Her on kişiden dördü sosyal medyadan uzak kaldığında depresyona giriyor. Oscar Wilde’ın 'İnsanlar, kendilerini başkalarının sandıklarından daha mutlu göstermeye çalışırken, aslında kendilerini olduğundan daha mutsuz hissediyorlar' sözü, bu sosyal medya çağında ne kadar da anlamlı hale geliyor değil mi?
Günümüzün dijital çağında, sosyal medya, kabul edelim etmeyelim, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Sabah gözlerimizi açar açmaz telefonlarımızı elimize alıyor, gün boyunca sosyal medya platformlarında geziniyor ve gece yatmadan önce son bir kez daha bildirimlerimizi kontrol ediyoruz. Sanal dünyada beğeni ve takipçi sayımız arttıkça, gerçek hayatta mutlu olduğumuzu mu düşünüyoruz? Sosyal medya bağımlılığı ve sanal mutluluk arasındaki bu ince çizgi, modern insanın en büyük paradokslarından biri haline geldi.
Yaşantılarımızın birbirimize mahrem olduğu günleri; kutlamalarımızı, buluşmalarımızı, tatillerimizi, fotoğraf çekip albümde sakladığımız zamanları hatırlıyor musunuz? Pek çok kişi için o günler geride kaldı ya da gençler için hiç olmadı. Mahremiyetin birkaç yıl öncesine göre farklı bir kavram olduğu bu günlerde, başkalarının günlük yaşamlarını takip ediyor ve fark etmeden kendi hayatımızı şekillendiriyoruz.
Sosyal medyanın asıl amacı; dünyanın her yerinden arkadaşlarınız, aileniz ve meslektaşlarınızla paylaşım yapmanız (resim, video, konum, durum güncellemesi) ve bağlantı kurmanızı sağlamak ve ilişkilerinizi geliştirmektir. Araştırmalar dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ının sosyal medya kullandığını ve her gün ortalama en az iki saatini paylaşım, beğenme ve güncelleme yaparak geçirdiğini gösteriyor. Bu da sosyal medyanın asıl amacında değişiklikler olduğunu ispatlar niteliktedir.
Hayatımızda bu kadar büyük bir rol oynayan sosyal medya platformları, uyum sorunlarıyla mücadele eden ve iletişim problemleri yaşayanların can simidi oluyor ve sanal mutluluklarla rahatlatıyor. Yalnızlık duygusundan kaçmak isteyenlerin iletişim kurmak için kullandıkları ve internet üzerinden gerçekleşen etkileşimleri sosyal izolasyonun artmasına neden oluyor. Tek bir tıkla beğenisini veya emojilerle duygularını göstermenin yaygınlaşmasıyla gerçek hayatta kendini ifade edemeyenlerin sayısı artıyor. Ayrıca insanların, kendilerini sosyal medyada gördükleriyle karşılaştırması sonrası başlayan sürecin (kıskançlık, öfke, yetersizlik, öz saygıda azalma vb.) çeşitli problemlere neden olduğu biliniyor.
Her fotoğraf veya video, birçok yönden kişilerin yaşantısının reklamı haline gelirken, sadece görülmesi istenen hayatlar paylaşılıyor. Bu hayatların aldatmacasını sürdürmek, sağlıksız sonuçlara neden olduğu için sosyal medya “sosyal” yönünü kaybediyor. Sadece mutlu anların vurgulanması, kişilerin kendilerine ve yaşamlarına yabancılaşmasına ve toksik pozitif etkiyle paylaşımlarına devam etmesine yol açıyor.
Sosyal Medyanın Etkileri
Sosyal medyada çok fazla zaman geçirmek sadece zaman israfı değildir; tıpkı kumar veya madde bağımlılığı gibi, sosyal medya bağımlılığı da beyinde bozuk ödül yolları içerir.
Bağımlılık: Sosyal medya bağımlılığı, beynin ödül sistemi üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Sürekli bildirimler ve beğeniler, dopamin salınımını artırarak bağımlılık yapıcı bir döngü oluşturur.
Dikkat Dağınıklığı: Sosyal medya kullanımı, dikkati sürekli olarak bölerek beyin üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilir. Bu, dikkat süresini kısaltabilir ve odaklanma yeteneğini azaltabilir.
Kaygı ve Depresyon: Sosyal medya platformlarında sürekli olarak diğer insanlarla karşılaştırma yapmak, kaygı ve depresyon riskini artırabilir. Beynin duygusal işleme bölgeleri, bu olumsuz duygularla sürekli olarak başa çıkmak zorunda kalır.
Uyku Bozuklukları: Yatmadan önce sosyal medya kullanımı, mavi ışık yayılımı nedeniyle melatonin üretimini engelleyebilir ve bu da uyku düzenini bozarak beyin fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir.
Sosyal medya kullanımının beyin üzerindeki etkileri, kullanım süresi ve şekline bağlı olarak değişebilir. Dengeli ve bilinçli bir sosyal medya kullanımı, olumsuz etkileri minimize ederek olumlu etkileri artırabilir.
İletişim ve Sosyal Yaşam
Online siteler, önceleri farklı insanlarla iletişim için kullanılırken, sonraları mevcut ilişkilerin daha da geliştirildiği bir ortam haline geldi. Bu alandaki ilk araştırmalar, Facebook ve Instagram gibi sosyal ağ platformlarına odaklandı. Çevre edinmek, ilişkileri geliştirmek, duygu ve düşüncelere destek bulmak amacıyla yapılan paylaşımların bu platformları daha cazip hale getirmesinin sebebi; insanların sürekli etkileşim halinde olması ve aktif olarak kullanması kaynaklı olduğu anlaşıldı.
Sosyal medyanın ruh sağlığınız üzerindeki etkisi, genellikle onu nasıl ve neden kullandığınıza bağlıdır. Sosyal medya, kendinizi daha izole ve yalnız hissetmenize neden olabilirken, benzer yaşam zorluklarından geçen veya aynı ilgi alanlarını keşfeden insanlarla bağlantı kurmanıza da yardımcı olabilir. Umarım, sosyal medyayı bilinçli ve dengeli bir şekilde kullanarak, pozitif bağlantılar kurar ve ruh sağlığınızı güçlendirirsiniz. Sosyal medyanın sunduğu olanaklardan en iyi şekilde faydalanarak, mutlu ve sağlıklı bir yaşam dileğiyle.
Yazıyı dinlemek isterseniz:
https://youtu.be/Dufs__igiG4
[email protected] X:@esrabc