Hiçbir şeyin henüz belli olmadığı darbe girişiminin daha ilk dakikalarından itibaren Erdoğan ve hükümetin bu girişimin arkasında olmakla suçladığı Gülen’darbe girişimini öğrendiğinde ilk tepkisinin ne olduğunu da anlatttı. 15 Temmuz sonrası yaptığı uluslararası komisyon kurulsun teklifinin henüz karşılanmadığını söyleyen Gülen, “Hala da aynı teklifte ısrarcıyım. Uluslararası kuruluşlar, BM, Avrupa Birliği, NATO vs hangisi olursa olsun, bunu araştırmak için bağımsız bir komisyon kursunlar. Bu komisyona ben de ifade vermeye hazırım.” dedi. Gülen, 15 Temmuz öncesine dair olarak “Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın uzun zamandır bir darbe hazırlığı içerisinde olduğunu, buna matuf ciddi çalışmalar yaptığını duyduğunu,” da ifade etti.
Özel röportajda “15 Temmuz Erdoğan ve avenesi tarafından kurgulanmış, haince bir senaryoydu,” diyen Gülen, “Tiyatro veya senaryo derken meseleyi basitleştirmek adına söylemiyorum. Neticeleri Türkiye’deki bütün gerçekleşmiş¸ darbelerden daha ağır oldu, oluyor. 249 insanımız hayatını kaybetti. Elli bin masum insan hapishanelere atıldı. Halk ayrıştı, insanlar arasında telafisi zor husumet tohumları ekildi. Bas¸kanlık adı altında Ortadoğu ülkelerinde görülen Baas tipi bir diktatörlük tesis ediliyor,” şeklinde konuştu.
Bir yıl önce darbe girişiminden hemen sonra yaptığı darbe girişiminin araştırılması için ‘uluslararası komisyon kurulsun’ çağrısı yapan Gülen, “Hala da aynı teklifte ısrarcıyım. Uluslararası kuruluşlar, BM, Avrupa Birliği, NATO vs hangisi olursa olsun, bunu araştırmak için bağımsız bir komisyon kursunlar. Bu komisyona ben de ifade vermeye hazırım. Onların kararı ne olursa o karara da sonuna kadar saygılıyım.” dedi.
İşte o röporaj;
Darbe teşebbüsünü ilk ne zaman öğrendiniz? İlk tepkiniz ne oldu?
Darbeyi medyadan öğrendim. Buradaki arkadaşlar haber verdiler. Türkiye’de bugüne kadar yapılmış bütün darbelere şahit olmuş ve darbelerin ülkeye verdiği zararları birebir yaşamış biri olarak ilk tepkim “Allah milletimize zeval vermesin,” oldu. Türkiye’de bazı insanlar demokrasiye ‘dinsizlik’ nazarıyla baktığı günlerde tepkileri göze alarak ‘demokrasiden dönüş yok’ demiş bir insanım. Darbelerin, zararını birebir yaşamış ve millete faturasını müşahede etmiş biri olarak ülkem adına endişelendim. Henüz püskürtülmeden de sert bir dille kınayarak karşısında yer aldım.
15 Temmuz’dan önce bir darbe girişimi olacağından endişe ediyor muydunuz?
Ordunun bir darbe hazırlığı içinde olduğu çok yerde konuşuluyordu. Bir gazeteci arkadaşımın naklettiğine göre Ankara gazetecileri arasında bile bu mesele kısık sesle gündeme geliyordu. Ben de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın uzun zamandır bir darbe hazırlığı içinde olduğunu, buna matuf ciddi çalışmalar yaptığını duyuyordum. Bu söylentilerin tesirinde kalıp o gece gerçekten emir komuta içinde bir darbe yapıldığını sanan bazıları da o teşebbüse iştirak etmiş olabilir. Tabii işin hakikatini Allah bilir. Ama Hizmet Hareketini bitirme amaçlı böyle kanlı bir darbe tezgâhlanacağı aklıma bile gelmemişti.
15 Temmuz sonrası yabancı basına verdiğiniz bir röportajda darbe girişimi için “Hollywood senaryosu” benzetmesinde bulundunuz. Hangi verilerleve saiklerle böyle bir kanaate vardınız? Sizce bu senaryoyu kimler yazdı? 15 Temmuz’un arkasında kimler var?
Türkiye’de şimdiye kadar üç tane darbeye şahit oldum. Yakın dönemde Ergenekon ve Balyoz davaları vesilesiyle bir takım darbe teşebbüsleri de medyaya intikal etmişti. Bu ise ne yapılan darbelerle ne de hazırlık aşamasındaki darbelerle hiç benzeşmeyen ve senaryo olduğunu bir çocuğun dahi anlayabileceği haince bir tiyatroydu. Bu tiyatroyla alakalı çok şeyler söylendi, yazıldı. Belki sadece işin bu kısmı bile müstakil olarak üzerinde çalışılması gereken uzun bir mesele. Teferruatına girmek saatler alır ama başlama saatinden tutun, yaz akşamı herkesin dışarıda olduğu bir vakitte bir avuç askerin köprünün sadece bir yanını tutmasına kadar onlarca şey sayabilirsiniz. Daha sonra da bir kısım emekli paşalar bunun “başarısız olmak üzere kurgulanmış” bir darbe olduğunu söylediler. Hatta Türkiye’yi ziyaret eden dönemin Amerika Başkan Yardımcısı J. Biden olan biteni bir bilgisayar oyununa benzetmişti. Tabii tiyatro veya senaryo derken meseleyi basitleştirmek adına söylemiyorum. Neticeleri Türkiye’deki bütün gerçekleşmiş darbelerden daha ağır oldu, oluyor. 249 insanımız hayatını kaybetti. Elli bin masum insan hapishanelere atıldı. Her gün yeni mazlumiyet, mağduriyet haberleri geliyor. Okullar, üniversiteler kapatıldı. Binlerce şirkete el konuldu. Türkiye yavaş yavaş da olsa yol almakta olduğu demokrasi çizgisinden tamamen koptu. Halk ayrıştı, insanlar arasında telafisi zor husumet tohumları ekildi. Başkanlık adı altında Ortadoğu ülkelerinde görülen Baas tipi bir diktatörlük tesis ediliyor.
‘ERDOĞAN VE AVANESİNCE KURGULANMIŞ HAİNCE BİR SENARYOYDU’
Uzun zamandır yok etmek istediği Hizmet Hareketi’ne karşı bütün zorlamalara rağmen hukuki yollarla istediği neticeyi elde edemeyen Erdoğan, böyle bir teşebbüste bulundu. Hatırlarsanız daha önce “Birkaç polis ve savcı marifetiyle Hizmet’i bütün dünyaya terör örgütü olarak ilan etme” niyetini açık etmişti. Ama Hizmet insanları hayatlarında karınca ezmemiş, sokağa çıkmamış, hiç kimseye taş bile atmamış nitelikli insanlar olduğundan hukuki yollarla bunu yapabilmesi imkânsızdı. O da Hizmet insanlarını elleri silahlı gösterecek böyle haince bir senaryoya teşebbüs etti. Böylece hem kendi diktasına giden yolu açtı, hem de hizmete karşı eşine az rastlanır bir cadı avı başlattı. Uluslararası kamuoyunu yine ikna edemedi ama onlarca gazete ve televizyonun aynı istikamette yayın yapmasıyla Türk toplumunu Hizmet’e düşman haline getirdi. Keşke mesele sadece Hizmet’e düşmanlıkla sınırlı kalsaydı. Bir ülkenin istikbaline kıyıldı. Devletin içi boşaltıldı. Yüzbinlerce mağdur var. Hepsi nitelikli, okumuş ve milletini seven binlerce beyin şimdi ya zindanlarda ya da yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Hâsılı, 15 Temmuz Erdoğan ve avanesi tarafından kurgulanmış, haince bir senaryoydu.
Hizmet Hareketi’nin devlete ve kurumlarına sızdığı, emniyette, adliyede ve askeriyede nüfuz elde etme peşinde olduğu söylendi hep. Bu iddialar doğru mu, Hizmet’in böyle bir amacı var mı?
‘Sızma’, ‘ele geçirme’, ‘nüfuz elde etme’ gibi nahoş iddiaları kat’iyyen kabul etmiyorum. Hizmet Hareketi, başlangıçtan bu yana hep eğitime önem vermiş, insanlara iyi, nitelikli, ahlaklı, bilgili, yaşadığı çağın idrakinde, vefalı, hasbi ve fedakâr olmalarını telkin etmiş, gönüllülük esasına dayanan bir harekettir. Benzer iddialar kadimden beri hep dillendirildi. Ben de naçizane her seferinde ülke insanının kendi kurumlarına evlatlarını göndermesinin bir sızma değil, en tabii hak olduğunu söyledim. Bunu herkese açık sohbetlerde, röportajlarda defalarca dile getirdim. Hala da aynı kanaatteyim. Bir milletin, evlatlarını kendi müesseselerine göndermesi sızma değil, en tabii haktır.
‘DARBE TİYATROSUNUN İÇİNDE OLAN, HİZMET’İN TEMEL DEĞERLERİNE İHANET ETMİŞTİR’
Bendenize itibar eden insanlardan çocuklarını farklı fakültelere, üniversitelere olduğu gibi buralara gönderenler de olmuştur. Bahsettiğiniz yerlerde Hizmet’e sempati ile bakan, Hizmet’in sevgi, barış, diyalog, evrensel değerler perspektifini benimseyenler olmuştur. Bu da yadırganacak bir şey değildir. Ama bu insanların oralarda bulunmasından birileri hep rahatsız oldu. Son üç beş senede Hizmet’e yapılan sistematik tenkil bu rahatsızlığın tezahüründen başka bir şey değildir. Görevden alınan, hapse atılan emniyetçilerin, hakim ve savcıların ya da askerlerin ne kadarı Hizmet’le alakadardır onu bilmiyorum. Hizmet’e sempati besleyen insanların büyük ekseriyetini tanımam. Bunun bir kaydı, defteri vs de yoktur. Hizmet tamamen bir gönüllüler hareketidir. Daha önce de söylediğim bir şeyi sizin aracılığınızla yeniden ifade etmek isterim. Bu darbe tiyatrosunda yer alanların içinde Hizmet’e sempati duyan birileri olup olmadığını bilmiyoruz. Bunların arasında Hizmet’e sempati duyanlar varsa Hizmet’in temel değerlerine ihanet etmiş demektir.
‘ULUSLARARASI KOMİSYON KURULMASI TEKLİFİMDE ISRARCIYIM’
Darbe teşebbüsünün araştırılması için uluslararası bir komisyon kurulması teklifinde bulundunuz. Beklentiniz ne idi? Daha sonra farklı ülkelerin istihbarat raporları yayınlandı. Bu sizin uluslararası komisyon talebinizi karşıladı mı?
Hayır karşılamadı. Darbe tiyatrosunun hemen ardından böyle bir teklifte bulundum. Hala da aynı teklifte ısrarcıyım. Uluslararası kuruluşlar, BM, Avrupa Birliği, NATO vs hangisi olursa olsun, bunu araştırmak için bağımsız bir komisyon kursunlar. Bu komisyona ben de ifade vermeye hazırım. Onların kararı ne olursa o karara da sonuna kadar saygılıyım. Ama bu teklife Erdoğan ve AKP yanaşmadı. Bırakın uluslararası komisyonu, Meclis’te konu ile ilgili yapılan görüşme talepleri bile onların oylarıyla reddedildi. Aylar sonra baskılar sonucu kurulan göstermelik Meclis Komisyonu’nda yaşananları ise biliyorsunuz. Bu tiyatronun kilit isimlerinden hiçbiri milletin Meclisi’ne gelip hesap vermeye tenezzül bile etmedi. Amerika, İngiltere, Almanya gibi güçlü istihbarata sahip ülkelerin darbenin Hizmet Hareketi tarafından yapıldığına dair müşahhas deliller olmadığı istikametindeki raporları, Hizmet’in masumiyetinin ilanı manasına gelse de, bu yeterli değil. Çünkü Türkiye’ye müsbet manada bir yansıması olmadı. Ben meselenin daha ciddi ve bütün uluslararası camiayı bağlayacak bir komisyon tarafından ele alınması taraftarıyım. Bunu en çok bu yalan üzerinden Türkiye’de canı yanan yüzbinlerce insanın beraati için istiyorum. Son bir senede Türkiye’de bu yalan üzerinden yaşananlara bakınca uluslararası bağımsız bir komisyon ısrarımın ehemmiyeti daha iyi anlaşılacaktır.
‘TÜRKİYE CUMHURİYETİ BUNLARIN ELİNDE MAFYATİK BİR YAPIYA DÖNÜŞTÜ’
AKP’li bakanların, Amerika Başkanı Trump’un eski özel güvenlik danışmanı Michael Flynn ile sizi kaçırmak üzere plan yaptıkları ortaya çıktı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Size yönelik başka teşebbüsler hakkında bilginiz oldu mu?
Bunu duyduğumda inanın en çok ülkem adına üzüldüm. Kadim bir geleneği olan, iyi kötü bir demokrasi yolculuğu yapan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu insanların elinde mafyatik bir yapıya dönüşmesine üzüldüm. Bugünlerde demokrasi, insan hak ve hürriyetleri ile hukuk anlamında geri kalmış veya az gelişmiş bazı ülkelerde hizmet insanlarına karşı devlet ciddiyetiyle, hukukla, insan hak ve hürriyetleriyle bağdaşmayan mafyavari yöntemlerle kaçırma hadiseleri yaşanıyor maalesef. Anlaşılan o ki, burada (ABD) da benzer teşebbüslerde bulunmuşlar. Ama burası demokrasinin bütün kurumlarıyla sağlıklı işlediği, hukukun bütün evrensel ilkeleriyle gerçekten üstün olduğu bir ülke. Burada bunu başarabilmeleri mümkün değil. Bundan önce de buranın güvenlik birimleri bir kısım suikast teşebbüsleri konusunda bizi uyarmış ve bilgilendirmişlerdi.