Pandemi koşullarında video konferans yöntemiyle gerçekleşen görüşme öncesinde her iki lider de diplomasi sınırlarını zorlayan ifadeler kullandı. Erdoğan, "Macron, Fransa için bir problem", "Önce kendi beyin ölümünü kontrol ettir" sözlerine Macron'un, "Bizim sorunumuz Türk halkı ile değil onların cumhurbaşkanıyla", "Türk halkı böyle bir Cumhurbaşkanı'nı hak etmiyor" sözleri eşlik etti. Ancak bu yılın ilk günlerinde bu sözler bıçak gibi kesildi.
En son "İslamcı ayrılıkçılık ile mücadele yasası" nedeniyle tansiyon yükseldi. Erdoğan Macron'u "islamafob" olmakla suçladı. Macron da Erdoğan'ı "Fransa'daki Müslüman Türkleri siyasi amaçları için kullanmakla". Ancak Aralık ayında Türk ve Fransız Dışişleri Bakanları görüştü, sonra da iki lider...
ABD seçimlerinin ardından 20 Ocak'ta Biden yönetiminin göreve başlamasıyla tarihi bir dönüşüm yaşandı ve iki lider karşılıklı söz düellosuna son verdi. Erdoğan, Corona virüsüne yakalanan Macron'a mektup gönderdi ve "konuşma arzusunu" iletti. Bu mektuba olumlu yanıt veren Macron, Atlantic Council'le yaptığı söyleşide, "Ankara'nın ses tonunun değişmesinden büyük mutluluk duyduğunu ve artık sonuç alabilmeyi umut ettiğini" söyledi.
Tüm uzmanlar, Biden sonrası ikili ilişkilerde, "Trump'tan daha az uzlaştığı Biden'ın gelmesinin ardından Erdoğan'ın söylem değiştirdiği, Macron'un ise daha fazla Türkiye ile çatışarak sonuç alamayacağını anladığı" görüşünde birleşiyor.
"İlerleme sadece sözde"
Görüşmenin ardından Ankara'dan, "Fransa ve Türkiye yıllar içinde birçok zorluğun üstesinden gelmeyi başardı. Şimdiki amaç, başta ekonomi ve terörizmle mücadele olmak üzere birçok alanda işbirliği imkanı var" açıklaması yapıldı.
Macron açıklama yapmadı ancak Paris'in konuya ilişkin duruşunu Fransa Dışişleri Bakanı Jean Yves Le Drian açıkladı. Aynı gün, Meclis Dışişleri Komisyonu'na konuk olan Le Drian, "Durum hala çok kırılgan, çünkü uzlaşmazlıklar listesi çok uzun ve ilerleme sadece sözde. İki cumhurbaşkanı birazdan konuşacak. Bu uzun süredir olmuyordu. Ben de Türk mevkidaşım ile yakında görüşeceğim. Her zaman söyledim, Türkiye ile sağlıklı bir ilişki geliştirmek istiyoruz, ancak uzlaşmazlıkları da saklamıyoruz. Uzun süreli diyalog olabilir ama bazı adımlar atılmalı. Libya, Irak, Karabağ, Yunanistan, Kıbrıs, bütün bunlar eylem gerektiriyor. Eylem bekliyoruz" sözleriyle, henüz yolun başında olduklarını vurguluyor.
Le Drian, görüşmenin ardından ikinci raundun, 24-25 Mart'ta, "Türkiye-AB ilişkileri" raporunun görüşüleceği AB liderler zirvesinde yapılacağını vurguluyor. Ve yakın zamanda mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu’ylae yeniden görüşeceklerini belirterek, ilerlemeye devam edeceklerinin işaretini veriyor.
Erdoğan ve Macron neden konuştu?
Kapalı kapılar ardında, video konferans yöntemiyle, içeriği açıklanmadan yapılsa da, Fransa ve Türkiye arasında, diyalog için, en üst seviyede ilk adımlar atıldı. Bununla birlikte, hala birçok anlaşmazlık noktası var. Ankara ve Paris, başta Libya, Suriye veya Akdeniz olmak üzere çeşitli konularda aynı bakış açısını paylaşmıyor, hatta sert bir rekabet içinde. Bununla birlikte, siyasi gözlemciler diyaloğun yeniden başlamasının olumlu bir gelişme olduğunu ve dünyanın bu bölgelerinde istikrarlı bir jeopolitik durum sağlamanın yapıcı adımları getirebileceğine inanıyor.
Erdoğan-Macron görüşmesini Le Parisien'e değerlendiren Paris Sciences-Po, Uluslararası ilişkiler uzmanı profesör Bertrand Badie'ye göre bunun birkaç nedeni var: "Birincisi, Türkiye gerçek bir bölgesel güç, büyük ölçüde Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika'ya kadar oyunun anahtarlarını elinde tutuyor. İkinci olarak, Emmanuel Macron, Türkiye’yle çatışmaya devam edemeyeceğini anladı, çünkü her iki ülke de NATO müttefiki ve müzakere kartını oynamanın çatışmadan daha iyi olduğunu anladı. Sonuncu neden ise, gaz rezervlerinin tehdit altında olduğunu gören Kıbrıs ve Yunanistan dışında Avrupalı ortaklarımız Macron'un izinden gitmeye hazır değiller" analizini yaptı.
"Biden Erdoğan'ı, Erdoğan Biden'ı test ediyor"
Tüm dünyada, diplomasi koridorlarında Biden'ın seçilmesinin ardından kartlar yeniden dağıtılıyor. Rusya'dan, Çin'e, İran'dan Libya'ya, pek çok alanda dağıtılan kartların sesi tüm başkentlerde hissediliyor. Erdoğan ve Macron görüşmesi de, Türkiye-Fransa arasında, yeni duruma göre yeniden pozisyon belirleme sürecinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.
VOA Türkçe'ye konuşan Fransa Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü IRIS Başkan Yardımcısı ve Türkiye uzmanı Didier Billion, "Yaşananlar iki cumhurbaşkanı tarafından izlenen yöntemin sonuç vermediğini gösterdi. Ne Macron, ne Erdoğan için. Macron, birkaç kez yaptırım oylattı. Sonuç alamadı. Birkaç sembolik etkisiz yaptırım kararı alındı sadece. Türkiye'nin tavrına gelince, sağlam müttefikleri olsa da göreceli bir izolasyona yol açtı. Türkiye de bu duruşun devam edemeyeceğini gördü" dedi. Billion, iki liderin tavrının değişmesinde en önemli etkenin Biden'ın seçilmesi olduğunu savundu:
"Erdoğan, Biden'ın seçilmesinin ardından Türkiye-ABD ilişkilerinin kopması değil ama değişeceğini, yeniden düzenleneceğini çok iyi biliyor. ABD’yle tansiyon yükseldiğinde Türkiye AB'ye yaklaşıyor, AB’yle tansiyon olduğunda ABD'ye. Bu Türkiye'nin klasik bir tutumu. Şu anda Biden’la birlikte bir test sürecinden geçiyorlar. Biden Erdoğan'ı, Erdoğan da Biden'ın tavırlarını test ediyor. Biden'ın Türkiye'ye karşı duruşu henüz tam olarak belirlenmedi. Gözlem aşamasında. Çünkü bu konu Biden için şimdilik öncelik taşımıyor. Erdoğan da AB ve Fransa ile yeniden konuşarak Biden karşısında bir ağırlık oluşturmaya çalışıyor."
Erdoğan ve Macron görüşmesinin ardından "iki cumhurbaşkanı arasındaki gerginliğin" sürdüğünü belirten Billion, "Açıklamalar terör, Covid işbirliği, bunlar güzel ama ilişkilerin birkaç günde düzeleceğini zannetmiyorum. Elbette karşılıklı kavga ve hakaret etmektense, oturup konuşulması tercih edilir. Konuşmaları olumlu, ama aynı zamanda temkinli olmakta fayda var. Hala çözülemeyen çok konu var" dedi.
Elysee'nin neden açıklama yapmaktan kaçındığı konusunda ise, "Türkiye aleyhinde o kadar çok adım attı ki, bu görüşme hakkında açıklama yapmamayı tercih etti" dedi. Bşllion, aslında Macron'un bu adımı savunmasının siyasi açıdan son derece kolay olduğunu, belirterek, "Sorunların çözümü için sorumlu davranmak ve konuşmak gerekir" diyebileceğini, ancak bundan kaçınmayı tercih ettiğini söyledi.