Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün (Transparency International) raporuna göre G20 ülkeleri yolsuzluk faillerinin kimliklerini paylaşmıyor, sınır ötesi para naklini kolay kılıyor. Büyük bölümü şirket ortaklarının saklanması yolu ile senede 2 trilyon dolara yakın bir meblağ aklanıyor.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün Paravan Şirketler Global Raporu düzenlenen basın toplantısı ile açıklandı. Uluslararası Şeffaflık Örgütü Başkanı Cobus de Swardt ile koordinatör Maggie Murphy'nin açıkladığı rapora göre dünyanın önde gelen ekonomilerinden ABD ve Çin'de şirketlerin hukuk dışı eylemlerine önem verilmediğine işaret ediliyor. Bu ülkelere şirketlerin ve girişimlerin yolsuzluk için kullanılmasını önleyecek kanunlar yapma tembihinde bulunuluyor. Bu noktalara dikkat çeken Cobus de Swardt, "Faillerin yararlandığı boşluğu kapatmamanın anlamı yok. Verdikleri sözlere karşın G20 ülkelerinin yolsuzluğa giden bu hayati yolu etkin şekilde kapatmalarını önleyen nedir?" diye sordu.
Rapora göre G20 üyelerinin isimsiz şirketlerin, kurumların kara parayı nakletmelerine ve saklamalarına imkân tanıyan hukuki yapıyı ortadan kaldırma yönünde Brisbane'de verdikleri taahhütten bu yana 1 sene geçti. Kimi ülkeler şirketlerin ve kurumların ardında kimlerin bulunduğunu bilmeyi mümkün kılacak uygulamaların gerisinde kaldı. Brezilya ve Güney Afrika bu anlamda hukuki bir tanım bile yapmadı.
G20'nin yolsuzluğa karışan şirketleri ve bireyleri denetlemeleri arttırmaları gerekiyor. Hindistan ve İngiltere bu anlamda iyi bir örnek. Bu ülkelerde şirketlerin payidarları veya onları kontrol eden bireyler hakkında açıklamalarda bulunmaları zaruri.
Mal varlıklarına da temas edilen Paravan Şirketler Global Raporu'nda ilaveten şu görüşlere de yer veriliyor:
"7 G20 ülkesinde emlakçılar satış ve alımlarının ardında bulunan bireyleri belirlemek durumunda değil. Buna bağlı olarak Londra ve New York'ta yüz milyarlarca dolar varlığın malikleri bilinmiyor. Yolsuzluğa adı karışmış bir siyasinin fonla bağlantısını saklamak için önlemleri başvurması halinde usulsüz paralar ile bir malikâne satın almasını önlemek güç."
Toplantıda rapor ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Uluslararası Şeffaflık Örgütü koordinatörlerinden Maggie Murphy de şunları aktardı:
"Geçen sene G20 ülkelerinin verdiği taahhütleri ele alıyoruz. Örneğin adalar ve off shore bölgelerinde olan paravan şirketler ile ilgili saklılığın kaldırılması, bunların hakiki maliklerinin kim ya da kimler olduğunu belirleme sözü verdiler. Tabii biz G20 ülkelerini ele aldık. Hukuk metinlerini gördük. Anladık ki büyük oranda verdikleri sözü tutmada sorunları var. Yani G20 bir adım atıyor, o adım denetlenmeyince sorun oluyor. G20 ülkelerinin büyük bölümünün şeffaflık ile ilgili adım atmadığını, İngiltere'nin bir şeyler yaptığını görüyoruz. Bu ülkede hakiki ortak (lehter) sicili tutuluyor. Tabii İngiltere bunu kendi bölgesinde yaptı ama adalarda, off shore dediğimiz bölgelerde, krallığa bağlı bölgelerde yapmadı. Bu da bir sorun."
Raporun Türkiye ile ilgili taraflarına değinen Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Oya Özarslan da şu açıklamalarda bulundu:
"G20 tarafından 10 ilke açıklandı. Bu ilkelerden ilki hakiki lehterliğe dair bir tanım yapılması idi. Adalara veya off shore bölgelerine bir yerden bir diktatör usulsüz elde ettiği paraları getiriyor, ona erişemiyorsunuz. O diktatör hakkında yargı kararı olsa da oraya erişip parayı almanız mümkün değil. Para onun adına değil. Türkiye'de G20 ilkelerinden ilki olan hakiki lehterlik ile ilgili tanım olması gerekiyor. Bizim hukukumuzda kara para aklama ile ilgili hüküm var. Türkiye bu ilkeye uyuyor ama diğer ilkelerde sorun var. Hukukumuzda hakiki lehterlik sicili gibi bir uygulama olmadığı da açık."
CİHAN