SAMANYOLUHABER.COM - ANALİZ
Türkiye’de hemen her gün insanı hayretler içinde bırakan, eleme gark eden hadiseler yaşanıyor. İnsafsızlık, vicdansızlık, ahlaksızlık kol geziyor ülkede. Maalesef gelen gün gideni aratıyor. Artık kötülük münferit bir durum olmaktan çıktı, bir yönetim sistemi haline geldi Türkiye’de. İlke, kaide ve erdem tanımadan, iktidarı elinde tutabilmek için her şeyi yapabileceğini defaatle ispat eden Erdoğan, Ergenekoncu ortaklarıyla birlikte Türkiye’yi insanlığın sükut ettiği faşist bir diktatörlük haline getirdi.
Karamsar bir tablo çiziyor gibi görülebilir bu satırlar, ancak öyle değil. Geleceğe dair umutları tüm canlılığı ile korumakla birlikte, Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu zavallı halin özetinden başka bir şey değil bu ifadeler. Umut da var, hüzün de. Türkiye adına hüznün zirve yapmasına neden olan bugünkü hadise, ülkenin gözbebeği olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaşandı.
MHP Meclis Grup Başkanvekili Levent Bülbül, kürsüde Kürtçe konuşmak isteyen HDP’li milletvekillerini açık açık faili meçhul suikastlarla tehdit etti. Bülbül, şöyle konuştu: "Kim neyi ne şekilde yapmak istiyorsa buradayız. O zorla yapmak isteyenlerin sarı torbalarla nereye ne şekilde gömüldüğü belli değil. Aynı son herkesi bekler."
Bazen medyada insan hakları ihlalleri ve faili meçhuller nedeniyle “Türkiye 1990’lara döndü” şeklinde yorumlar yapılıyor. Tam gerçeği ifade etmiyor bu görüş. Çünkü bugün yaşadığımız faşizmin yanında 1990’lar’ın esamesi bile okunmaz. En azından o günlerde milletvekilleri, hükümet ortağı bir partinin milletvekili tarafından faili meçhul bir suikasta uğramakla tehdit edilmiyordu.
Levent Bülbül’ün insanlıktan çıkmış hali, elbette tesadüf ve münferit bir durum değil. Lideri Devlet Bahçeli, eli kanlı katil mafya liderlerini parti genel merkezinde sultanlar gibi karşılayıp misafir ediyor. Partili partisiz Bahçeli’ye kim itiraz etse, bozkurtların fiili saldırılarına, linç girişimlerine maruz kalıyor.
Türkiye’deki faşizmin tek ve en önemli sorumlusu elbette Bahçeli ve adamları değil. Koalisyon ortağı Erdoğan, 2011’den itibaren perde arkasında, 2014’ten itibaren ise açık ve net bir şekilde Ergenekon zihniyetiyle ittifak kurarak bugünkü faşist düzeni inşaa etti. Erdoğan, pragmatist ırkçı zihniyetini dışa vurmaktan çekinmiyor artık.
Levent Bülbül’ün cüretinde asli sorumlu Bahçeli değil, bizzat Erdoğan’dır. Son 1-2 aydır cereyan eden hadiseleri gözünüzün önüne getirin. Eski CHP’li Mehmet Ali Çelebi’ye AKP rozetini taktığı grup toplantısında, Çelebi’nin karısına “çok çocuk doğurma” talimatı verirken, “Sayıları artırmak lazım, bak PKK'nın 5 tane 10 tane 15 tane var” dedi Erdoğan. Kürtleri topyekün terörist ilan etmekten utanmadı, daha sonra özür bile dilemedi. Faşist çıkışından geri adım atmadı.
Erdoğan, Ergenekon’la koalisyon yapmasından bu yana benzeri bir çok insafsız sözler kullandı, hakaretler etti. Sezen Aksu için “Dilini koparırız”, Gezi Parkı gösterilerine destek olan kadınlar için de “sürtük” dedi. Süleyman Soylu’nun da faşist hezeyanlarını saymakla bitiremeyiz. Onun da Erdoğan’dan kalır yanı yok.
Türkiye son birkaç gündür iki hadiseye odaklanmış durumda. İlki, Bahçeli’nin zincir marketlere terör soruşturması açılması gerektiği yönündeki sözleriyle başlayan ve sonra eli kanlı mafya liderlerinin BİM’in CEO’su Galip Aykaç’ı ölümle tehdit etmesiyle devam olan olay.
Mafya liderleri AKP’nin seçmeni olan insanlara tehdit yağdırıyor, Erdoğan ise dut yemiş bülbül gibi susuyor. Bahçeli’yi ve ittifak ettiği mafyayı karşısına almak istemiyor. Üstelik mafyanın hedefi olan insanların ve grupların kendisine sığınacağını da biliyor.
Türkiye’nin gündemindeki ikinci hadise ise, AKP milletvekili Zafer Işık’ın TBMM’de İYİ Parti milletvekili Hüseyin Örs’e yumrukla saldırması. Işık’ın parmağındaki yüzük nedeniyle Örs’ün alnı açıldı, hastaneye kaldırılıp yoğun bakıma alındı. Kalp rahatsızlığı vardı, ölümden döndü Örs. Ancak Zafer Işık, Erdoğan - Ergenekon koalisyonu zihniyetine yaraşır şekilde, faili olduğu vahşeti savundu, “Özür dilemeyeceğim” dedi.
Ne yazık ki Türkiye, vicdanları kanatan bu misallerin yaşandığı bir ülke haline geldi. Erdoğan’ın Devlet Bahçeli ve Doğu Perinçek özelinde kadim derin devletle, yani Ergenekon zihniyetiyle yaptığı faşist ittifak Türkiye’yi esir aldı. Erdoğan’ın yolsuzluk ve hukuksuzluklarını “Çalıyor ama çalışıyor” diyerek meşrulaştıran ve bu sayede Türkiye’nin faşist diktaya esir olmasının ilk fitilini ateşleyen AKP’li “dindar” kitleler, ülkenin şu anki zavallı halinden memnun mudur? Hiç sanmıyorum. Tesiri altında oldukları büyünün etkisi kalkınca, nelere yol açtıklarını daha iyi anlayacaklar.