Ali Osman Öztürk, ilköğretim 8. sınıf öğrencisi. FATİH (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) Projesi çerçevesinde çoktan dağıtılması gereken tabletlere henüz kavuşamayan milyonlarca çocuktan biri. Projeyi ilk duyduğunda 6. sınıftaydı ve çok heyecanlanmıştı. Okulunda akıllı tahta da hazırdı. Fakat aradan geçen 3 senede sözler tutulmadı. Zaman ilerledikçe hayal kırıklığına dönüştü umutları: “Artık ortaokulu bitirmek üzereyim. Şu ana kadar tabletler elimize geçmedi. Umarım lisede dağıtırlar. Fakat çevremdeki liselerin hiçbiri tablete kavuşamamış. Sanırım ben liseyi bitirince ancak dağıtırlar.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı iken “Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethederek Ortaçağ’a son vermiş, Yeniçağ’ı başlatmıştır. İşte biz de bugün FATİH Projesi’yle sadece eğitim sisteminde değil, eğitimin etkilediği her alanda bir çağı kapatıyoruz.” ifadeleriyle tanıttığı proje, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın işbirliğiyle yürüyor. Buna dair altyapı çalışmalarının evveliyatı 2010’a (Ömer Dinçer’in MEB’i yönettiği döneme) kadar gidiyor. Bizzat Erdoğan tarafından projenin 2014’te tamama erdirileceği taahhüt edilmişti.
Evdeki hesap çarşıya uymayınca, projenin devede kulak diyebileceğimiz cüzi bir bölümü devreye sokulabildi. Hükümet negatif tablonun kamuoyuna yansımaması için bir hayli gayret göstermekteydi. TBMM Millî Eğitim Komisyonu üyesi ve CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter’in Bilgi Edinme Kanunu’nu işletmesiyle, gizlenen hakikatler gün ışığına kavuştu. Konuyla alakalı istatistikler, projede işlerin hiç de yolunda olmadığını gösteriyordu.
Okullara 18 milyon yerine 730 bin tablet dağıtılabildi. 2015 bütçesinden 4,3 milyar ayrılan projede, yazılım ve donanım altyapısı yüzde 6’da kaldı. Toplam gerçekleşme oranıysa yüzde 10. Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, projenin 1,5 milyar liraya mal olacağını açıklamıştı. Hesap burada da şaştı. Şimdiye kadarki maliyet 8 milyarı buldu.
FİKRÎ ARKA PLAN ÇOK İYİYDİ AMA…
FATİH Projesi’nin fikrî arka planı elbette güzel düşüncelere dayanıyordu. Mesela, çocuklar ağır çanta yükünden kurtulacaktı. Bütün kitaplar tabletlere sığabilirdi çünkü. Öte yandan dijital ortamda daha fazla içerik olacaktı. Akıllı tahtalarla entegrasyon sağlanacak, eğitim interaktif bir hâle ve modern bir hüviyete bürünecekti.
MEB’in son verilerine göre, 55 bin 224 okuldan sadece 3 bin 362’sinde (yüzde 6,08) donanım ve yazılım altyapısı nihayete erebildi. 3 bin 657’sine (yüzde 6,62) doküman kamera ve çok fonksiyonlu yazıcı dağıtılabildi. Yine okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyindeki tüm okullardaki 620 bin dersliğe etkileşimli tahta temin edilecekti. Bu da 84 bin 921 derslikte pratiğe dönüşebildi. Akıllı tahta ihalesine 23 Kasım 2011’de çıkıldı. 2013’ün sonuna dek iş bitecekti. 2015’teyiz, hedefe henüz varılamadı. İhale iptalleriyle iyice çıkmaza girildi. 12 Ekim 2012’deki ihalede 339 milyon 600 bin lira ile en düşük teklifi Vestel vermişti. 2013’teki ikinci kısım ihaleyi de 999 milyon 722 bin 226 lira ile Vestel kazandı. Danıştay iptal edince yazıcıları da içine alan ikinci kısım ihalesi 96 milyon 359 bin 58 lira ile OYTEK’in oldu. Tablet bilgisayar alım ihalesini de 409 milyon lirayla Telpa Telekomünikasyon kazandı. Altyapı ihale bedeliyse 66 milyon 763 bin liraydı. Geçen günlerdeki yeni ihalenin galibi 249 milyon 94 bin lirayla Netaş Telekom oldu.
ALTYAPI SORUNLARI SİSTEMİ TIKIYOR
Akıllı tahtalarda özellikle altyapıya ait sorunlar göze çarpıyor. Üzerlerinde ‘10 yıl garanti’ yazmasına rağmen teknik servis yazılımdaki arızalardan başkasıyla ilgilenmiyor. Sık sık sürgüler bozuluyor. Kilit yerleri ve Wi-Fi antenleri kırılıyor. Bütün bunlar bilişim teknolojileri öğretmenlerine havale!
MEB kadrosundaki bilişim ve teknoloji öğretmenlerine FATİH Projesi’nin nasıl işlediğini ve ne gibi problemlerle karşılaşıldığını sorduk. 9 yıldır bu branşta ders anlatan Ö.K. şunları söylüyor: “Ortaokulda çalışan bilişim teknolojisi öğretmenleri liselerdeki akıllı tahtalarla alakalı sorunu çözmek için görevlendiriliyor. Ben ortaokulda 4 gün, lisede 1 gün çalışıyorum. Ama verimli olamıyorum. Akıllı tahtada basit bir sorun çıktığında bile bir hafta beklemek zorunda kalınıyor.”
T.S.’nin anlattıklarıysa meseleyi kökten özetliyor: “Üç farklı lisede çalıştım, hepsinde aynı şekilde oldu. Önce akıllı tahtalar geldi. Aradan bir sene geçti. Altyapı döşendi. Sonra tabletler verildi. Hepsinin toparlanması en az 2 sene sürdü. MEB’in çözemediği internet sorununu öğrenciler çözdü. Wi-Fi özellikli telefonları açarak akıllı tahtalara sansürsüz internet veriyorlar. Bu konu hakkında kız öğrencilerden şikâyetler geldi; ‘Hocam, uygunsuz filmler, klipler izleniyor’ diye. Çocuklar bulabildikleri yönetici şifresi ile akıllı tahtaya her şey yükleyebiliyorlar. Makinelerde virüsler cirit atıyor.”
Eğitim sendikalarının iflas ettiğini ileri sürdükleri FATİH Projesi’ndeki gidişatı Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı şöyle savunuyor: “Proje kapsamında bir ihale süreci var. O yüzden proje bu kadar gecikti. Uluslararası bir ihale bu. Başlattığımız ihale süreci 10 milyon 600 bin tablet alımına ilişkin dünya çapında bir ihale sürecidir. Dolayısıyla bazı çekilmeler oldu. Projeyle ilgili bir aksaklık, vazgeçmek falan söz konusu değil.”
DÜNYADA PEK ÖRNEĞİ YOK
Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) “FATİH Projesi Eğitimde Dönüşüm İçin Fırsat Olabilir mi?” adlı raporuna göre, “Türkiye’nin hedeflediği gibi her öğrenciye bir tablet uygulamasını gerçekleştirmiş bir örnek ülke yok.” Bu sebeple projenin başarısını ve muhtemel sonuçlarını analiz edecek bilimsel veriler mevcut değil. Amerika Birleşik Devletleri, Portekiz, Peru ve Uruguay’da uygulanan diğer büyük ölçekli dizüstü bilgisayar ve tablet programlarından, İngiltere’nin on yılı aşkın etkileşimli tahta kullanımı deneyimlerinden ise pek çok ders çıkarmak mümkün. Örneğin, ABD’nin Teksas eyaletindeki dizüstü bilgisayar projesinde okuma ve matematik başarısının arttığı gözlenmiş. Portekiz’deki ‘Macellan’ projesi ‘fazlasıyla teknoloji ve erişim odaklı olduğu, pedagojiye ve çocuklarda dijital okuryazarlık becerilerinin gelişimine gereken önem verilmediği gerekçesiyle’ eleştirilmekte. Uruguay’daki ‘Plan Ceibal’ projesine dair değerlendirmeler, öğretmenler arası işbirliğine zaman ayrılmadığını ortaya koymakta.
Bu arada uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sıralamasında hep önlerde yer alan Finlandiya, teknoloji kullanımını eğitimin merkezine oturtmuyor. Finler, başarının sırrını öğretmende görüyor. Yüksek lisans; anaokulu haricinde bu ülkede öğretmenlik için şart. Öğretmenlik ülkedeki en gözde meslek. En iyi öğrenciler bu mesleği seçiyor. Rekabete dayanmayan Fin eğitim sistemi dünyadaki diğer örnekleri, en azından bir kısmını etkiledi. Estonya, Polonya ve Portekiz gibi Avrupa ülkelerince benimsendi. PISA’nın gözdelerinden Singapur ve Japonya’nın da Finlandiya’dan ilham aldığını hatırlatmakta fayda var.
Cumhuriyet tarihinin en yüksek bütçeli projelerinden FATİH’in tablet bilgisayarları kapsamayan ilk dağıtım aşaması, 2010-11 eğitim-öğretim yılında dört okulda gerçekleşti. Sınıflara birer dizüstü bilgisayar, projektör ve etkileşimli tahta yerleştirildi.
2012-13 eğitim döneminde tabletler de dağıtıldı. Projenin pilot uygulaması ilk etapta 17 ildeki 52 okulda hayat buldu. İki yıl zarfında 81 ilde seçilen okullara da yayıldı. Genellikle belli bir eğitim kalitesini tutturmuş okullar belirlenmişti. İçlerinde sosyal bilimler lisesi, fen ve Anadolu liseleri mevcuttu. İlk etapta öğrenci ve öğretmenlere 12 bin 800 tablet verildi. 11 milyon tablet alımı için ihale yapılması planlanmıştı. Bakanlık, bu iş için bütçeden 6 milyar 600 milyon lira ayırmıştı. Sonraki her yıl 2 milyon tablet alınacaktı. Planlar bir türlü fiiliyata geçirilemedi. Bu arada FATİH’e ayrılan payı iyi anlayabilmek için MEB’in 2015 bütçesinin 62 milyar lira olduğunu hatırlatalım.
Ne yazık ki projedeki verimliliğin ve geri dönüşün ölçülebilmesi adına bilimsel çalışmalara da imza atılabilmiş değil. Pilot uygulamada “Tabletler amaca hizmet ediyor mu?” sorusu cevaplanamadan proje genele yayıldı. Peki, gerçekte ve pratik göstergeler irdelendiğinde projenin verimliliği nasıl? Bu sorunun cevabını bulmak için projeyi uygulayan okullara gidip öğretmen ve öğrencileri dinledik. Hemen herkes akıllı tahtanın ve internet hizmetlerinin öğrenci ve öğretmenlerce etkin bir şekilde kullanıldığında hemfikir. Fakat tablet için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Dağıtılan tabletler çoğu zaman amaca hizmet etmiyor.
Tabletlerin akıllı tahtalarla etkileşim hâlinde olacağı planlanmıştı. Böylece öğrenci tahtadakini tabletinde de görebilecekti. Tabletinden müdahale edebilecekti. Oturduğu yerden derse katılacaktı. Bu etkileşim öğretmenlere de kolaylık sağlayacaktı. Yoklamalar da tabletten olacaktı. Sınıf istatistiklerinin raporlanması, öğretmenler arası kaynak paylaşımı gerçekleştirilebilecekti. Kâğıt üzerindeki bu durum ne yazık ki pratiğe yansıtılamadı. Çoğu okulda tablet ile akıllı tahta arasında bağlantı kurulamıyor.
TABLETLER OYUN ALETİ OLMUŞ
Öğrenmede etkin bir araç olması gerekirken tabletler, çoğu okulda öğrencilerin eğlence aracına dönüşmüş. Aslında EBA Market dışında tabletlere oyun yüklenmesi engellenmiş; ama öğrenciler bunun bir yolunu bulmuş. Teknoloji meraklısı öğrenciler mini flash belleklerle sorunun üstesinden gelmeyi başarmışlar(!), bazıları da şifreleri kırarak tabletleri istedikleri gibi kullanıyor. Oyun olmayan tablet neredeyse yok gibi. Tabletlerde spor, dövüş ve savaş oyunlarına kadar envaiçeşit oyun bulmak mümkün. E-kitap (elektronik kitap) ve z-kitap (uygulamaları da içeren zenginleştirilmiş kitap) yüklenebilen tabletlerle alakalı şikâyetlerden biri de Türkçe uygulamaların az olması.
Tabletlerin kullanımlarıyla alakalı, göze çarpan bir başka husus da 9. sınıfta tablete kavuşan öğrencinin ileriki sınıflarda neredeyse cihazı hiç kullanmaması ya da amaç dışı değerlendirmesi. Bunun iki önemli sebebi var: Bir; tablet dağıtımında standart bir türlü yakalanamadı ve ilk dağıtılanların çoğunun sistemle uyumsuz olması. İki; güncelleme sorunu. 10’uncu sınıfta kullanılan bir tabletteki kitaplar güncellenmediğinden 11’inci sınıfta işlevsizleşiyor.
İstanbul’un en iyi Anadolu lisesinde öğrenim gören 11. sınıf öğrencisi Mustafa Yılmaz, “9 ve 10. sınıflarda kısmen de olsa kullanıyorduk. Fakat şimdi kimse tableti sınıfa getirmiyor. Çoğunun tableti bozuk. Ben de arkadaşlarım gibi oyun ve film yükledim. Okuldan sonra daha çok eğlence amaçlı kullanıyorum.” diyor. Akif Gecili ise “Bize 9. sınıfın sonuna doğru dağıtılacağı söylendi. Üst sınıflar geçen senelerde bu zamanda tabletlerine kavuşmuştu. Okul bitmek üzere fakat şu an bize söylenen herhangi bir şey yok. Umudumuz seneye kaldı.” diye konuşuyor.
Tabletlerden bakanlığın izin verdiği sitelere girilebiliyor. Kimi öğrenciler bunun da çaresini bulmuş. Ya tabletin DNS ayarlarını değiştiriyorlar ya da telefonunun Wi-Fi’sinden istediği siteye bağlanabiliyorlar.
Başkent Üniversitesi’nin Ankara’da lise düzeyinde eğitim veren 5 pilot okulda 520 öğrenci ve 65 öğretmenle bu sene yaptığı “FATİH Projesi ile İlgili Öğrenci ve Öğretmen Görüşleri” anketinin sonuçlarına göre proje başarısız: “Eğitime katkısı yok. Etkileşimli tahta ve tablet PC’lerde internet kısıtlanıyor. Cihaz içerikleri yetersiz. Etkileşimli tahta ve tablet PC dersin işleyişini bozuyor. Tablet PC’ler kalitesiz, o yüzden sıkça arızalanıyor. EBA sistemi öğrencilerin yaşına uygun değil. Öğretmenler teknoloji kullanımında artı eğitim almalı. Sorun çıktığında zamanında teknik destek sağlanmıyor.”
Öğretmenler de içerik yetersizliği ve ders işleyişi konusunda aynı görüşte: “Tablet PC’ler eğitim amaçlı kullanılmadığı için gereksiz. Etkileşimli tahta ve tablet PC’lerdeki içerikler yetersiz. EBA web sitesi etkili biçimde kullanılamıyor ve teknoloji kullanımı konusunda hizmet içi eğitime ihtiyaç var.”
Liselere dağıtılan tabletlerdeki coğrafya, kimya ve fizik derslerindeki görseller, sunumlar genelde öğrencilerce beğeniliyor. Fakat içeriğin zenginleştirilmesi isteniyor. Diğer dersler genelde kitaplardan işleniyor.
TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI RİSKİ
Tabletlerine yeni kavuşan öğrencilerin çoğu zorunlu hâller dışında teneffüse çıkmıyor. Bahçede dolaşmak yerine bu süreyi sınıfta tabletin başında geçiriyor. Bu durum öğrencilerin sosyalleşmesini etkileyecek boyuta ulaşmış durumda. Teknoloji bağımlısı asosyal bir gençlik yetişmesi ise meselenin bir başka boyutu.
Öğretmenlerin çoğu sistemi kullanmayı yeterince bilmiyor. Bakanlık durumun farkında. Bunun için hizmet içi eğitimler veriliyor. Ağustos 2014’e kadar etkileşimli tahta yerleştirilen okullarda görev yapan öğretmenlerden 113 bini, Eğitim ve Teknoloji Kullanımı Kursu’na katıldı. Fakat bazı öğretmenler kursların formaliteden ibaret kaldığını ve yeterince yararlanamadıklarını dile getiriyor.
10 senelik öğretmen Y.İ. onlardan biri: “Sırf yapmış görünmek için eğitim öğretim döneminde 17.00-21.00 saatleri arasında seminerler verildi. Sabah erkenden gelmiş öğretmen yorgun bir şekilde katılıyordu. Evli ve çocuklu bayanlar çoğunlukla izin istiyordu. Seminer veren görevliler de durumu görünce dersi 1-2 saate sıkıştırıyorlardı. Böyle olunca verimsiz kaldı. Pek çoğumuz tam olarak öğrenemedik.”
Son sözü sistemin içerisindeki bir eğitimciye, İstanbul’da bir ilköğretim okulunun, adının açıklanmasını istemeyen müdürüne bırakalım: “FATİH Projesi’ne ayrılan bütçe okullarımızın diğer ihtiyaçlarına ayrılmış olsaydı, eğitim sistemimizin ve öğrencilerimizin buradan elde edeceği fayda FATİH Projesi’ninkinden kat kat daha fazla olurdu. Okula bir tane temizlikçi alana kadar alnımın derisi çatlıyor. Koskoca okula devlet bir tane temizlikçi veriyor. Memur dersen o da yok. Akşama kadar ilçeden gelen evrakları yetiştirmekle meşgulüm. Mesai sonrası zamanlarda da okulun giderleri için kaynak arıyorum. Bu durumda eğitime ne yazık ki vakit ayıramıyorum.”
Aktif Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Osman Bahçe:
BİRİLERİ KAMU KAYNAKLARI İLE ZENGİN OLDU
Proje topluma “Eğitim sistemimizi bilişim çağının gerektirdiği teknolojik altyapıya kavuşturacağız.” denilerek pazarlandı. Ancak uygulama böyle olmadı. Siz Türkiye şartlarında eğitimin bilgisayar teknolojisinden yararlanılarak yapılmasını hedefliyorsanız, işe önce okulların altyapısını buna hazır hâle getirerek başlamanız lazım. Bugün ülkemizde bırakın elektronik altyapıyı, binlerce okulumuzun daha doğru dürüst ısıtma sistemi, elektriği, suyu, tuvaleti, lavabosu yok. Siz bir bina yaparken önce temelden başlarsınız. Önce çatıyı yaparak bina yapamazsınız. Tabletler; okullardaki temel altyapı buna hazır hâle getirildikten sonra dağıtılmalıydı. MEB ise toplumda sanki proje hayata geçiriliyormuş gibi algılanması için işe tablet dağıtarak başladı. Bu tabletler, amacına uygun kullanılması için yeterli bir altyapı olmadığından, çocukların elinde sadece bir oyuncağa dönüştü. Ortada ciddi bir proje falan yoktu. Sadece şov yapıldı. Ama bunun topluma maliyeti yüksek oldu. Yüzbinlerce tablet dağıtıldı ve birileri kamu kaynaklarıyla zengin edildi. Ülkemizde sadece ilköğretimde ortalama bir Avrupa ülkesinin nüfusundan fazla öğrencimiz var. Böylesine devasa bir eğitim sisteminde siz köklü bir adım atacaksanız, bunun hem uygulanabilirlik hem de fayda-maliyet analizini iyi yapmalısınız. Bu konuda kimseyle görüşmeden, eğitimin paydaşlarıyla istişare etmeden ben yaptım oldu mantığıyla yola çıkarsanız, sadece ve sadece bu ülkeye zarar verirsiniz. Kaldı ki proje, uygulanacağı varsayılan okullarda da hiçbir şekilde amaca hizmet etmemiştir. Ne öğretmenler ne öğrenciler ne de veliler ortaya çıkan tablodan memnun. Dağıtılan tabletler derslerde hiçbir işe yaramadığı gibi, zaten giderek gençlerimizi tehdit eden çağın hastalığı ‘bilgisayar ve internet bağımlılığını’ daha da körüklemiştir. Dünyada en ileri ülkeler bile, okullarında bu tür konularda böyle fütursuz adım atmamaktadır. Bu tür projeler sadece maliyet açısından değil, insani ve pedagojik açıdan da iyi analiz edilmeye muhtaçtır.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk:
FATİH PROJESİ SİYASET ARACI OLARAK KULLANILDI
FATİH Projesi, dönemin başbakanı Erdoğan’ın seçim meydanlarında verdiği sözden daha ileri gitmemiştir. FATİH hayata geçirilmeden önce iyi bir planlama yapılmadı. İnternet ve donanım altyapısı olmadan işe girişildi. Burada tek suçlu Millî Eğitim Bakanlığı değil. Çünkü proje bir hükümet projesiydi. Kaynaklar verimli kullanılmadığı için proje kadük kalmıştır. Eğitimin çözülmesi gereken pek çok önemli sorunu var. Mesela 80 bin ücretli öğretmen görev yapıyor. Bunların pek çoğu 2 yıllık meslek yüksekokulu mezunu. Atanmayı bekleyen 350 bin öğretmen mevcut. Hâlen bazı yerlerdeki okullarda öğrenciler tezekle ısınıyor. Okullardaki hijyen sıkıntısı ortada. Aktarılan kaynaklar sorunları çözmeye yetmiyor. Bu sorunları çözmeden FATİH Projesi’ne girişmek şalvar üzerine smokin giymekten başka bir şey değildir. Ayrıca bu projede şu ana kadar ne kadar para harcandığı bilgisi kamuoyuyla paylaşılmalı. Projenin bu yönüyle şeffaf olmadığını düşünüyorum.
Kaynak: Aksiyon