İşte Yetkin'in o yazısı:
“Evet” çoktan kazandıysa bu telaş niye?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dün CNN Türk-Kanal D ortak yayınında Hakan Çelik’in sorularını yanıtlarken önce “Eşitsiz şartlarda yürütülen bir kampanya” diye vurguladı, önümüzde 3 gün kalmış olan referandum kampanyası hakkında.
Son birkaç gündür Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kampanya söylemi cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye’ye nasıl çağ atlatacağından çok CHP ve Kılıçdaroğlu’na yüklenmeye yoğunlaşır oldu.
Öyle ki, mesela hükümet yanlısı gazete ve televizyon kanallarına bakarsanız, Kılıçdaroğlu’nun darbecilik ve yasa dışı örgüt üyeliği suçlarından, hem de suçüstü yakalanıp hapse atılmak üzere filan olduğunu düşünebilirsiniz.
Adeta referandum Türkiye’de bütün yürütme gücünü tek elde toplayacak, Cumhurbaşkanının yargı ve yasama üzerindeki yetkisini de artıracak bir anayasa değişikliği üzerine değil de, Kılıçdaroğlu üzerine yapılıyor gibi bir izlenime kapılmak mümkün.
Kılıçdaroğlu buna cevap olarak “Kanıtlasın. Devleti F...’ye teslim eden ben değilim” dedi çıktı ama “İstanbul’da yüzde 53 “Hayır” oyu var” iddiasını da ortaya attı.
Bu iddia en az 11 Nisan’da ANAR’ın başındaki İbrahim Uslu’nun “Yüzde 52 Evet, 48 hayır” tahmini, kadar konuşuldu dün.
Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi ise, AK Parti içinden aldığı izlenimle “53-47” olarak açıkladı tahmini; böylelikle bir hafta kadar önce duyurduğu “55-56 Evet” tahminin de değiştiğini bizlere bildirmiş oldu.
Selvi, aslında AK Parti’nin çoktan 17 Nisan’da “yeni bir Türkiye’ye” hazırlanmaya başladığını da satırlardan taşan bir heyecanla yazdı.
Olabilir. Anketlerin nasıl yanıldığını İsrail, İngiltere, ABD seçimlerinde gördük. Belki 16 Nisan’da da göreceğiz ve “evet” oyları 55-56, ya da Erdoğan’ın arzu ettiği gibi 60 çıkacaktır, belki de Kılıçdaroğlu’nun tahmin ettiği gibi hayırlar kazanacaktır; üç gün sonra göreceğiz.
Ama burada bir hesap yapmak da gerekiyor.
Erdoğan 2014’te cumhurbaşkanı seçilirken yüzde 52 almıştı. Bu, Uslu’nun tahmin ettiği orandır. AK Parti ise 1 Kasım 2015 seçiminde yüzde 50’ye yakın oy almıştı. Evet” cephesine destek veren Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP’nin 2015 seçiminde aldığı oyla birlikte yüzde 60’ı geçiyorlar; bu da Erdoğan’ın arzusudur.
Oysa Nasreddin Hoca’nın “Kedi buradaysa, ciğer nerede?” fıkrasını akla getirecek şekilde, AK Parti merkezindeki tahminlerin, Selvi’nin bildirdiğine göre 53 civarında olduğunu görüyoruz.
Buradan iki sonuç çıkar. Ya AK Parti Genel Merkezi MHP’den hiç “Evet” oyu gelmeyeceğini var sayıyor, hesaplarını ona göre yapıyor, ya da Bir kısım AK Parti seçmeninin “Hayır” saflarına geçtiğini kabul ediyor. Buradaki soru, “Ne kadarı?” sorusudur.
CHP’nin oyu yüzde 25. Buna HDP’nin yüzde 10’unun tamamını ekleyemiyoruz. Çünkü PKK’nın hendek-barikat kalkışması ve güvenlik güçlerinin misliyle müdahalesi sırasında 500 bin seçmenin yerlerinden olduğu ve bunların çoğunun da HDP seçmeni olduğu tahmin ediliyor. HDP’nin eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile binlerce yerel yöneticisi hapiste. Yine de az fire vereceklerini var sayıp yüzde 9 daha ekleyelim “Hayır” oyuna, yüzde 34 eder. Saadet’in yüzde 2,5 oy potansiyelinin tamamının sandığa gidip “Hayır” vereceğini varsaysak bile, Uslu’nun yüzde 48, Selvi’nin yüzde 47’sine ulaşmaya yine de milyonlarca oy ister. Bu fark MHP’den ve AK Parti’den gelecek oylarla kapanacak demektir. Soru yine aynı ama “Ne kadar?”
Gerçi Erdoğan’a yüzde 50 üzerine bir tek oy bile yetiyor zaferini ilan etmesi için.
Yani yüzde 52, 53 fazlasıyla yeter.
Eğer öyleyse, eğer Beştepe ve Söğütözü bu işin bittiğine, “Evet”in zaten kazandığına inanıyorsa insanın aklına “Bu kadar sıkıntı, bu kadar telaş neden?” sorusu takılıyor.
O zaman neden “Hayırcı” siyasetçilerin önüne her yerde engeller çıkarılıyor? (MHP’den çıkarılan Ümit Özdağ baskılar nedeniyle Konya’da kendisine yer ayırtmış oldukları halde kahvaltı verilmesinin dahi engellendiğini anlattı dün.)
O zaman neden Başbakan Binali Yıldırım günlerdir “Hayırcıların” güçlü olduğu İzmir ve havalisinden ayrılamıyor? CHP milletvekilinin o son derece anlamsız “Denize dökme” lafını yedirmek için mi? Yoksa büyük şehirler olmadan sandığın garanti olmadığını bildiği için mi?
O zaman neden bunun Avrupa Birliği’nden siyaseten kopuş olduğunu bildiği halde, Cumhurbaşkanı Erdoğan “16 Nisan sonrası idam” işareti vermeye devam ediyor? MHP’nin çekemediği milliyetçi oyları “Evet” safına çekmek için olabilir mi?
Eğer referandum sonucunun çoktan belli olduğuna “Evet” çıkacağına bu kadar güveniyorsa, bu kadar zafer-sonrası senaryolara hazırlanıyorsa AK Parti, “Hayır” üzerine neden bu kadar –basketbol deyimiyle- tam saha baskıyla gidiliyor?
Allah aşkına “ABD ve AB’ye daha güçlü mesaj vermek için” demeyin cevap olarak. Türkiye’nin, hepimizin geleceğinden söz ediyoruz burada ve biraz daha ciddiyeti hak ediyoruz hepimiz.