Tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için Silivri Cezaevi önünde sürdürülen 'umut' nöbetini, Today's Zaman Genel Yayın Yönetmeni Sevgi Akarçeşme ile gazeteci ve TV haber programcısı Ruhat Mengi devraldı. Tutuklu bütün gazeteciler için nöbet tutuklarını söyleyen Akarçeşme, "Biz tarihe not düşürmek için buradayız.Tarihin doğru tarafında yer alan insanların grubunda yer almak için buradayız." dedi. Ruhat Mengi de, "Onlar içerde biz dışarıda hapisiz. Hiç fark etmiyor. Ve Türk medyası bugün hapistir. Özgürlüklerden asla söz edilemez." diye konuştu.
MİT TIR'ları ile ilgili haberlerinden dolayı cezaevine konan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara temsilcisi Erdem Gül ile tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için Silivri Cezaevi önünde devam eden 'umut' nöbetini Today's Zaman Genel Yayın Yönetmeni Sevgi Akarçeşme ve gazeteci Ruhat Mengi devraldı.
"Bu nöbetin muktedirlerin gözünde bir şey değiştireceğini düşünmüyorum. Biz tarihe not düşürmek için buradayız." diyen Akarçeşme, şunları söyledi: "Biz tarihe not düşürmek için buradayız. Tarihin doğru tarafında, hep diyor ya muktedirler; 'tarihin doğru tarafında yer almak diye.' Tarihin doğru tarafında yer alan insanların grubunda yer almak için buradayız. İçerideki tüm gazeteciler için sadece Can Dündar ve Erdem Gül için değil, Hidayet Karaca Gültekin Avcı, Nokta dergisi editörleri, Mehmet Baransu ve diğerleri. Silivri'de olmayan Güneydoğu'da Kürt gazeteciler dahil olmak üzere bütün gazeteciler ve hatta hatta masum tutuklular ve mahkumlar için nöbet tutuyoruz. Türkiye'de bu demokrasi nöbeti, demokrasi nöbetinin devamı. Hani bu karıncanın ateşe su taşıması gibi. Elimizden geleni yapıyoruz. İleride bu günleri anlatırken çok şükür haklının ve hakikatin yanındaydık diyebilmek için buradayız."
'TÜRKİYE'DE NORMAL VE ANORMAL YER DEĞİŞTİRMİŞ DURUMDA'
Türkiye'de basının susturulduğunu belirten Akarçeşme konuşmasını şöyle sürdürdü: "Türkiye'de maalesef ana akın denilen medyanın bile sustuğu mecburen oto sansüre başvurduğu bir dönemdeyiz. Aslında biz gazeteler olarak sizin binimle röportaj yapıyor olmanı gerekmiyordu. Gazetecilerin haber olmaması gerekiyor. Gazetecilerin habere gitmesi gerekiyor. Yorum yazması gerekiyor, değerlendirme yapması analiz yapması gerekiyor. Ama uzun bir süredir Türkiye'de basın bu baskılar nedeniyle haberin öznesi haline gelmiştir. Bunun değişmesi gerekiyor. Türkiye'de normal ve anormal yer değiştirmiş durumda. Normal ve anormalin tekrar doğru yerine yerleştirilebilmesi için eğer bir derece katkımız olursa ne mutlu bize. En kısa zamanda gazetecilerin tüm gazetecilere özgürlük çağrımızı yineliyoruz."
'GAZETECİLER İÇERİDE BİZLER DIŞARIDA HAPİSİZ'
Gazeteci ve TV haber programcısı Ruhat Mengi ise basına yönelik baskıların aşırı boyutlara ulaştığı dikkat çekti. Mengi, "Onlar içerde biz dışarıda hapisiz. Hiç fark etmiyor. Ve Türk medyası bugün hapistir. Özgürlüklerden asla söz edilemez." dedi.
Mısır'da olanları Irak ve Suriye medyasında olanları gayet yakından bu ülkenin vatandaşları ile konuşarak takip etmiş bir gazeteci olduğunu dile getiren Mengi, şunları söyledi: "Ve seneler önce Iraklı gazeteciler Bahçeşehir Üniversitesi'ndeki bir panelde konuşurken gerçekleri yazan Iraklı gazetecilerin nasıl hapse atıldıkları anlatırken ben ne kadar güzel özgür bir memleketin gazetecisiyim ve bana böyle tehlike yok demiştim; aynı olayların Iraktakilerin Mısır'daki benzeri, Mursi zamanında da ayı baskılar yapıldı. Aynı şeylerin memleketimde olmasından daha büyük bir acı olamaz. Bugün Can Dündar ve Erdem Gül içeride hapistir; bizler dışarıda hapisiz. Çünkü bir gazetecinin elinden köşesinin alınması televizyon programlarının alınması, özgür şekilde haber yapamaması, mevcut çalışabilenlerin de özgür haber yapamaması, yapan gazetecilere saldırı yapılması, gazetecilerin burunlarının kemiklerinin bile kırılması ve bunu yapanların ödüllendirilmesi biz gazeteciler için aynı şekilde hapis cezasıdır. Onar içerdeler biz dışarıda hapisiz. Hiç fark etmiyor. Ve Türk medyası bugün hapistir. Özgürlüklerden asla söz edilemez."
Mengi, açıklaması devamında şunları söyledi: "Hiçbir şey olmamış gibi yürüyüp giden Suriye halkının çektiklerinden söz ederken, Türkiye halkını ve medyasını, medya nedir? Halkın gözü kulağı aynasıdır. Türkiye halkını eğer özgürlüklerinden mahrum ediyorsan o zaman dönüp de Esad'da vatandaşlarını özgür bırakmıyorsun, sen vatandaşlarına eziyet ediyorsun demeye hakkın yoktur. Önce sen kendi ülkende özgürlüğü sağlarsın, medyan özgürdür, vatandaşların o özgürlüğü yaşıyordur. Yani bugün içerde olmayanlar korku içinde değiller mi? Bunu saplayacak mıyız yani? Hepimiz susalım ve gizleyelim mi? Herkes korkuyor. Her kez aynı şeylerin yapılmasından hiç kimsen hesap sormamasından korkuyor."
Türkiye'de basına yönelik baskılara daha koordineli ve ciddi tepki gösterilmesi gerektiğini dile getiren Ruhat Mengi, "Türkiye'de çok ciddi bir durum var. Muhalefet patileri ve vatandaşlar tarafından, sivil toplum kuruluşları tarafından Avrupa Konseyi'ne Avrupa Birliği'ne götürülüp incelenmesi ve derhal değiştirilmesi gereken bir durum. Çok büyük bir utançtır Türkiye için. Ve bu durum mevcut olduğu sürece bizler işimizden edildiğimiz sürece, arkadaşlarımız bu şekilde hücrelere tıkıldığı sürece, gökyüzünü bir bile görmeye nerdeyse mahrum vaziyetteler. Meslektaşları ile görüşmeleri bir yasaklanmış ve bu durum da hiç kimse Türkiye'de demokrasiyi ağzına almasın, demokrasi başkanlık sitemiyle bir adım daha ileri gidecekmiş, hangi demokrasi bugün demokrasim var ki ileri gidecek.?" diye konuştu.
CİHAN