Evrensel rahmet Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
HÜSEYİN YAĞMUR | Samanyoluhaber
Sevgili dostlar, bundan önceki yazımızda Kur’an’da rahmet kavramı üzerinde durmuştuk. Bu yazımızda ise Efendimiz'in alemlere rahmet oluşu üzerinde duracağız..
Efendimizin alemlere rahmet olarak gönderildiğini ifade eden ayet-i kerimeyi hepimiz ezbere biliriz, ancak onu da müzakereye ihtiyacımız var zannediyorum..
“Ey Resulüm, Biz seni bütün alemlere sırf bir rahmet vesilesi olman için gönderdik!” (Enbiya suresi, 107)
Cenab-ı Allah bütün âlemlere, özellikle akıl sahibi varlıklara merhametinden dolayı Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i peygamber olarak göndermiştir. O öyle kapsamlı bir rahmettir ki bütün akıl sahiplerine iyilik ve kurtuluş yolunu göstermekte, gerek dünyada gerek âhirette mutluluk vesilelerini öğretmektedir.
Efendimiz'in mahiyetine özellikle de ahlâkına baktığımızda, gönüllerin kendisine yönelmesi, insanların etrafında birleşmesi için hazırlanan şefkatli, hoşgörülü, yumuşak ve güzel tabiatında somutlaşan ilahi rahmeti görürüz.
Cenab-ı Allah şu ayet-i kerimede Efendimiz'i müminlere peygamber olarak göndermeyi bir nimet olarak ifade sadedinde:
‘Andolsun ki Allah, müminlere içlerinden birini, onlara kendi âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.” (Al-i imran suresi, 164) buyuruyor.
Efendimiz'in rahmet oluşu ile ilgili yine Tevbe suresinde: “Sizden müminler için O (Resullullah) bir rahmettir.” (Tevbe suresi, 61)buyrulur. Muhammed aleyhissalâtü vesselâm, o yüce mahiyetiyle âdeta Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinin gözle görülür, elle tutulur ve hissedilir şeklidir de denebilir.
Evet O bir rahmettir, zira O’nun getirdiği hidayet sayesinde inananlar inançsızlık ve dalâletten kurtulup imanı elde etmişlerdir. O’nun neşretmiş olduğu nurdan istifade ederek insan-ı kâmil olma yoluna girmişlerdir.
Allah Resûlü başta inananlar olarak bizim için rahmettir. Zira biz Rabbimizi o güzel isimleri ve sıfat-ı sübhaniyesiyle Efendimizin tarifiyle tanımışız, getirdiği Kur’an’ı okurken, O’nun bizi muhatap alıp bizimle konuşmasına ve o çok sıcak hitaplarına, bizi bu hayatın sonunda öldükten sonra tekrar dirilteceğine, diriltmekle bırakmayıp bizi sonsuz cennetlerde yaşatacağına, artık orada ne bir korku, ne bir tasanın bulunmayacağına, bununla birlikte bekasından bizi de bekaya mazhar kılacağına ve daha bizim için hazırladığı binlerce güzelliği Efendimizin verdiği haberlerle öğrenmişiz..
Allah Resulü Efendimiz bütün insanlık için rahmettir, zira içinde yaşadığımız dünya onun sayesinde asıl mahiyetiyle aydınlatılmış ve bir matem yeri olmaktan çıkmış, aksine sayısız sanat eserleriyle donatılmış bir galeriye dönüşmüştür. O’nun sayesinde hayat gerçek anlamını kazanmış ve insanlık sahipsiz ve yetim olmaktan kurtulmuştur.. Çağlar boyu hakikatiyle anlaşılamayan ölüm ise, ahirete ve Cennet saraylarına giden bir koridor hâline gelmiş ve aydınlanmıştır.
İnsanlık alemi olarak çağlar boyu çözemediğimiz problemler onun getirdiği hidayet rehberliği sayesinde bir bir çözülmüş, asırlarca yaşandığı coğrafyalarda cennete benzer bir yaşam sürmüştür. Onun getirdiği nurdan uzaklaşma oranında da insanlığın kadim problemleri bulaşıcı bir hastalık gibi yeniden nüksedip her yeri sarmıştır.
İnsanlık tarihi boyunca var olan ve bu gün tekrar karşımıza çıkan ve yayılma sürecine giren şiddet, ırkçılık, dışlama, zulüm, insanları yerinden, yurdun etme, çapulculuk yaparak insanların mallarını gasp etme, güven ortamının kaybolması, insanları insana yakışan onurluca bir hayat sürme hakkından mahrum bırakma, kayırmacılık, kaba kuvvetin çılgınlığı, hak hukuk tanımama, kadınlara karşı şiddet, çocuklara karşı istismar ve daha nice kadim hastalıklar özellikle Müslüman toplumların yaşadığı coğrafyalarda bulaşıcı bir virüs gibi yayılmaktadır.
Bütün bu hastalık ve problemlerden kurtulabilmenin yolu Allah’ın insanlara peygamberler eliyle sunduğu mesajı miras olarak almış ve onu 23 senelik peygamberlik hayatıyla en güzel örnekleriyle temsil etmiş, özellikle Medine döneminde Medine’yi bir laboratuvar gibi kullanarak, insanlığın bütün problemlerinin nasıl çözüleceğinin örneklerini göstermiş, yetiştirdiği o güzeller güzeli sahabe nesline mirasını devrederek, kendisinden sonraki asırlara da o güzelliklerin taşınmasını sağlamıştır.
Sevincimiz, aradan geçen uzun asırlar sonra o evrensel rahmeti tanımış olmamızda, üzüntümüz ise onu bu yönüyle ve hakikatiyle insanlara tanıtamıyor olmamızdadır..
Bugün ona inanmış, gönülden bağlanmış, her şeye rağmen onun getirdiği güzellikleri yaşamaya ve yaşatmaya çalışan bu çağdaki nadir temsilcilerine binler selam!..
Bu çok geniş konuyu O’nun bize öğrettiği bir duayla bitirelim:
Efendimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır: “Akşama ve sabaha ulaştığında
“Rabb olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, resûl olarak da Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’den râzı olduk. Yine Rabb olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, nebî olarak da Hz. Muhammed aleyhi ekmelüttehaya’dan râzı oldum.” (3 defa) diyen her müslüman veya insana veya kula, kıyâmet günü Allah bol mükâfat vererek kendisini râzı etmeye söz vermiştir. (İbn Mâce, Duâ, 14; Müslim, Salât 13; Ebû Davud, Salât 36; Tirmizî, Salât, 156.)
Son bir not: Müslim, Tirmizî ve Ebû Davud’un rivâyetlerinde, ezandan sonra bu duâyı okuyanın günahlarının affedileceği müjdesi vardır.