10 Haber ekonomi yazarı Erdal Sağlam'ın yazısına göre, Merkez Bankası’nın faizi sabit tutması ekonomiye pahalıya patladı.
Faiz kararının verildiği geçtiğimiz Perşembe günü, döviz rezervlerinde 1.6 milyar dolarlık kayıp yaşandı.
Sağlam'ın yazısının ilgili bölümleri şöyle:
"Aslında piyasadaki döviz talebi sadece faiz günü artmadı. Faizlerin değişmeyeceği beklentisiyle talebin arttığını, geçtiğimiz Salı ve Çarşamba günleri günlük 1.3 milyar rezerv erimesinden anlıyoruz.
Yani Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri rezervlerdeki toplam erime 4.2 milyar dolara ulaştı. Cuma gününün de eklenmesiyle, kayıp 5 milyar doları aşmış olabilir.
Perşembe günü faiz kararına kadar kurlarda yatay bir seyir varken, karar sonrası yukarı giden kurların yeniden gerilediğini gördük.
Merkez Bankası’nın bazen karara gösterilen kur tepkisini yumuşatıp, piyasaları sakinleştirmek adına bu tür işlemler yaptığını biliyoruz.
Perşembe günü Merkez Bankası’nın bu amaçla 1.6 milyar dolarlık rezervden satış yaptığı görüldü.
Aslında, ihracat dövizlerinin yüzde 40’ını aldığı için, belki de bu rakamın üstünde de satış yapmış olabilir. Bu işlemler açıklanmadığı için biz ancak rezervdeki hareketi görebiliyoruz.
Karar zaten bekleniyordu ama
Peki, piyasaların faiz kararına bu kadar sert tepki vermesinin nedeni neydi? Piyasaların beklentisi Merkez Bankası’nın faizlerde artışa gitmeyeceği yönündeydi. Buna rağmen bir umut faiz artışı
yapabileceğini düşünenlerin olduğunu da biliyorduk.
Kamuoyuna açıklanan beklentiye kıyasla bu karara verilen tepkinin sert olduğu açıkça görülüyor. Ancak rezerv rakamlarına baktığımızda döviz satışlarının karar öncesinden de başladığı ortaya çıktı.
Özetle; Merkez Bankası faiz kararıyla ilgili açıklamasında söylem olarak biraz daha sertleşirken, piyasaların beklemediği ama umut ettiği faiz artış kararını veremedi.
Belki de piyasadaki tepkide en önemli unsur; Merkez Bankası gerektiği halde faiz kararı veremediği için, “Merkez Bankası’nın siyasetten ayrı karar veremediği” algısının pekişmesi olabilir.
Çünkü Merkez Bankası yaptığı faiz açıklamasında, artık yüzde 45’in tepe noktası olduğu söylemini bıraktı, gerekirse sıkılaştırma olacağı gibi ibareler yerine “beklentilerde belirgin bozulma olursa parasal
sıkılaştırma yaparız” dedi.
Bu sertleşen söylem, şimdi olmasa da seçim sonrası, faiz artışı beklentisini artırdı. Bu da aslında Merkez Bankası’nın faiz artışı istediği ama, seçimlere kadar bu artışı yapamadığı şeklinde anlaşıldı.
Merkez Bankası fırsatı kaçırdı Daha önce de söylediğimiz gibi; aslında tüm veriler ek faiz artışı yapılması ihtiyacını gösteriyordu. Faizi artırmak yerine Merkez Bankası’nın söylemini sertleştirmesinin aynı boşluğu doldurmayacağı ortadaydı, karara verilen tepkiden de bunu gördük.
Halbuki Merkez Bankası hem kendi kredibilitesi için hem de enflasyonla mücadelenin başarısı için bu kararı verebilmiş olsaydı, şimdi piyasalar çok farklı olurdu. Kurların düştüğünü, hatta rezervin
arttığını bile görebilirdik.