Gazeteciler Cemiyeti'nin mart ayı raporu basına yönelik baskıyı gözler önüne serdi. 17-25 Aralık'tan sonra 60'tan fazla gazeteciye 100'den fazla dava açıldığına dikkat çekilen raporda, bu durumun Türk medyasının üzerindeki baskının boyutunu daha da görünür kıldığı vurgulandı. Baransu ve Karaca'ya da geniş yer verilen raporda "Haberciler arasında ayrım yapmak, bazı gazete ve televizyonları cenaze törenine bile aldırmayarak ötekileştirmek, adeta hedef tahtasına oturtmak kabul edilebilir değildir." denildi.
Gazeteciler Cemiyeti, ifade ve basın özgürlüğü ihlalleri raporu yayımladı. 'İfade ve Basın Özgürlüğü İhlalleri Raporu - Mart 2015' adlı raporda ötekileştirmenin insanlık suçu olduğu vurgulandı. "Medya kuruluşlarının ve gazetecilerin, ayrıştırıcı ve ötekileştirici ifadelerle hedef gösterilmeleri kabul edilemez" denilen raporda geçtiğimiz ay içinde en önemli gelişmelerin başında gazeteci Mehmet Baransu'nun tutuklanması ve Samanyolu Medya Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın üç ayı aşkın süredir tutukluluğunun devam etmesi gösterildi.
Ayrıca toplam 100 üyeli ABD Senatosu'ndaki 74 senatörün Türkiye'de basın özgürlüğü ihlallerini eleştiren bir mektubu Dışişleri Bakanı John Kerry'e gönderdiği hatırlatılan raporda "Mektupta, Türk hükümetinin medyayı cezalandırma ve sansür çabasının ABD için derin endişe duyulacak bir sorun olduğu ifade edilerek Dışişleri Bakanı Kerry'e bu konuda harekete geçme çağrısı yapıldı." denildi.
Bir takım medya kuruluşlarına yönelik devlet tarafından uygulanan akreditenin de ele alındığı Gazeteciler Cemiyeti raporunda şu ifadelere yer verildi: " 'Paralel Medya' diye adlandırılan medyaya yönelik baskılar devam etmektedir. Samanyolu Medya Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın da üç ayı aşkın bir süredir tutukluluğunun devam etmesi ve tutuksuz yargılama talebinin reddedilmesi bir yana akreditasyon adı altında bu gruba mensup gazetecilerin habere ulaşımı engellenmektedir. Hangi sebeple olsun haberciler arasında ayrım yapmak, bazı gazete ve televizyonları cenaze törenine bile aldırmayarak ötekileştirmek, adeta hedef tahtasına oturtmak kabul edilebilir değildir. Hangi neden gösterilerek olursa olsun, akreditasyon uygulamasının her alanda yayılarak derinleşmesi, kurum kartı iptali ve benzeri metotlarla habere ulaşmaktan engellenmeleri, zaten kutuplaşmış medya dünyasında 'makbul gazeteciler' veya 'istenmeyen gazeteciler' sınıfları yaratılması ülkeye ve Türk medyasına yarar sağlamayacaktır."
'17 ARALIK'TAN SONRA 60'DAN FAZLA GAZETECİYE 100'DEN FAZLA DAVA AÇILDI'
Medya kurumları arasında 'hasım' anlayışının endişe verici boyutları aştığını, artık alarm zilleri çalmaya başladığı kaydedilen raporda "17-25 Aralık süreci soruşturmalarında 60'dan fazla gazeteciye 100'den fazla dava açıldığı da dikkate alındığında Türk medyasının üzerindeki baskının boyutu daha da görünür olmaktadır. Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Sekreteri Mustafa Kuleli'nin 'İşsizlik baskısı altında ve ortalama 500 Avro maaşla çalışan insanlardan basın özgürlüğü kahramanı olmalarını isteyemezsiniz' sözleri durumun ciddiyetini sergilemektedir." denildi.
'GAZETECİLERİN DEVLET BELGE TOPLAMA VAZİFESİ YOKTUR'
Gazeteci Mehmet Baransu'nun Balyoz davasında 'kumpas' iddiaları soruşturması kapsamında gözaltına alınması ve tutuklanmasının gazetecilik mesleğinin yapılış biçimi konusunun sorgulanmasına neden olduğu ifade edilen raporda, "Gazetecinin devlete 'belge' veya 'bilgi' toplama vazifesi yoktur. Ancak, bir gazetecinin toplumun bilgilenme hakkını görmezden gelmesi, devlet içindeki yasa dışı faaliyetlerle ilgili bilgi ve belgelerden uzak durması, bunları haberleştirmemesi de mümkün değildir. Keyfi devlet sırrı uygulaması sona erdirilmeli ve devlet sırrı konusu yasayla düzenlenmelidir. Resmi makamların her istediği bilginin açıklanmasını yasaklamak yetkisi, demokratik bir düzende kabul edilemez." ifadelerine yer verildi.
KARTLARI ALINAN PARLAMENTO MUHABİRLERİNE UYGULANAN AKREDİTE RAPORDA
TBMM'de habere ulaşım hakkının engellenmesine de geniş yer verilen raporun değerlendirme bölümünde şu ifadeler dikkat çekiyor: "Akreditasyon, dışlama, ötekileştirme Mart ayında da sorun olarak devam etti. Basın mensuplarının çalıştıkları kurumlara göre 'kabul edilebilir' veya 'edilemez' olarak tasnifi sansür olmasının yanı sıra 'ötekileştirme' uygulaması olarak açık bir insan hakları ihlalidir. Meslekte on yıllarını tamamlamış iki parlamento muhabirinin uyarılmadan, hatta ifadesi dahi alınmadan meclis giriş kartlarının iptali ve sarı basın kartıyla bile Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne alınmamaları hem habere ulaşım hakkı engellemesi hem de ötekileştirme uygulamasıdır. Şüphesiz TBMM'nın saygınlığı ve güvenliği önemlidir. Bir muhabirin gizli çekim yapması veya bir milletvekiline tehdit olarak algılanabilecek şekilde yüksek sesle hitap etmesi disiplin cezası uygulaması gerektirebilir. Ancak cezalar ne tek taraf dikkate alınarak, suçlanana savunma hakkı vermeden uygulanmalıdır ne de idam cezası gibi adeta meslekten men etme şekline getirilmelidir. Gerek Today's Zaman TBMM büro temsilcisinin, gerekse de Kanaltürk ve Bugün'e hizmet vermekte olan muhabirin cezalarının TBMM başkanlığınca gözden geçirilmesi samimi dileğimizdir."
PENGUEN DERGİSİ DE RAPORDA
Gazeteciler Cemiyeti'nin mart raporunda ayrıca davalık olan Penguen dergisinin kapağı da yer aldı. Penguen dergisi hususunda şu ifadeler kullanıldı: "Penguen dergisinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a 'top işareti' yaparak Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiği iddiasıyla 'davalı' karikatüristi Bahadır Baruter'in bir mülakatında belirttiği gibi medya mensupları birilerine 'sevimsiz' gelebilir ancak 'sevimli' bulunmaları zaten şart değildir. Sendikacıların 1 Mayıs yürüyüşü yapmak istemelerinin bile 'Halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırtma' suçlamasıyla dava açılma sebebi olabildiği bir ortamda gazetecinin 'sevimli' olabilmesi zaten mümkün müdür?"
'İletişim Araçlarına ve İletişimcilere Baskı' başlığı altında toparlanan medyaya yönelik olumsuzluklardan bazıları şu şekilde:
"2 Mart 2015:
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten'in kendisine hakaret ettiği iddiası üzerine toplanan TBMM Basınla İlişkiler Kurulu oy çokluğuyla Today's Zaman gazetesi Türkiye Büyük Millet Meclisi büro şefi Ali Aslan Kılıç'ın meclis giriş kartını iptal etti. Meclis güvenliğine tehdit oluşturduğu iddiasıyla Kılıç'ın TBMM'ye basın kartı ile de girmesine izin verilmemesi kararlaştırıldı. Özgürlük için Basın'a bilgi veren Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı Göksel Bozkurt beş üyeli kurulun gazeteci iki üyesinin karara muhalefet ettiğini, kararın bürokrat üyelerce alındığını söyledi. Özgürlük için Basın ile konuşan Kılıç cezalandırma aşamasında kendisinin savunmasının hiç istenmediğini belirtti.
2 Mart 2015:
Balyoz davasında yargılanan sanıklara 'kumpas' kurulduğu iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında evinde yapılan arama sonucu gözaltına alınan Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu, 'Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma, çalma', 'devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme' suçlarından sevk edildiği İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği kararı ile tutuklandı.
5 Mart 2015:
Gazeteci Önder Aytaç, sosyal medya üzerinden paylaşımlarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandığı davada, ifade vermeye gelmeyince hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
9 Mart 2015:
Gezici Araştırma Şirketinin sahibi Murat Gezici, yayımladıkları son ankette AK Parti'nin oy oranını yüzde 39 olarak açıklamaları üzerine ölüm tehditleri aldığını söyledi.
19 Mart 2015:
14 Aralık operasyonu kapsamında tutuklanan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve emniyet mensuplarının tutukluluğuna yapılan itiraz reddedildi. Kararda şüphelilerin durumlarında bir değişiklik olmadığı öne sürüldü.
25 Mart 2015:
Millet gazetesi yazarı Ergun Babahan'ın 'Hep Beraber Haykıralım: Hırsızdan Hesap Sorulacak' başlıklı, yazıda Bilal Erdoğan'a karşı hakaret suçu işlendiği iddia edilerek basın yayın yoluyla onur ve saygınlığa hakaret edildiği gerekçesiyle, iki yıl sekiz aya kadar hapis istemiyle dava açıldı.
25 Mart 2015:
Penguen dergisinin çizerleri Bahadır Baruter ve Özer Aydoğan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Köşk'e çıkışını konu alan kapak karikatüründe, Erdoğan'ın önünde ceketini ilikleyen bir vatandaşın başparmak ve işaret parmağını yuvarlak hale getirerek hakaret ettikleri gerekçesiyle 11 ay 20'şer gün hapis cezasına çarptırıldı. Hapis cezası, günlüğü 20 TL'den 7 biner lira para cezasına çevrildi.
26 Mart 2015:
Ciner Grubu, Habertürk TV'deki bütün tartışma programlarını 7 Haziran seçimlerine kadar yayından kaldırdı.
28 Mart 2015:
Twitter'da Anadolu Ajansı'nı eleştiren mesajlar atan aralarında Can Dündar, Fazıl Say, Erdal Beşikçioğlu ile Atilla Taş'ın da bulunduğu 58 kişi için soruşturma başlatıldı. Ajansın tarafsızlığına gölge düşürüldüğü öne sürülen suç duyurusunda, şüphelilerin uzlaşma taleplerinin kabul edilmeyeceği, iddialara konu mesajlarının kaldırılması ya da hesaplarının kapatılmasına karar verilmesi de talep edildi." CİHAN