Fransa'da ortaokulları ilgilendiren reformun Almanca dersini olumsuz etkileyeceği yönündeki endişe yersiz çıktı. Fransa'nın Élysée Sözleşmesi gereği teşvik etmesi gereken Almanca ile ilgili olarak ortaya koyduğu irade, dersin önemini yitirmesinden ziyade daha da önem kazanmasına yarayacak.
Almanya'nın Fransa'da Almanca dersi verilmesi yönündeki talepleri, Türkiye'nin Almanya'da Türkçe dersi verilmesine yönelik talepleriyle benzeşiyor. Türkiye gibi Almanya da Fransa'da Almanca derslerine katılan öğrencilerin sayısının azalması ile derslerin zarar göreceği endişesini taşıyor. Ancak bu endişe Almanya için yersiz. İki ülke arasında dostluk bir anlaşmanın olması Almancaya Fransa'da özel bir statü sağlıyor. Bunun bir sonucu olarak da Fransa'da Almanca dersleriyle ilgili olarak Almanya'nın korktuğunun tam tersi oldu.
Fransa Eğitim Bakanı Najat Vallaud Belkacem, müfredattaki reform sayesinde Almancanın korkulduğu gibi daha az okulda değil, aksine daha çok okulda öğretileceğini söyledi. Buna göre önümüzdeki eğitim ve öğretim yılından itibaren 3 bin 800'den fazla okulda Almanca öğretilecek. Eğitim bakanına göre bu bin okulda daha Almanca öğretileceği anlamına geliyor.
Hamburg Başbakanı ve Alman-Fransız Kültürel İşbirliği Sorumlusu Olaf Scholz, gelişmeyi sevinçle karşıladı. Scholz, "Şayet herkes şevkle bu imkândan yararlanırsa Fransa'da her zamankinden daha fazla Almanca dersi olacak." dedi.
REFORM GİRİŞİMİ ALMANYA'YI GERMİŞTİ
Berlin, geçtiğimiz yıl Fransa'da müfredat reformundan bahsedildiğinde Almancanın bu ülkede önemini yitireceği endişesine kapılmıştı. Bunun üzerine Federal Eğitim Bakanı Johanna Wanka Paris'e çağrıda bulunarak ikidilli sınıflarla ilgili planlarda aşırılığa gidilmemesini istemişti. Wanka, "Fransa'da ikidilli sınıflara son verilmesi üzücü olurdu. Fransa'da güçlü bir Almanca dersine, Almanya'da ise güçlü bir Fransızca dersine ihtiyacımız var." demişti. Fransa ise öğrencilerin ortaokulun başından itibaren İngilizcenin yanı sıra Almanca da öğrendiği ikidilli sınıfların kaldırılmasında ısrarlıydı. Almanya, bu planı yabancı dil olarak Almanca öğrenmek isteyen öğrencilerin sayısını azaltacağı gerekçesiyle eleştirirken, Fransa da devletin bu özel imkânından zaten az sayıda öğrencinin faydalandığını ileri sürüyordu.
ALMANCA DERSİ, ALMAN-FRANSIZ DOSTLUĞUNUN GELECEĞİNİN GARANTİSİDİR
Fransa'nın özel imkândan kastı ise 1963 yılında iki ülke arasında imzalanan Élysée Sözleşmesi. Bu sözleşme ile iki ülke birbirlerinin dilini teşvik etmekle yükümlü hale getirilmişti. Bu yüzden de Wanka iki ülke arasındaki ilişkilerde Almancanın oynadığı role dikkat çekmiş ve "Birbirimizin dilini okuldayken öğrenmemiz Alman-Fransız dostluğunun geleceğini garanti altına alır. Avrupa ve dünyada, öğrenmesi kolay olmayan bu iki kültür dilini karşılıklı olarak takdir etme, yüceltme ve korumaya olan ilgimiz bizi birleştirir." demişti.
Fransa'nın Fas asıllı eğitim bakanı Belkacem ise reformun Almanya'da yanlış anlaşıldığını söylemiş ve reform sayesinde sözleşmenin de ruhuna uygun olarak daha çok öğrencinin daha erken yaşlardan itibaren yabancı dil öğreneceğine dikkat çekmişti. Belkacem, haftada altı saat verilen Almanca dersinin gelecekte 7,5 saat verileceğini dile getirmiş ve ikidilli sınıflarda haftada 8 ila 12 saat arasında verilen Almanca dersinden öğrencilerin yüzde 15'inin faydalandığını vurgulamıştı. Bakana göre yeni müfredat sayesinde 500 bin öğrenci Almanca öğrenecek ve bunun için Fransa'nın yeni Almanca öğretmenlerine ihtiyacı olacak. Bu sayı bu zamana kadar 485 bini geçmiyordu. CİHAN