Türkiye'nin müttefikleri ve Erdoğan'ın siyasi muhaliflerinin "demokrasi saatini geri çevirmek isteyen ordudaki bir fraksiyonun şiddet dolu girişimi" karşısında cumhurbaşkanının yanında durduğunu yazan gazete, hem Erdoğan destekçilerinin hem de muhaliflerinin, darbeye karşı sokaklara çıktığını ve bunun "kutuplaşmış bir ülkede nadiren görülen bir ulusal birlik ifadesi" olduğunu vurguluyor. Gazete şöyle devam ediyor;
"Erdoğan'ın verdiği tepkinin ölçüsü ve derinliği, yeni bir ulusal uzlaşma yaratma şansını harcıyor ve Türkiye'nin NATO ve AB'deki müttefiklerini yabancılaştırıyor. Neredeyse 70 bin kişi tutuklandı, görevden alındı ya da kovuldu. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi, darbeden Fethullah Gülen'in takipçilerini sorumlu tutuyor. Gülen'in gizli şebekesinin çok sayıda öğrencisi de buna katılıyor. Gülenciler Türkiye'de polis, yargı, istihbarat ve silahlı kuvvetlerde güçlenmek için onyıllar harcadı. Neo-İslamcı AKP'nın karşıtı laikler Erdoğan'ı bu sızma konusunda uyardı. Ancak bu şebekeleri orduyu etkisizleştirmek için kullanışlı bir araç olarak gördü. Ama şimdi Gülencilerin AKP'nin ısrarıyla ordudan atılan generallerin yerine kendi askeri kadrolarını koydukları çok açık."
'Tüm muhalefeti susturma aşamasına geçti'
Ancak gazete yine de "tasfiyelerdeki sayıların Erdoğan'ın asi paralel devleti ortadan kaldırmanın ötesine geçip, tüm muhalefeti susturmak aşamasına geçtiğini gösterdiğini" yazıyor. Gazete 160'tan gazla generalin suçlandığını, üç binden fazla yargıç ve hâkimin görevden alındığını ve bunlara cumhurbaşkanının "ölçüsüz iktidar uygulamaları önündeki tek kurumsal dizgin" diye tanımladığı Anayasa Mahkemesi'nin de dahil olduğu kaydediliyor.
Yazıda "Öğretmenlerin, akademisyenlerin, gazetecilerin ve memurların da ağa takıldığı" belirtiliyor.
Gazete ayrıca "tehditkar İslamcı ve aşırı milliyetçi kalabalıkların AKP düşmanı olarak gördüklerine saldırdıklarını ve insan hakları örgütlerinin gözaltındakilere işkence ve tecavüz edildiği yönünde açıklamalar yaptıklarını" söylüyor.
'Putin'e benzeyen başkanlık sistemi'
Bazı karşıtlarının, Erdoğan'ın demokrasiyi amaca giden bir araç olarak kullandığını iddia ettiğini yazan gazete 2013'teki kitlesel gösterilerden bu yana Erdoğan'ın otoriterleştiğini ve parlamenter sistemi Vladimir Putin'e benzeyen bir başkanlıkla değiştirmeye niyetli olduğunu belirtiyor. Gazetenin başyazısı şu satırlarla sona eriyor;
"Ankara'nın müttefiklerinin elinde fazla bir koz yok. AB, Suriyeli mültecileri tutması için Türkiye'ye bağımlı. ABD ve NATO Suriye ve Irak'ta IŞİD'e karşı savaş için Türk hava üslerine bağımlı. Bu arada Erdoğan gelecek hafta Suriye konusundaki soğukluğa son vermek için buluşacak. Türkiye'nin müttefikleri, işkence gibi hak ihlalleri konusunu savsaklamadan, Erdoğan'a bu çeşitlilik arz eden ülkede yeni bir siyasi sözleşme yapma şansını yakalaması çağrısı yapmalı. İstanbul'da Kasım'da yapılması planlanan NATO Parlamenterler Asamblesini iptal etmeyi konuşmak için erken. Ancak Erdoğan'ın muhalefeti, milliyetçileri ve sosyal demokratları içine alarak ancak Kürt yanlısı koalisyonu dışarıda bırakarak seçici bir şekilde ele alması, bu varoluşsal krizde bile Türkiye'nin demokratik geleceğinden çok, kısıtlanmayan bir başkanlık konusundaki hırsına odaklandığını gösteriyor."