginlik mevcut haliyle devam eder ve Kıbrıslı Türklerin doğalgaz yataklarındaki hak talebi karşılanmazsa, Doğu Akdeniz’in Ortadoğu’daki gerilimlere benzer bir noktaya gelme ihtimali var. Talat’a göre Doğu Akdeniz’de bir provokasyon veya kaza çatışmaya sebep olabilir.

Suriye savaşı dolayısıyla da uluslararası güçler bir süredir Doğu Akdeniz’de önemli donanma gücü bulundurduğu için, bölgede her an her şey olabilir. Üstelik Türkiye’nin burada tek bir müttefiki bile yok. Peki bu gerilim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve AB üyesi olan güneydeki Rum yönetimine nasıl yansıyor? KKTC’nin 1974 yılında Türkiye tarafından ele geçirilen ve o tarihten beri hayalet şehir olan Maraş’ı tekrar açacağına ilişkin açıklaması ne anlama geliyor? Adayı ve Doğu Akdeniz’i ne bekliyor? 
Gazeteduvar.com'dan İrfan Aktan KKTC’nin 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la konuştu…

-Reuters haber ajansının üç gün önceki (10 Temmuz) haberine göre Avrupa Birliği, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz arama faaliyetlerine karşılık olarak uygulayacağı yaptırımları önümüzdeki hafta açıklayacak. Doğu Akdeniz’de artarak devam eden gerilim adanın kuzeyine ve güneyine nasıl yansıyor?

-Gelişmeler daha ziyade Rum tarafında bir heyecan oluşturuyor. Fakat bu gelişmelerin Türk tarafına şimdilik ciddi boyutta bir yansıması olduğunu söylemek doğru olmaz. Öte yandan, doğrusu Avrupa Birliği’nin bu bağlamda Türkiye’ye uygulayacağı yaptırımların ne kadar etkili olacağını bilemiyoruz.

-Doğu Akdeniz, Suriye savaşı dolayısıyla askeri hareketliliğin de önemli bir sahası haline geldi. Halihazırda bölgede ABD, İngiltere, Rusya ve Fransa gibi ülkelerin ciddi bir donanma gücü bulunuyor. Şu anda söz konusu güçlerin ilişkileri dolayısıyla pek olası görünmese de, Doğu Akdeniz’in yeni bir çatışma sahasına dönüşebileceği ihtimalinden de söz ediliyor. Bölgedeki enerji kaynaklarının bir çatışmaya sebebiyet verebileceğini düşünüyor musunuz?

Kıbrıs açısından gerilim artık geleceğe ilişkin bir ihtimal değil, şu anda yaşanan bir gerçek. Dolayısıyla Kıbrıs’ta, esas olarak da Doğu Akdeniz’de her an her şey olabilir. Bir provokasyon da yaşanabilir. Yahut provokasyon olmadan da bir kaza gerginliğe ve çatışmaya dönüşebilir. Zamanında İsrail komandolarının Mavi Marmara gemisine ateş etmesi ve insanları öldürmesi gibi olaylar her an bu bölgede de meydana gelebilir. Hatta bu bölgede çok daha tehlikelisi ve yıkıcısı da yaşanabilir. Bu bakımdan Kıbrıs, daha da doğrusu Doğu Akdeniz gerçekten bir gerilim merkezi. Tabii burada meselenin tek kaynağını doğalgaz oluşturmuyor. Bölgedeki gerilimin kaynağında egemenlik iddiası ve ispatı da önemli bir yer tutuyor. Rum tarafının “ben egemen devletim, gaz ve petrol aramaları bir egemenlik meselesidir” yaklaşımı var. Ama bu arada Rum tarafının çıkarılacak olan zenginliklerde Kıbrıslı Türklerin de hakları olduğunu teslim etmesi söz konusu.

-Rum tarafı bu hakkı teslim ediyorsa, niye gerilim var?

-Çünkü bu hakların tesliminin ancak çözüm sonrası olabileceğini ifade ediyorlar. Avrupa Birliği’nin de bu yaklaşımı desteklemesi gerçekten ciddi bir karmaşa yaratıyor.

RUMLARIN ÖNERİSİ, TÜRKLER AÇISINDAN BAŞLANGIÇ NOKTASI BİLE OLAMAZ

-Kıbrıs sorununun çözümünden söz edilince akla gelen en önemli tarihsel dönemeç Annan Planı. Fakat sizin başbakan olduğunuz dönemde, Türklerle Rumları federal bir cumhuriyet çatısı altında birleştirmeyi öngören Annan Planı’yla ilgili 24 Nisan 2004’te yapılan referandumu Türkler yüzde 64.9 oranında ‘evet’ diyerek onaylamış, Rumlar ise yüzde 76’ya yakın oyla bu planı reddetmişti. Annan Planı’nı reddetmiş olan Rumlar, şimdi için nasıl bir çözüm öngörüyor?

-Rum tarafının öngördüğü bir şey yok aslında. Onların bize getirmiş olduğu bir çözüm önerisi de yok. Dahası Rum tarafı, Kıbrıslı Türklerin, Birleşmiş Milletler tarafından da defalarca tescil edilmiş siyasal eşitlik haklarını tartışma konusu yapmaya kalkışıyor. Ve burada yarattığı hava, Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini kabul etmeyecekleri yönünde. Fakat bu eşitlik hakkı Kıbrıslı Türkler açısından olmazsa olmazdır. O nedenle Rum tarafının önerdiği çözüm, Kıbrıslı Türkler açısından bir başlangıç noktası bile olamaz.

-Dolayısıyla Kıbrıs sorunuyla ilgili herhangi bir çözüm sinyali söz konusu değil mi?

-Şu anda öyle bir sinyal yok, evet.

-Bu çıkmazı bir şekilde yarmaya çalışan Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz arama faaliyetleri sadece Avrupa Birliği’nin değil, aynı zamanda ABD’nin, Suriye’de müttefiki olan Rusya’nın, başta gerilim yaşadığı Mısır ve İsrail olmak üzere Doğu Akdeniz’e sınırı olan ülkelerin de tepkisiyle karşılaşıyor. Bütün bu ortak uluslararası tepki karşısında Türkiye’nin artırarak devam ettirdiği Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinin sizin lehinize sonuç doğuracağını düşünüyor musunuz?

-Konu şudur: Rum tarafı “ben bu konuları tartışmam, bu benim egemenlik hakkımdır” gibi bir yaklaşım ortaya koyarsa Kıbrıs Türk tarafının “tamam, siz öyle uygun gördüyseniz yapacak bir şey yok” diyecek hâli yok. Dolayısıyla bir şeyler yapması lâzım. O nedenle elbette Kıbrıslı Türklerin de dayanabileceği tek güç olan Türkiye bize yardım etmek durumunda. Fakat bu ne kadar başarılı olur, ayrı bir tartışma konusu. Ama sonuçta Kıbrıslı Türklerin de Türkiye’nin desteği dışında bir çaresi yok.

MESELE ‘PAYIMI İSTERİM’ MESELESİ DEĞİL

-Fakat bu destekle beraber Doğu Akdeniz’de çatışma riski de büyüyor…

-Biliyorum, biliyorum. Ama Kıbrıslı Türklerin doğalgazda hakkı varsa, demek ki alacağı da var. Kıbrıs Rum tarafı bu alacağı inkâr ederse, Kıbrıs Türk tarafının talebiyle Türkiye de doğalgaz arama faaliyetleri yapacak. Başka çare yok. Yani meydanın boş olmadığını göstermek gerekiyor. Rum tarafı, Türklerin payını çözüm sonrasında vereceğini söylüyor ama onun da ne olacağı, nasıl olacağı belli değil. Kaldı ki, mesele “payımı isterim” meselesi değil.

-Nedir peki mesele?

-Benim de payım var, o zaman söz hakkımın da olması lazımdır meselesidir. Kıbrıs Türk tarafı bir öneride bulunmuştu zaten.

-Nasıl bir öneriydi bu?

-Bir ortak çalışma komitesi kuralım ve o komite bu meseleye çalışsın demişti Türk tarafı. Bu teklifin hâlâ geçerli olduğunu düşünüyorum. Çünkü yakın zamanda yine Türk tarafından bu düşünce seslendirilmişti.

-Geçtiğimiz hafta Yunanistan’daki erken genel seçimlerde iktidar değişti ve Yeni Demokrasi Partisi tek başına iktidara geldi. Çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı Nikos Dendias çalışmaya başlar başlamaz “Türkiye Doğu Akdeniz’in haylaz çocuğu olmayı bırakıp ciddi bir oyuncu olmalı” açıklamasında bulundu. Türkiye de buna mukabil şöyle bir açıklama yaptı: “Avrupa’nın şımarık çocuğu’ unvanı esasen Yunanistan’a aittir. Avrupa’nın haylaz çocuğu ise, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Avrupa Birliği üyesi olan ve Yunanistan’la birlikte yıllardır Doğu Akdeniz’i istikrarsızlığa sürükleyen Güney Kıbrıs Rum Yönetimidir.” Dendias’ın açıklaması ve Türkiye’den verilen yanıt, Doğu Akdeniz bağlamında iki ülke arasındaki gerilimin geleceğine ilişkin size ne anlatıyor?

-Yunanistan’ın tutumunun ne olacağını, yapılan ilk açıklamalardan kestirmek mümkün değil. Birazcık daha beklemek lazım. Ama Yunanistan ve Rum tarafının genel tutumu şudur: Rum tarafı yapar veya önerir, Yunanistan da destekler. Bu genel tutumun önümüzdeki dönemde de değişeceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla Yunanistan’da kurulan yeni hükümetin Kıbrıs sorununda farklı bir tutum sergileyeceği iddiasının temelsiz olduğu kanaatindeyim.

YAPTIRIMLAR TÜRKİYE’YE “AMAN HADİ SİZ HAKLISINIZ” DEDİRTMEZ

-Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine tüm ülkelerin tepki göstermesi, Rum tarafının elini güçlendiriyor. Rumların bu güçle Türk tarafına yönelik politikalarında başarılı olma olasılığı var mı?

-Öyle bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Siyasette bulunduğum her zaman, Türkiye’nin veya Türk tarafının tehditlerle bir noktaya getirilemeyeceğini, bir noktaya taşınamayacağını anlatmaya çalışıyorum. Yani bu geleneksel olarak mümkün olmayan bir şeydir. O nedenle gerek Avrupa Birliği’nin gerekse başka aktörlerin alacakları tedbirlerin veya yapacakları tehditlerin Türkiye’ye ve Kıbrıs Türk tarafına, “aman hadi siz haklısınız” dedirteceğini düşünmüyorum.

-Az önce de ifade ettiğiniz gibi, zaten var olan gerilimin karşılıklı dirençle birlikte çatışma riskini artırdığı da söylenebilir, değil mi?

-Kesinlikle öyle.

 TÜRKİYE’NİN ‘ASKERİ OLARAK GÜÇLÜYÜZ, İSTEDİĞİMİZİ YAPARIZ’ YAKLAŞIMI SONUÇ GETİRMEZ

-Sizce olası çatışmaya karşı nasıl bir bariyer kurulabilir?

-Bana göre buna karşı yalnızlaşmamaya çalışmak gerekiyor. Yani diplomatik kanalları daha fazla kullanmak lazım. Türkiye’yi de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de kastediyorum. KKTC tek başına belki uluslararası güçleri harekete geçiremeyebilir. Ama KKTC, Türkiye’nin diplomatik gücünü de kullanarak yoğun bir çaba ortaya koyarsa, bence başarılı olabilir. Bunun olabildiği geçmişte gösterilmiştir. Yalnızlıktan kurtulmanın tek yolu diplomatik çabadır. Yoksa Türkiye’nin “askeri olarak güçlüyüz, istediğimizi yaparız” yaklaşımının sonuç getirmeyeceğini düşünüyorum.

-Türkiye’nin sorun yaşamadığı neredeyse hiçbir ülke yok ama…

-Doğru.

MARAŞ’IN TÜRK YÖNETİMİNDE AÇILMASI KOLAY DEĞİL

-Bu sorunların Kuzey Kıbrıs’ın geleceğini de negatif etkileyeceği açık değil mi?

-Kesinlikle öyle. Türkiye’nin bu konudaki başarısı veya başarısızlığı, Kıbrıslı Türkleri de yakından ilgilendirecektir. Az evvel de söylediğim gibi, Kıbrıslı Türklerin doğrudan uluslararası temasları sınırlıdır. Türkiye diplomasisi destek olmadığı sürece tek başına başarı göstermesi mümkün değildir. Ama şu sıralarda böyle bir çabayı da görmüyorum. Dolayısıyla durum iyi değil. Sanki demeç vererek veya iki-üç tane gemi ve onlara refakat eden birkaç geminin Akdeniz’deki faaliyetleri bize yeter gibi bir hava var.

-Türkiye’nin bir hamlesi daha var. Türklerin ele geçirdiği 1974 yılından beri dikenli tellerle çevirdiği ve hayalet şehir haline gelen Maraş’ın tekrar açılması için KKTC’nin hazırlık yaptığı açıklandı. Geçtiğimiz günlerde KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Maraş konusuyla ilgili sizinle de bir görüşme gerçekleştirdi. Türklerin geçmişten beri Rum tarafına karşı bir koz olarak kullandığı Maraş’la ilgili son hamleden ne murad ediliyor?

-Maraş konusunun boşuna bir çaba olduğunu düşünüyorum. İç yüzünü tam olarak bilmiyorum ama uluslararası siyasette etki yaratmak için düşünülmüş bir hamle olabilir. Ama bana göre Maraş’ın Türk yönetiminde açılması kolay kolay başarılabilecek bir şey değil. Bunu zamanında denediler ama yapamadılar.

<< Önceki Haber Eski KKTC Cumhurbaşkanı: Doğu Akdeniz'de her an her şey... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER