Futbol köyünde parlayan golcü Oğulcan Çağlayan, henüz 19 yaşında olmasına rağmen bugüne kadar Ankaraspor'dan Bursaspor'a, Gaziantepspor'dan Kayseri Erciyesspor'a dört profesyonel takımda forma giydi.
Geçtiğimiz sezonun ilk yarısında Gaziantepspor'da, ikinci yarısında ise Kayseri Erciyesspor'da gösterdiği performansla tüm futbolseverlerin ilgisini üzerine çekerken hem Türkiye'den hem de Avrupa'dan büyük takımların scaut tutanaklarında öne çıktı. Forvet hattının her bölgesinde oynayabilen genç golcü, Van'daki Futbol Köyü'nden de geçen ilginç hikâyesini Futbol Federasyonu'nun basın departmanının hazırladığı TamSaha Dergisi'nden Nihat Özten'e anlattı.
Sezonun ikinci yarısında sergilediği performansla taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan Oğulcan Çağlayan'ı, Türk futbolunu yakından takip edenler Genç Millî Takımlarda gösterdiği performansı biliyor. Oğulcan Çağlayan'ı tüm futbolseverlerin daha yakından tanıması için ailesini anlatarak söze başlarken, "22 Mart 1996 Ankara doğumluyum. Ailenin ilk çocuğuyum. Benden 4 yaş küçük bir kardeşim var; Mert. Babam mâli müşavir, annem ise ev hanımı. Çocukluğumda hocalarım hiperaktif olduğumu söyleyerek aileme, 'Bizi çok yoruyor, enerjisini başka alanlara yönlendirin' şeklinde şikâyetlerde bulunuyordu." ifadelerini kullanıyor.
Ailesinin de uzmanların uyarısına kulak verip vermediği, 'Bizi çok yoruyor, enerjisini başka alanlara yönlendirin' cümlesinin ardından da bu yönlendirmenin futbola mı olduğu sorusuna Oğulcan Çağlayan, "Evet. 12 yaşında Mamak'ta okurken, okulun camında Bahçelerüstü Spor Kulübü'nün afişine rastladım. Aileme futbol oynamak istediğimi söyleyip beni o kulübe götürmeleri konusunda ısrar ettim. Bahçelerüstü Spor Kulübü'ne giderken güzel bir tesis ve futbol sahaları bekliyordum ama durum öyle değildi. Tesiste küçük bir gecekondu vardı ve annem-babam bu durumdan dolayı şoke oldu. İçerideki sobanın önüne dizdikleri ıslak yelekleri kurutmaya çalışıyorlardı. Ayrıca çok kalabalık bir yerdi. Yine de ailemi ikna ederek futbola Bahçelerüstü Spor Kulübü'nde amatör olarak başlamış oldum." diye cevap veriyor.
İşte TamSaha Dergisi'ne konuşan Oğulcan Çağlayan'ın röportajının detayları...
Öncesinde sanırım sokakta oynuyordun ve kulübe kabul edildiğine göre de yaşıtlarından iyiydin.
Yaşıtlarıma göre gerçekten çok daha iyiydim. Bizim jenerasyon, sokak kültürüyle büyüyen son jenerasyon sanırım. Kardeşimden biliyorum ki, bizden sonrakiler bilgisayar ve konsol oyunlarının başından kalkmıyor. Yeni nesil çocuklar adeta teknolojinin kölesi gibi. Ben sokak kültürüyle büyüyebildiğim için çok şanslı ve mutluyum. Hatta geçen gün Arda Turan katıldığı bir televizyon programında, "Sokakta çok ince bir çizgi vardır. Orada küfür etmeyi de saygı göstermeyi de öğrenirsin" diye çok güzel bir şey söyledi.
Futbola başladığın dönemde idollerin var mıydı?
Evet vardı. Ben Trabzonluyum. Babam ve annem Maçka doğumlu. O dönemde babam Trabzonspor'u çok yakından takip ediyordu. Bende babamla beraber Trabzonspor'un maçlarını izliyordum. Erciyesspor'daki hocam Fatih Tekke, benim idollerimden birisiydi. Keza Hakan Şükür'ü ve Drogba'yı da çok seviyorum. Drogba'yı hâlâ hayranlıkla izliyorum.
Adım adım yürüyecek olursak, futbol kariyerin nasıl ilerledi?
Bahçelerüstü amatör bir kulüp olduğu için insanların bizden büyük beklentileri yoktu. U12 düzeyinde TFF'nin düzenlediği Ankara Turnuvalarında çok iyi bir hava yakalamıştık. Forvette oynuyordum ve 50'ye yakın gol atmıştım. Nitekim Ankaraspor (Osmanlıspor), Gençlerbirliği ve Ankaragücü ile birlikte finallere kalmayı başardık. Finallerde amatör takım olarak sadece biz vardık. Buradan çıkmayı başarabilirsek İstanbul'a gidip Fenerbahçe, Galatasaray gibi büyük takımlarla oynamaya hak kazanacaktık. Mahalledeki insanlar bile bize inanmıştı ve sürekli takip edip destekliyorlardı. Finallerde iyi bir performans göstermeme karşın ne yazık ki elenmiştik. Ama gösterdiğim performanstan dolayı o süreçte Gençlerbirliği ve Ankaraspor beni transfer etmek istedi. İki takım arasından Ankaraspor'u tercih ettim çünkü oradaki yöneticiler ve oyuncular evime kadar geldi ve ailemi de eğitim konusunda ikna etti.
Böylece Ankaraspor maceran başladı.
Evet, artık Ankaraspor'un oyuncusuydum. Ankaraspor'da iyi bir altyapı jenerasyonu yakalanmıştı; turnuvalarda hep şampiyonluklar ve başarılı sonuçlar elde ediyorduk. Bende gollerimi atmayı sürdürüyordum. Türkiye Finalleri play-off maçında Bursaspor'u 5-1 yendik. Böylelikle Bursaspor'un da ilgisini çekmiştim. Ankaraspor'un yaşadığı krizde tüm oyuncular serbest kalınca bende tercihimi Bursaspor'dan yana kullandım.
Bursaspor'a geçince ailenden ayrılmak zorunda kaldın. Senin için bu durum zor oldu mu?
Aslına bakılırsa benim ailemden ilk ayrı kalmam Türkiye Futbol Federasyonu'nun düzenlediği Futbol Köyleri Projesi ile olmuştu. 14 yaşında Ankaraspor'da oynarken Futbol Köyleri'nin4. periyodunda Van'a gitmiş, ilk kez ailemden ayrı 10 gün geçirmiştim.
Futbol Köyleri çok önemli bir projeydi. Orada neler yaşadığından, sana ne gibi katkıları olduğundan bahsedebilir misin? Ayrıca bu projeye nasıl seçilmiştin?
İlk defa ailemden bu kadar çok uzakta kalmıştım. Dolayısıyla bu benim hayatımdaki en kritik olaydı. Bundan önce ailemden en fazla uzak kalmam, Ankaraspor ile Eskişehirspor maçı için günübirlik Eskişehir'e gitmemdi. Futbol direktörümüz Sedat Karabük, 4 oyuncu seçip, "Van'da futbol köyüne gideceksiniz ve 10 gün ailenizden ayrı kalacaksınız" dedi. Böyle farkı bir projede yer almak ve özel olarak seçilmiş olmak bizi çok heyecanlandırmıştı. Orada beraber olduğumuz arkadaşlarımızın çoğu şu anda değişik takımlarda oynuyor. Hatırladığım kadarıyla Muhammet Demirci ve Recep Niyaz bu oyuncuların bazılarıydı. Çok güzel turnuvalar oluyordu. Ayrıca maç dışında sürekli çok güzel ve zevkli sosyal aktiviteler gerçekleştiriliyordu. Oradaki hocalarımızda bizimle çok ilgiliydi ve çok şey öğretiyorlardı. Hâlâ onlarla iletişim halindeyim.
Kimdi oradaki hocan?
Benim oradaki antrenörüm Ozan Poyraz'dı. Orada her hocadan bir şeyler öğreniyorduk. Bu benim açımdan çok pozitif geçen bir organizasyondu ve benim için çok iyi bir ön tecrübe olmuştu.
Futbol Köyleri'nden Bursaspor'a dönelim. Ankaraspor'dan Bursaspor'a geliş hikâyeni anlatır mısın?
Bursaspor'a gittiğimde 16 yaşındaydım. Fakat Bursaspor'a geçerken bazı sorunlar vardı. Ankaraspor kapatılmıştı ve bir dava süreci yaşıyordu. Ankaraspor'dan Furkan Soyalp, Mert Tuğmanve Olcay Şahin'le birlikte dört arkadaş Bursaspor'a gittik. Ligin devre arasına kadar resmi maçlara çıkamadık çünkü dava devam ediyordu ve Bursaspor risk altındaydı. İlk lisansımız Bursa Merinos'a çıkartıldı, ardından da Bursaspor'a geçtik.
Bursa'da nerede kaldınız, oynamadığınız süreçte neler yaptınız?
Bursa'da tesislerde kaldık. Benim gittiğim sene Bursaspor'un şampiyon olduğu sezonun yaz dönemiydi. Tesisler yenileniyordu ve gerçekten de şartlar çok iyiydi. O tesislerde çalışıp da futbolcu olamıyorsan sende bir sorun var demektir. Burada çok büyük konuşuyorum belki ama orada bir oyuncunun kendini geliştirmesi için her türlü imkân vardı ve bizde bu imkânlardan faydalandık. Ancak ilk dönemde bahsettiğim nedenlerden ötürü maçlarda oynayamıyor, sadece antrenman yapıyorduk. Takımda aynı bölgede oynadığım oyuncular Enes Ünal ve Batuhan Altıntaş'tı. Beraber antrenman yapıyorduk ama hafta sonu onlar formasını giyip sahaya çıkarken ben tribünden oturuyordum. Enes ve Batuhan gollerini atarken ben yalnızca bekliyordum. "Allah'ım bana sıra ne zaman gelecek? Devre arasına kadar nasıl sabredeceğim?" diyordum. Neyse ki zaman geçti ve devre arası geldi, bizim de lisanslarımız çıktı ve artık oynama hakkını kazandık. Enes ve Batuhan her maçta gol atıyordu. Onları öyle gördükçe bende kendime "Ne var, kolaymış. Bende atarım" diyordum. Devre arasından sonra 10 maç kalmıştı ve o 10 maçta sadece 1 gol atabildim. Arkadaşlarım benimle dalga geçiyordu çünkü ben her zaman,"3 maçta 2 gol atacağım" gibilerinden söylemlerde bulunuyordum. O zaman çocuktum ve bilmeden, düşünemeden konuşuyordum. Ancak sadece 1 gol atabilmişim. Herkes gülüyordu bana. Bende yerin dibindeyim. Neyse, o dönem benim için bir alışma dönemi olarak geçti. Ertesi sezon takımda yeni bir arkadaş grubu oluştu, yeni hocam da Ayvaz Öztürk oldu. Benim için hayatımdaki en önemli ve en değerli hocadır. Onunla çalışmaya başladım ve o sezon resmi maçlarda48 gol attım. Kendimden bir yaş büyüklerle de oynadım, iki yaş büyüklerle de oynadım, oralarda da her maçta golümü atıyordum.
Ayvaz Hocayı senin için bu kadar özel yapan şey neydi?
Sarıyer'le oynadığımız bir maçı 4-1 kaybetmiştik ve sonrasında sezonun en iyi takımlarından birisi olan Beşiktaş'la oynayacaktık. Ayvaz Hoca beni yanına çağırdı ve 'Beşiktaş karşısında sana son kez şans veriyorum. Ya benim tanıdığım, inandığım Oğulcan'ı ya da beni yanıltarak bu kadar şans verilmeyi hak etmediğini göstereceksin.' dedi. Beşiktaş maçı öncesi üç gün boyunca geceleri uyuyamadım. Çünkü dört ay boyunca futbol oynamak için beklemiştim ve şimdi formam elden gidiyordu. Beşiktaş karşısında bir gol, bir asistle oynadım ve maç 2-2 berabere sonuçlandı. Takım olarak o sezon ilk puanımızı aldık. O sezon sonraki maçlarda 48 gol attım.
Sonrasında neden Gaziantepspor'a gittin?
Bursa'da iki buçuk yıl kaldım. 48 gol attıktan sonraki sezon ise Gaziantepspor'a transfer oldum. Bursaspor'dayken 16 yaşında A2 takımına yükselmiştim. Kasımpaşa ile oynadığımız bir maçı A takım teknik direktörü Ertuğrul Sağlamda izlemişti. O maçta 1-0 gerideydik ve oyuna sonra dâhil oldum. 90+5'te çok güzel bir kafa golü attım ve maç 1-1 bitti. Sonrasında Ertuğrul Hoca beni A takıma çağırdı. Böylece Enes Ünal ve Batuhan Altıntaş'tan önce A takıma çıkmış oldum. Sonrasında şöyle bir durum gelişti: profesyonel lisansa sahip olabilmem için Bursaspor'un federasyona 300 bin TL'lik bir meblağ ödemesi gerekiyordu. Enes ve Batuhan için böyle bir durum söz konusu değildi çünkü onlar Bursaspor'un altyapısından yetişmeydi.18 yaşına kadar bekleyecek olursam benim de bedelim 30 bin TL'ye düşecekti. Bunun üzerine bana, "Sen bizim evladımızsın,18 yaşına kadar beklersen 30 bin TL bedeli yatırırız ve sözleşmeni yaparız" dediler. Bu durumda Enes ve Batuhan oynamaya başlayacak ve benden 5-6 adım önde olacaklardı. İkisine de çok seviyorum, sonuçta arkadaşlarım fakat karakter olarak çok hırslı bir insanım ve onlar Atatürk Stadyumu'nda maça çıkarken ben tribünde oturamazdım. Gerçek buydu ve benim bu gerçekle yüzleşmem gerekiyordu. Bunun üzerine, "Ben kendimi Süper Lig'de oynayabilecek seviyede görüyorum ve ayrılmak istiyorum" dedim.
Karar aşamasında ailenle istişare ettin mi?
Tabiî ki ailemin de fikrini aldım ve onlarla beraber karar verdik. Çünkü kalırsam mutsuz olacağımı biliyordum. Bursaspor'dan ayrılma kararı alınca benimle ilk Galatasaray ilgilendi. Galatasaray'ın o dönemdeki Altyapı Koordinatörü Müfit Erkasap'tı. Müfit Hoca ile görüşmelerimiz sonunda Galatasaray'la antrenmanlara başladım. PAF Takımı'nda oynarken Fatih Hocanın izlediği bir maçta çok güzel bir gol attım. Hatta golü attım, tam yere düşerken Fatih Hocaya bakıp içimden "Transferim artık gerçekleşti" diye düşündüm. Fakat ertesi gün Fatih Hoca ve ekibi Galatasaray'dan ayrıldı. Galatasaray'la sözleşme imzalamadığım için Gaziantepspor'da beni sürekli arıyor ve imzaya çağırıyordu. Ama ben son dakikaya kadar bekledim. Fatih Hoca ve ekibi gidince Galatasaray'da tanıdığım kimse kalmadı. Bunun üzerine valizimi toplayıp Gaziantepspor'a gittim.
Böylece ilk profesyonel sözleşmeni de Gaziantepspor'la yapmış oldun sanırım. Bu transferinde kim etkili oldu?
Evet, ilk profesyonel sözleşmemi Gaziantepspor'la yaptım. O dönem takımın başında Bülent Uygun vardı. Ama beni özellikle Mustafa Tıfıl ve Tahsin Tam çok istedi. Tahsin Hoca zaten önceden Bursaspor'da çalışmıştı ve beni tanıyordu. Gaziantepspor benim için çok enteresan bir deneyim oldu. İstanbul'dan Gaziantep uçağına bindim. Korkularım da vardı; sonuçta Gaziantep hiç gitmediğim ve bilmediğim bir şehirdi.
Peki, o dönem seni sadece Gaziantepspor mu transfer etmek istedi? Başka takımlar yok muydu? Neden tercihin Gaziantep oldu?
Benimle başka takımlarda görüştü fakat işi Gaziantepspor bitirdi. Maddi ve manevi anlamda bizim yanımızda oldular ve güzel bir teklifte bulundular. Ayrıca önümde iki iyi örnek vardı; Cenk Tosun ve Muhammed Demir. İkisi de Gaziantepspor'da forma şansı bulup isim yapmışlardı. Bende bu durumu göz önünde tutarak Gaziantepspor'u tercih ettim. Sonra Gaziantepspor'da oynamaya başladım ve devre arasında başımıza Teknik Direktör olarak Sergen Yalçın geçti. Bana ilk forma şansını o verdi ve 17 yaşındayken ilk Süper Lig maçımda Kayserispor'a karşı ilk on birde forma giydim. Lig maçlarını sürekli olarak takip eden biri olarak hep koridordan sahaya çıkan futbolcuları görürdüm ve artık bende kendimi bir anda o koridorlarda buldum. Bu benim için müthiş bir histi. Ancak ilk maçım çok kötü geçti ve beklenileni veremedim. Sezonu bitirdikten sonra özel antrenmanlara başladım. Bu sırada çok sevdiğim bir ağabeyim olan TanKesler bana çok nasihatte bulundu. Başarılı bir oyuncu olmak istiyorsam gerçekten çok çalışman ve özel antrenmanlar yapmam gerektiğini söylüyordu. Hedefimin en yukarılar olması gerektiği, bende de bu yeteneğin olduğunu belirterek birlikte çalışmamız gerektiğini ifade ediyordu. O yaz Celal Hoca ile birlikte Acıbadem Sport Center'da iki hafta boyunca özel antrenmanlar yaptım. Sonra takımla Avusturya'ya kampa gittim. Herkesten üst seviyedeydim. İkili mücadelelerde yıkılmıyor ve topu istediğim yere vurabiliyorum. Allah çalışana verir derler, bende de öyle olmuştu. Hazırlık kampı boyunca 5 maç yaptık ve o maçlarda 4 gol attım. O sezona Sivasspor maçıyla başladık. Takımın başında Okan Buruk vardı. 1-0 gerideydik. Oyuna sonradan İbrahim Akın ağabey ve ben girdik ve maçı 2-1 kazandık. Sivasspor maçından sonra Kayseri Erciyesspor'a karşı oynadık.
Ligde ilk golünü de bu maçta attın…
Evet, Kayseri Erciyesspor karşısında 2-0 gerideydik ve ben yine oyuna sonradan girdim, maç da 2-2 bitti. Ligdeki ilk golümü de bu maçta attım. Ondan sonra Fenerbahçe'ye karşı Kadıköy'de oyuna ilk on birde başladım ve kaleciyle karşı karşıya bir gol kaçırdım. Bundan sonraki süreçlerde de her şey çok güzel geçti. Oynamaya devam ettim ve sonra Kasımpaşa'ya da çok güzel bir röveşata golü attım. O gol ayın golü seçildi. Her şey güzel giderken bazı sorunlar yaşamaya başladık. Yaptığım her şeyde ve attığım her adımda bir şey aranıyordu. Devre arasında menajerimiz beni çağırdı ve kulübün paraya ihtiyacı olduğunu, beni satmayı düşündüklerini söyledi. Bende böyle bir durum karşısında ancak bu karara saygı duyacağımı ve kendi yoluma bakacağımı söyledim. Her zaman kendime çok güvenen bir oyuncuyum. Ne kadar yetenekli olduğumun farkındayım. Ancak bu kendini beğenmişlik değil. Çalışmayı seviyorum ve çalışıyorum da…Onun için hiçbir sıkıntı çekmedim. "Satmak mı istiyorsunuz? Tamam, eyvallah. Şuana kadar bana verdikleriniz için teşekkür ederim" deyip gayet profesyonelce çıktım.
Ve Kayseri Erciyesspor'a transfer oldun. O süreçte başka takımlarla görüşmüş müydün?
Kasımpaşa ile görüşmem olmuştu. Ama o sırada Gaziantepspor'un devre arası kampında yer alıyordum. Hatta bir hazırlık maçında golde attım. Orada hiç kimseye en ufak bir saygısızlık yapmadım. Okan Hoca, Gaziantepspor'da bulunduğum süre içerisinde bana çok şeyler kattı. Bana ilk Süper Lig deneyimini kazandıran o oldu. Bana inandı, oynattı ve tecrübelerini aktardı. Onun yeri benim için çok ayrıdır. Zaten kendisiyle iletişim halindeyiz ve hâlâ görüşüyoruz. Neyse, kulübüm para konusunda Kasımpaşa ile değil de Kayseri Erciyesspor'la anlaştı. Zaten Kayseri Erciyesspor'a transferimde kulüp başkanın çok önemli bir etkisi oldu. Hiç menajer olmadan, sadece ben ve başkan görüşüyorduk. Ben biraz duygusal adamım ve başkanın benimle bu kadar ilgilenmesi ve inanması çok hoşuma gitti. Bu nedenlerin transferime büyük katkısı oldu. Bu transferin gerçekleşmesinde Sedat Karabük'ün de çok büyük katkıları vardı. Kendisi benim Ankaraspor'da genel koordinatörümdü ve Kayseri Erciyesspor'da da Mehmet Özdilek'in yardımcısıydı.
Kayseri Erciyesspor'a Mehmet Özdilek zamanında geldin değil mi?
Evet, geldiğimde takımın başında Mehmet Özdilek vardı. Ancak onun döneminde pek forma şansı bulamadım. Sonuçta formayı verip vermemek hocanın tercihi ve bu tercihe saygı duymak gerekir. Sonrasında Fatih Tekke Hoca takımın başına geldi.
Böylelikle ideollerinden birisi olan Fatih Tekke ile çalışma şansı elde ettin. Zaten onunla birlikte bir anlamda senin de yükselişin başlıyor.
Fatih Hoca kulübe ilk geldiği zaman ben Millî Takım'la beraberdim. Sonra kamp bitmiş ve ben da Ankara'ya ailemin yanına geçmiştim. Kulübe geri döndüğümde saat 11'de antrenmanım vardı ve hayatımda ilk defa bir antrenmana geç kaldım. Fatih Hocanın yanına gideceğim fakat çekiniyorum. Sonuçta hoca ile çıkacağım ilk antrenmandı ve ben geç kalmıştım. Menajerimizi aradım ve ona, "Uyuya kalmışım, ne yapacağım?" diye danıştım. O da "Sen gel, Fatih Hoca bir şey söylemez" dedi. Bende bunun üzerine kulübe gittim. Fatih Hoca ile ekibi karşıladı beni ve hiçbir şey olmamış gibi davrandı. Kendisiyle çok güzel bir iletişim yakaladık. Aslında beni Genç Millî Takımlardan tanıyordu. O gün antrenman bitti ve ben içeriye doğru giderken yarı yolda çevirip beni tekrar sahaya götürdü. Birlikte özel antrenmanlar yapmaya başladık. Sonrasında bu özel antrenmanlar devam etti. Kafa vuruş stilimi değiştirdi, şimdiye kadar topa yanlış vurduğumu öğrendim ve doğru bir biçimde vurmaya başladım. Bunun dışında inanılmaz mütevazı bir adam ve bana hep bir baba, bir ağabey gibi yaklaştı. Aramızda çok iyi bir bağ oluştu. "Savaşa gidiyorum" dese hiç tereddüt etmeden arkasından giderim. Kendisini o kadar çok seviyor ve güveniyorum.
Fatih Hocanın eski bir santrfor olması senin gelişimine katkı açısından çok faydalı oldu anlaşılan.
Evet, çok oldu. Yani her antrenmanın sonrasında çalıştık. Kafa topu çalıştık, plase çalıştık, o orta açtı, ortaya vurduk. Sivasspor maçında bir gol attım, bir de penaltı yaptırdım ama o maç sonrasında beni sürekli eleştirdi. Başka bir hoca olsa"Oğulcan çok iyisin" gibilerinden konuşur. "Oğulcan bunu kendim için değil, senin için yapıyorum" diyordu bana. Yani benim hep kendimi aşmam ve eksiklerimi gidermem için çabaladı. Allah'a çok şükür ki, onunla çok yol katettiğimi ve kat edeceğimi düşünüyorum. Ayvaz Öztürk ve Okan Buruk'la birlikte Fatih Tekke hocamın bendeki yeri çok ayrıdır.
Mersin İdman Yurdu maçında takım arkadaşın Björn Vleminckx'le diyaloğun kameralara yansıdı. Sanki sana sürekli bir şeyler gösteriyor ve öğretmek istiyor gibiydi. Birlikte oynadığın oyuncular arasında gelişimine katkı sağladığını düşündüğün isimler var mı?
Hakkını yemeyeyim, Björn Vleminckx'inde bu dönemde bana çok büyük katkıları oldu. Örneğin pas vermem gereken yerde vermediğim zaman sinirleniyor, ancak sonrasında "Bunları senin için yapıyorum. Öğrenmen gereken daha çok şey var" diyordu. "Bak göreceksin, üç maç sonra pas vermen gereken yerde pas verecek, vurman gereken yerde vuracaksın" diyordu. Mersin İdman Yurdu maçında pas vermem gereken yerde kaleye vurdum. Başka bir pozisyonda ise kafayla bir top indirdi ve bende vurdum, gol oldu. Onun üzerine bana "Bak gördün mü; ben sana pas vermem gereken yerde pas verdim ve sende gol attın. Aynı şekilde senin de böyle yapman lâzım" dedi. O pozisyon da kameralara yansıdı.
Kayseri Erciyesspor'da forvet hattının sağında oynuyorsun. Peki, senin kendini en verimli gördüğün mevki hangisi?
Sağ açıkta oynarken gayet verimli olduğumu düşünüyorum. Bence Fatih Hoca bu konuda nokta atışı yaptı. Altyapıdayken de Ayvaz Hoca beni sağ açıkta oynatmıştı. Hatta bir ara Romanya'ya bir turnuvaya gittik; Enes Ünal, Batuhan Altıntaş ve ben ilk on birde birlikte oynadık. Sanırım Ayvaz Hocada sağ kanatta daha verimli olduğumu en başından anlamıştı. Hatta sonra bir ara bunu kendisiyle konuştuk; "Sağ açıkta oynattığım zaman bana bozulmuştun ama bak daha verimli oldun" demişti. Diğer oyunculara göre artım, fiziğime rağmen çabuk oynayabiliyorum, adam eksiltebiliyorum ve özgüvenim yüksek. Bu özelliklerimden dolayı sağ açıkta ve sol açıkta oynayabilirim. Okan Hocayla birlikteyken santrfor ve santrfor arkası olarak görev yaptım. Yani hücumun dört bölgesinde de oynayabiliyorum. Fatih Tekkede bana hep bunu söylüyor, "Seni sağ açığa koyduğum zaman sakın üzülme, sen hücumun dört bölgesinde de oynayabilecek bir futbolcusun" diyor.
Türkiye'de ve Avrupa'da en beğendiğin futbolcular kimler?
Süper Lig'de Demba Ba ve Fernandao'yu beğeniyorum. Fernandao gerçekten güçlü bir futbolcu ama buna rağmen sürati de yerinde. Avrupa'da ise Drogba'yı beğeniyorum. En başından beri idolüm ve bunu her zaman söylüyorum. Galatasaray Kulübü'nün belgeselini izledim ve gördüm ki Drogba sadece saha içinde değil, saha dışında da gerçek bir idol.
Savunma oyuncularından seni en çok zorlayanlar hangileri?
Egemen Korkmaz çok güçlü ve çabuk bir defans oyuncusu. Rakip için ters ama kendi takımı için bence çok iyi bir oyuncu.
Kayseri Erciyesspor'da son dönemde Fatih Hocayla bir çıkış yakalamanıza rağmen ligi istediğiniz yerde bitiremediniz. Bundan sonraki süreç senin açından nasıl gelişecek?
Şuan Kayseri Erciyesspor'la kontratım sürüyor. Transferimle ilgili birçok haber çıkıyor. Yurt dışından bazı önemli takımlar tarafından takip edildiğimi biliyorum. Sağ olsun başkanımız Ziya Eren desteğini benden hiç eksik etmedi. Zamanı geldiğinde en iyi yerlere gelmem için gerekli kolaylığı gösterecektir. Burada bulunduğum süre içinde elimden gelenin en iyisini yapacağım. Kısa bir tatilden sonra kulübümün kamp programına dâhil olup önümüzdeki sezon için çalışmalara başlayarak, elimden gelenin en iyisini yapacağım.
Millî Takım'da da benzer bir performans sergiledin ve ilk çıktığın maçta gol atmayı başardın. Ayrıca ilk kez 16 yaşındayken giydiğin millî formayı bütün yaş kategorilerinde üzerinde taşıdın. Millî Takım sürecinden bize biraz bahsedebilir misin?
Millî Takım'a ilk çağrılmam enteresan oldu. Bursaspor'da oynarken Fenerbahçe ile maçımız vardı. Fenerbahçe o zaman Nike Premier Cup Şampiyonu, Avrupa Şampiyonu ve dünya üçüncüsü unvanlarıyla sahamıza geldi. O maçtan 4-2 galip ayrıldık ve ben hat-trick yaptım. Hemen ardından da Millî Takım'a çağrıldım. Beni ilk olarak Millî Takımlara çağıran hoca Hakan Tecimer'di. İlk seçildiğim an inanılmaz mutluydum. Hemen annemi aradım ve Millî Takım'a seçildiğimi söyledim. Annemin bana ilk söylediği şey ise "Oğlum seni çok özledim, gel de okulunu oku" oldu.
Bundan sonrası için Millî Takım'la ilgili hayallerin neler?
Sürekli olarak çalışmaya ve kendimi geliştirmeye devam edeceğim ve zamanı geldiğinde de hocalarımın hak ettiğimi düşündüklerinde beni elbette çağıracaklarını biliyorum. Onun için şuan hiç kafama takmıyorum. Sadece üzerime düşeni yapmam ve çok çalışmam gerektiğini biliyorum.
Avrupa liglerini de takip ettiğini söylemiştin. İleride kendini hangi ligde görmek istersin?
Bu soruları sorduğunuz pek çok oyuncunun hâlihazırda nerede oynamak istediğine dair fikir beyan ettiğini tahmin ediyorum. Bunların hepsi güzel şeyler ama ben hayalimi kendime saklamak istiyorum. Çünkü şimdiye kadar herkes "Burada oynamak istiyorum" gibilerinden bir şeyler söylüyor ama çoğu bunu başaramıyor. Zira henüz 19-20 yaşlarında oyuncularız ve bu yaşta üzerimize bu kadar yük bindirmek doğru değil. Şuan Kayseri Erciyesspor'a ve Genç Millî Takımlara nasıl faydalı olabileceğimi düşünüyorum. "Real Madrid'de ya da Barcelona'da oynamayı hedefliyorum" gibi cümleler kullanabilirim fakat bunlar ne kadar gerçekçi olur ki? Onun için inşallah kafamdaki hedefime ulaştığım gün sizi arayıp hedefime ulaştığımı söyleyeceğim. Bu arada Tan Kesler ağabeyime çok teşekkür etmek istiyorum. Aramızda hiçbir çıkar ilişkisi olmadan bana bir arkadaş, bir ağabey olarak hep yardımcı oluyor. Kendisiyle 4 yıldır tanışıyoruz. Her genç oyuncunun yanında böyle örnek bir insan olması gerektiğini düşünüyorum. Giyimi, kuşamıyla, kurduğu cümlelerle, önerdiği kitaplarla bana hep örnek oluyor.
Futbolun dışında nelerle uğraşıyorsun?
Son 5 aydır hayatımda çok güzel gelişmeler oluyor. Zaten özel hayatımın iyi gitmesinin futboluma olumlu yansıdığını düşünüyorum. 5 aydır bir kız arkadaşım var ve onun sayesinde çok iyi yol kat ettim. Her şeyimle çok ilgileniyor, aldığım her kararda yanımda oluyor ve yanlış olan hiçbir şeyi yapmama izin vermiyor. Örneğin, daha önceleri arkadaşlarımla geceleri dışarı çıkardım ama artık hiç çıkmıyorum ve çıkmak da istemiyorum. Sadece futbola konsantre olmuş durumdayım ve bunun da karşılığını almaya başladığımı düşünüyorum.
Kitaplarla aran nasıl?
Kitaplarla aram iyidir. Şuan Oğuz Atay'ın kitaplarını okuyorum.
CİHAN