Madrid Zirvesi'nden ne karar çıkacağı konusunda ise gözler büyük ölçüde Türkiye'ye dönmüş durumda: Türkiye, söylediği gibi bu iki İskandinav ülkesinin NATO üyeliğini talepleri karşılanana kadar geciktirecek mi?
Tahmin edilebileceği üzere, bu konu yalnızca Türkiye'de değil, Rusya ile bin 300 kilometrelik sınırıyla Finlandiya'da da tartışılıyor.
Bianet'ten Selay Dalaklı'ya, Türkiye'nin Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğine itirazlarını değerlendiren Finlandiyalı gazeteci Kankkonen, "İsveç'ten iadesi talep edilenlerin arasında sanıyorum hayatını kaybetmiş biri de var. Tabut veya mezar taşı? Türkiye ne istiyor?" diye sordu.
Finlandiyalı gazeteci Tom Kankkonen, "Türkiye'nin istekleri olacaktı, ondan hiç kuşku yoktu. Ama böyle çok net bir şekilde reddedilmesi biraz sürpriz oldu" diyor.
Türkiye'de yaşadığı 1990'lı yıllardan bu yana Türkiye'yi ve Türkiye siyasetini yakından takip eden YLE haber sitesi dış haberler muhabiri Kankkonen, Türkiye'nin taleplerinin sadece Finlandiya'ya yönelik olmadığını, ABD'nin F-16'ları ve Kuzey Suriye'deki Kürtlerle de ilgili olduğunu söylüyor:
Tom Kankkonen'in, Selay Dalaklı'nın sorularına verdiği cevaplar özetle şöyle:
Finlandiya'nın NATO'ya üyelik başvurusu ve Türkiye'nin bu konuda getirdiği itirazlar, yaptığı açıklamalar ve dile getirdiği talepler, Finlandiya kamuoyu ve basınında nasıl tartışılıyor? Siz kişisel olarak bu iki konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
"24 Şubat'tan önce, yani Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısından önce, NATO burada çok büyük bir konu değildi. NATO'ya destek çok fazla değildi.
Ama tabii 24 Şubat'tan sonra her şey değişti. Burada büyük bir tepki oldu. Çünkü ne gördük? Rusya, çok garip nedenlerden, ortada bir provokasyon olmadan bir ülkeye, Ukrayna'ya saldırıyor. Bunu gördük.
Bunun ardından hava değişti. NATO üyeliğine destek kamuoyu yoklamalarında yükselmeye başladı. Destek oranı, yüzde 60'lar, 70'ler civarında. Ve biraz da kamuoyu siyasetçiler üzerinde baskı yarattı.
Finlandiya biraz da İsveç'i arkasından çekmiş oldu. Çünkü bizde bu konu uzun uzun tartışılmıştı. Böyle bir opsiyon olduğunu tartışmıştık. İsveç'te bu tartışmayı daha az yaptılar. İsveç daha hazırlıksızdı. Finlandiya ve İsveç, son yıllarda çok çok yakın bir işbirliği içinde, yani askeri işbirliği konusunda ve her konuda... O yüzden biz beraber bu hareketi yapmak istedik.
Erdoğan'a gelecek olursak... Bizim cumhurbaşkanımız Sauli Niinistö, Nisan ayı başında Erdoğan ile bir görüşme gerçekleştirdi. Oradan çıkan sonuç şuydu: Sanki Türkiye'nin çok büyük talepleri olmayacak gibiydi.
Öncesinde de şöyle bir hava vardı: NATO içindeki konulara baktığınız zaman, Türkiye bu konuları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyebilir. Burada böyle bir hava vardı "Türkiye bir şeyler isteyebilir" diye. Tam olarak hazırlıksız olunduğunu söyleyemem bu sebeple.
Mesela, Nisan ayındaki o telefon görüşmesinde silah ticareti konusu ortaya çıktı. Çünkü Finlandiya ile birlikte birçok Avrupa ülkesi Türkiye'ye gayri resmi bir silah ambargosu uyguluyor. Türkiye'nin 2019'da Kuzey Suriye'ye operasyonundan sonra birçok Avrupa ülkesi silah satmama kararı aldı. Böyle bir resmi ambargo yok ya da mesela Avrupa Birliği'nin (AB) böyle bir kararı yok. Böyle bir tavsiye var.
Bu konunun ortaya çıkabileceğinin, ortaya atılabileceğinin farkında olduk. Ama tabii ki Erdoğan'ın cuma namazından çıktıktan sonra verdiği tepki biraz sürpriz oldu. Yani, evet, Türkiye'nin istekleri olacaktı, ondan hiç kuşku yoktu. Ama bunu tamamen, böyle çok net bir şekilde reddetmesi biraz sürpriz oldu.
Burada şu an biraz şöyle bir hava var: İsveç'e yönelik daha net talepler var gibi. Beş talepten oluşan bir listeden bahsediyorlar, bazıları 10 diyor...
Ama burada bizim cumhurbaşkanımız ve biz henüz tam anlamadık: Türkiye ne istiyor? "Terör örgütüne desteği kesin." Tamam. Peki, bu ne? Terör örgütü dediğimiz ne?
Burada pek çok kişi var Fethullah Gülen hareketinden olup mülteci statüsü alan. Çünkü bazı şeyler çok net: O darbe girişiminin içinde değiller, üniversiteliler... Mesela, onlara burada sığınma hakkı tanınması teröre destek mi?
Aynı şekilde burada PKK'ya yakın duran kişiler var ve bazen gösteriler yapıyorlar. Son zamanlarda pek olmasa da... Bu gösterilere müdahale edilmesi mevcut yasalara göre mümkün değil. Çünkü bizde öyle çok yasaklı flama veya bayrak yok. Mesela burada neo-Nazi bir hareket var, onların flamaları yasaklanabiliyor iç yasalara göre.
Tabii ki PKK terör örgütü olarak tanınıyor burada çünkü AB'nin böyle bir kararı var. Ama Türkiye tam ne istiyor? Halen tam anlamadık galiba.
Yani, Türkiye'nin bir şeyler isteyeceği belliydi. Ama şimdi şöyle bir hava oluşmaya başladı: Türkiye, NATO'nun genişlemesini durdurmaya çalışıyor. Çünkü bazı taleplerin yerine getirilmesi imkânsız görünüyor.
Mesela, bir listeden bahsediliyor. Ben görmedim ama bazı kişilerin Türkiye'ye iade edilmesi isteniyor. Örneğin, İsveç'te bazı isimler bunu kendileri açıkladılar. İsveç'ten iadesi talep edilenlerin arasında sanıyorum hayatını kaybetmiş biri de var. Tabut veya mezar taşı? Türkiye ne istiyor?
Burada siyasetçiler yargı sürecinin içine girmiyorlar. Reddedilmiş iade talepleri için herhalde yeni talepler yapılabilir. Yeni evraklar vs. ortaya çıkarsa böyle yapılabiliyor. Bu herhalde sadece soru işaretleri yaratıyor. Genelde burada yargı sistemine çok güven var ve yargı bağımsızlığı bayağı iyi durumda. Ama sonuçlanan iade taleplerine ilişkin son olanlar, kötü bir hava yarattı.
Silah satışı yeniden başlayabilir mi?
Fakat silah satışlarıyla ilgili sanıyorum orada bir şeyler olabilir. O durumda da burada tepkiler olacak. Çünkü Türkiye sürekli komşu ülkelerle savaşıyor, yani kendi çıkarlarına göre hareket ediyor... Öte yandan, zaten pek büyük bir silah üretimimiz yok ama Türkiye'nin bazı istekleri olabiliyor. Geçmiş dönemlerde, askeri araçlar için çelik sattılar ya da yan ürünler sattılar.
Fakat Türkiye çok maksimum şeyler istiyor ve bunlar çok gerçekçi değil. Dolayısıyla, Türkiye'nin NATO'nun genişlemesini durdurmak istediği şeklinde bir hava var şu anda burada.
Türkiye'nin talepleri sadece Finlandiya'ya yönelik değil. Türkiye'nin talepleri aynı zamanda ABD'ye yönelik, aynı zamanda Kuzey Suriye'deki Kürtlerle ilgili, ABD'nin F-16'ları ile ilgili şu anda...
Türkiye, Rusya'dan S-400 hava savunma sistemini aldıktan sonra F-35 programından çıkarılmıştı. Türkiye sanki oraya geri dönmek istiyor.
Sanıyorum zaten o olmaz ama tabii bunun bizi etkileyen bir sorumluluğu yok. Yani, Türkiye'nin ABD ile sorunlarını biz çözmek durumunda değiliz.
O şekilde böyle bir umutsuzluk var burada. Bir yandan da şöyle bir beklenti var: Sonbaharda bir şeyler olacak ve orada ciddi bir kavga olabilir ama sonuç yok.
Sizce bundan sonra ne olacak? Türkiye itirazlarını sürdürecek mi? Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliği yakın mı?
Yok. O konu, biraz erteleniyor şimdi. O, biraz da diğer NATO ülkelerine bağlı bir durum. Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto bunu söyledi örneğin ve bence haklı: "NATO üyeliği için belli kriterler olması lazım." Her NATO üyesinin yeni bir üyelik için kendi kriterlerini çıkarmaması lazım. O zaman karışıklık olur.
NATO'nun başka üyeleri de var, bir işbirliği, bir organizasyon var. Onlar İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği hakkında ne düşünüyor? Bu, sadece İsveç, Finlandiya ve Türkiye arasında çözülebilecek bir konu olamaz.
Türkiye bize hangi talepleri iletti? İsveç ve Finlandiya'ya iletilen taleplerin ne olduğunu bilmiyoruz. Yani, Yeni Şafak'ta ya da A Haber'de çıkan talepler Türkiye'nin talepleri değildir herhalde... Dedikodu gibi abartıyorlar, bunlar pompalanıyor sanıyorum.
Ben de bir gazeteciyim ve burada devlet televizyonu diye bir şey yok. Benim çalıştığım yer, kamuya ait ama parlamentonun çok uzaktan kontrolü altında. Erdoğan, "İsveç devlet televizyonunda terörist liderlerin söyleşisi yayınlandığı sürece, bunlara 'buyurun NATO'ya girin' diyemeyiz. Aynı şey Finlandiya için de geçerli" dediğinde ben biraz şaşırdım örneğin.
Eğer Türkiye'nin NATO üyeliği kriterleri arasında ülkelerin radyo ve televizyonların programları da varsa bu çok büyük bir haber olabilir.
Yani, Erdoğan çok konuşuyor, siyasetçiler çok konuşuyor ama sonuçta hangi talepler gerçek? Hangileri kamuoyuna yönelik propaganda? Bunu öğrenmek lazım. Ve eminim ki o görüşmelerde Türkiye kendi taleplerini ortaya koyuyor. Böyle bir hava var, Türkiye'nin talepleri pek net değil ve biz biraz İsveç'in gölgesinde kaldık.