(...)
Edindiğim bilgilere göre Erdoğan, “paralel yapı” ifadesiyle doğrudan Hizmet Hareketi’ni Kırmızı Kitap’a sokmaya çalıştı. Ama “Devletin ana Milli Güvenlik dokümanlarında kişiselleştirmeler yapılamaz” itirazıyla karşılaştı. Böylece 29 Nisan tarihli MGK toplantısında kabul edilen Kırmızı Kitap’a, “Legal görünümlü illegal yapılar” ifadesi girmiş oldu.
1990’lı yıllardan beri Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yakından izliyorum, komuta kademesinin neredeyse tamamını tanıma imkanım oldu. “Apolet Kılıç ve İktidar” kitabını 2004 yılında yayınladım. Ve bu uzun zaman diliminde, iç siyasete malzeme olmanın TSK’yı nasıl yıprattığını gözlemledim.
Bu sebeple, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iç siyasetin bir aktörü olmaması gerektiğini sürekli vurgulayan, MGK’nın adeta bir “gölge hükümet” gibi siyasetin üzerinde tahakküm kurmasına sürekli itiraz eden bir gazeteci oldum.
2001’de AK Parti’yi doğuran ve 2002’de iktidara taşıyan en önemli dinamik de buydu. Çünkü bu partiyi kuranlar da MGK mağdurlarıydı ve MGK vesayetini kabul etmeyeceklerine söz verdiler. AK Parti programı ve seçim beyannameleri ortada...
Ama “17/25 Aralık travması” Erdoğan’ı işte böylesine dramatik bir noktaya savurdu. Şimdi, Hizmet Hareketi’ni bitirmek için, “asker”in devreye girmesini istiyor Erdoğan!..
Askerler, 1990’lı yıllardan itibaren kendilerine böyle bir görev biçtiler. MGK’da 1992, 1998, 2001 ve 2005 yıllarında dört defa güncellenen Kırmızı Kitap’ta asker, “irtica ile mücadele” görevini üstlendi. Askerin jargonunda irtica, bütün cemaatler ve AK Parti gibi siyasi oluşumlardı.
AK Parti’nin iktidara gelmesinden sekiz yıl sonra, 2010 yılında Kırmızı Kitap bir kez daha güncellendi ve “irtica” ifadesi Kırmızı Kitap’tan çıkarıldı. Evet, 2010 yılında Kırmızı Kitap’tan çıkarılan “irtica”, şimdi “Legal görünümlü illegal yapılar” olarak geri döndü...
Bir siyasi hareket, nasıl bundan daha dramatik bir final yapabilir?
(...)