Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Başkanı Mustafa Yeşil, Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketi’ne yönelik iddialara ilişkin önemli açıklamalar yaptı. 2010 yılındaki KPSS sınavına ilişkin yürütülen soruşturmaya değinen Mustafa Yeşil, “2010 KPSS’ye ilişkin iddialar, niçin 5 yıl sonra gündeme gelmiştir? KPSS konusunda 5 yıl önce PKK’yı suçlayan hükümet, bugün niçin Hizmet’i suçlamaktadır?” diye sordu.
GYV Başkanı Mustafa Yeşil, vakfın genel merkezinde gündeme ilişkin açıklamalarda bulunarak basın mensuplarının sorularını cevapladı. Bir basın mensubunun, Fethullah Gülen Hocaefendi'yle ilgili Yeni Şafak gazetesinde yer alan mason olduğuyla ilgili soruya Yeşil, "Öncelikle şunu söyleyeyim arkadaşlar. Yeni Şafak gazetesi zannediyorum 5-6 ay önce de beni İngiliz casus olarak ilan etmişti. Belki dikkatinizi çekmiştir. Gerekçe de şuydu; o dönemde bir pasaportu İngilizce herhalde onu yapan arkadaş İngilizce bilmiyordu zannedersem. Bir kadının pasaportuna benim ismimi yapıştırarak pasaport gerekçesi gösterilerek İngiliz ajanı tabiriyle manşet atmış ve bu iddiayı da maalesef bir haber yapmıştı ve biz o gün tekzip davası açmıştık küçükte olsa tekzip davasını yayınlamışlardı. Tabi üzülerek söyleyelim bu süreç çok kirli çok çirkin bir süreçte manşet atanlar, attıkları manşetler de gerçek ve doğrudan uzak olanlar herhalde yıllar sonra attıkları manşetlerin mahcubiyetini yaşayacaklardır muhakkak. Sayın Gülen'le ilgili mason iddiası meselesi bu ülkede mason olmayı ifade etmek suç değil. Ve kendini mason olduğunu ifade eden kurum ve kuruluşlar da bu ülkede demokratik zeminde açık ve aleni şekilde zaten faaliyet göstermektedirler. Buna sözümüz yok. Ama bir insan mason değil de mason yapılmasının muradı belli ki onu yıpratmak. Hele hele bu bilgi 75'lere yani nereden bakarsanız aşağı yukarı 40 yıl öncesine kadar uzanan bir belge hem de eskitilmiş bir kağıt üzerinden ve teknik olarak çok arızalı ve hatalı bilgi ve belge üzerinden bunu iddia etmeye çalışmaları muhtemelen sürekli bulundukları çizginin ayakta kalmaları adına gerekli olan ihtiyaç duyulan her günlük yalan malzemelerinden birisi olarak görüyoruz. İşin doğrusu Sayın Gülen'e biliyorsunuz bu ülkede farklı zihniyette insanlar kimisi gizli kardinal dedi kimisi Moon tarikatı mensubu dedi. Şu anlarda son dönemde meşhur yurt dışına çıkınca şeriat devleti getirecek ülke içine gelince gizli Hristiyan. Yani çift taraflı nasıl nerede ne tutarsa anlayışıyla sürekli olarak kavramlar üzerinden bir yıpratma projesinin bir parçası. Çok çirkin çok sevimsiz ne yapanların ne ona alet olanları asla tasvip etmiyoruz ama olayın tabi ki bir hukuki bir süreci vardır hukuki süreçte takip edilecektir. Zannediyorum bunlarla ilgili Hocaefendi'nin avukatları bir açıklama yapmış." dedi.
GYV Başkanı Mustafa Yeşil'den önemli açıklama | Samanyolu Haber
KPSS operasyonundan bahseden Yeşil, yolsuzluk ve hırsızlığın günlük hayatın bir parçası haline geldiğini hatırlattı. Yeşil, "Oysa ki hırsızlığın hiçbir çeşidi kabul edilemez, sınav sorularının çalınması dahil. Ortada bir suç şüphesi varsa, bunun üzerine elbette gidilmelidir. Ancak iddia edilen suç üzerinden tam 5 yıl sonra, 'proje mahkemeler' etrafında oluşturulan KPSS soruşturmaları, talimatla başlayıp, talimatla yürüyen bir süreç izlenimi bizde ağır basmaktadır. Devletin en temel sorun çözme mekanizması olan yargı, bağımsızlık ve tarafsızlığından vazgeçmeye zorlanıyor ve baskıcı/otoriter siyasetin bir enstrümanına dönüştürülüyor. Biz, KPSS tartışmaları etrafında Hizmet Hareketi'ne karşı üretilen bu son iddiaları, bir kaç yıl evvel '…bir savcı üç polisle cemaati terör örgütü ve çete kapsamına sokar bitiririz…' şeklinde ifade edilen kumpasçı zihniyetin yeni bir uygulaması olarak değerlendiriyoruz. Kendi vatandaşları tarafından Afrika'da açılan okulları bile kapatmaya çalışan bir hükümetin bunları yapmasında –yine üzülerek belirtelim ki- şaşılacak bir şey yoktur." şeklinde konuştu.
'KABATAŞ YALANI NE KADAR AÇIKSA, SÜMEYYE'YE SUİKAST YALANI DA O KADAR AÇIK'
Medya aracılığı ile bir takım yalanların topluma aktarılmaya çalışıldığını anlatan Yeşil, sözlerini şöyle sürdürdü: "Siyasi-sosyolojik uzmanlığı bir kenara bırakınız, asgari bir sağduyunun dahi tek kalemde reddedeceği iddialar birer realite imiş gibi kamuoyuna servis edilmektedir. Kabataş yalanı, 'camide içki içtiler, başka şeyler de yaptılar..' yalanı ne kadar açık ise, bize göre Sümeyye Erdoğan'a suikast yalanı, Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerini Hizmet Hareketi'ne atfetme yalanları da o kadar açıktır. Tüm bunlar hükümetin, ihtiyacına göre hayali düşmanlar üretip, kontrolü altında tuttuğu medya üzerinden, bu kişi ve grupları kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmaya ve halk düşmanı ilan etmeye çalıştığını göstermektedir. Sözde Sümeyye Erdoğan suikastını vakfımızın onursal başkanı olan Sayın Gülen'e iftira edenler, şimdi de KPSS tartışmaları çerçevesinde Sayın Gülen'i suçlamakta ve itibar suikastı yaparak kamuoyunu manipüle etmektedirler. Yürütülen psikolojik harekatın önemli bir ayağı olan havuz medyası ise, Türkiye toplumu ile gerçekler arasına çekilmiş olan kalın bir perde görevi ifa etmektedir.
Hazin manzara şudur; Türkiye, vatandaşına kumpas kurmaktan çekinmeyen bir zihniyet tarafından yönetilmektedir. Üzülerek görüyoruz ki, ülkemiz, Anayasa'da ifadesini bulan, 'demokratik hukuk devleti'nden gittikçe uzaklaşmaktadır. Vatandaşın vergisiyle finanse edilen devlet kurumları vatandaşa hizmet götürmek için değil, onu dar ve anti-demokratik bir anlayışa biat ettirmek için kullanılmaktadır."
'AKP, KPSS SINAVLARINI İTİBARSIZLAŞTIRMAK VE KALDIRMAK İSTİYOR'
"2010 yılının, tartışmalı KPSS sınavı ile ilgili iki ihtimal akla gelmektedir." diyen Yeşil, "Ya o yıl, sorular dengesiz bir biçimde kolay hazırlanmış ve yine dengesiz bir biçimde çok sayıda insan başarılı olmuştur. Bunun zayıf bir ihtimal olduğu açıktır. Ya da, sorular organize bir şekilde çalınarak satılmış veya belli kişilere servis edilmiştir. Bu durumda sorumluluk icra makamı olan hükümettedir. Soruları çalanlar suç işlemiş, sınav güvenliğini sağlamakla görevli olan yetkililer de görevlerini yerine getirmemişler demektir. Hukuk, kişilere göre işlemez; mağdura da suçluya da kimlik sorulmaz. Ortada bir suç varsa, bu delilleriyle ispat edilmeli ve (tırnak içerisinde söylüyorum) 'bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından' yargılanmalıdır. Daha önceleri gündeme gelen; sınav sorularının, matbaa görevlileri, soruları hazırlayan heyet ya da bazı çeteler tarafından çalınmış olduğu iddiaları da, bu soruşturmaya dâhil edilmelidir." ifadelerini kullandı.
VIP torpil iddialarının gündeme gelmesinin ardından KPSS operasyonun yapılmasını manidar bulan Yeşil, şöyle devam etti: "KPSS tartışmalarının gündeme getirdiği bir başka konu da, meselenin, devletin temel kurumlarının, AKP yandaşı olan personelle dolduruluyor olduğu iddialarının, AK Torpil, VİP Torpil tartışmalarının hemen akabinde gündeme gelmiş olmasıdır. Yaygın moda tabirle, zamanlama manidardır
AKP, hem devlette hukuksuzca kadrolaşmasını gözden kaçırmak, hem de KPSS sınavını itibarsızlaştırıp kaldırmak ve devlet kadrolarını, liyakat esasına göre değil, 'kayıtsız şartsız partiye itaat' esasına göre mi doldurmak istemektedir?
Akla gelen soru şudur. Son operasyon, Hizmet okullarında öğrenim gören öğrencilerin üniversite girişi sınavlarında her yıl olduğu gibi birincilikler kazanmasına ve elde ettikleri başarılara şaibe bulaştırmak için mi yapılmaktadır?
Evet, geldiğimiz noktada, millet adına irade kullananların, cevap vermesi gereken sorular vardır. Taraf Gazetesi tarafından yayınlanan ve 'Çok Gizli-Beyefendiye Arz' kodlu belgede geçen; 'Devlet kurumlarındaki paralel yapı temizliğinin, o kurumların partimizle ilişkileri açısından yeterli olmadığı, bu nedenle de tüm kilit noktalarda, ön koşulsuz olarak sadece partimizle yüzde yüz uyumlu çalışacak personelin istihdamının gerçekleştirilmesi.
KPSS ile devlete memur alımında teşkilatlarımızdan gelen şikayetler daha çok puan yüksekliğinde yoğunlaşmaktadır. Bu nedenle de istenen puanı almakta zorlanan on binlerce partili aday istihdam edilememekte ve bu durum teşkilatlarımızda rahatsızlığa sebep olmaktadır. Bu nedenlerle KPSS'nin tümden kaldırılması da önemli bir alternatif olarak değerlendirilmelidir." ifadeleri ne anlama gelmektedir?
Artık bir mizah unsuruna dönüşen 'paralel' isimli hayali düşman, AKP'nin hukuktan kaçabilmesi ve devlette istediği tasfiyeyi yapabilmesi için mi uydurulmuştur? Kanunda tarifi olmayan bu ilginç suçlama ile kimler neden tasfiye edilmek istenmektedir?
'Suç ve delilden suçluya gitme' şeklinde ifade edilen hukuk anlayışı neden 'suçluya göre suç üretme' anlayışına dönüşmüştür? İçerisinden geçtiğimiz bu tuhaf süreç ne zaman bitecek ve daha kaç kişi attığı twitten dolayı yargılanacak, daha kaç gazeteci işinden olacak, daha kaç gazeteci üç maymunu oynamaya zorlanacak, kaç haber kanalı tartışma programlarını iptal etmek zorunda kalacaktır? Milletten ne gizlenmeye çalışılmakta ve millet neden hayali suçlamalar ile oyalanmaktadır?
2010 yılında işlendiği iddia edilen bir suçun soruşturması neden 2015 yılında başlatılmıştır? Konuyu bildiği halde harekete geçmeyen, suça ortak olmuş değil midir? Bugüne kadar sınavların temiz ve problemsiz olduğunu iddia eden ÖSYM eski başkanı Ali Demir, nasıl olmuş da AKP'nin ihtiyaç duyduğu bir anda iddia edilen hırsızlığın farkına varmıştır?
5 yıl önce aynı sınavla ilgili olarak PKK'yı suçlayan hükümet ne olmuş da bugün Hizmet'i suçlamaya başlamıştır? Nitekim bugün PKK ile yakınlaşan hükümet, kendisine yeni bir düşman mı aramakta, buna göre suç mu tayin etmektedir?
Soruların bilgisayarında bulunduğu iddia edilen Baki Saçı, nasıl olmuş ta KPSS sınavından 81 puan almıştır? Bir önceki sene de benzer bir puan alan kişi, soruları çaldığı halde neden daha iyi bir sonuç elde edememiştir? O halde soruları neden çalmıştır?
Malumunuz, soruşturma 'sınavda 100 neti geçen 3227 kişi şüphesi' üzerinden açıldı. Baki Saçı'nın bilgisayarındaki dosya ise ne hikmetse '3227.pdf' olarak kaydedilmiş. Baki Saçı, bu sayıyı nasıl bilmiştir? Bildiğini varsayalım; neden kendisini zanlı durumuna düşürecek bir isimle bilgisayarına kaydetmiştir? Yoksa dosyanın adı kumpasçı zihniyetin dalgınlığına mı gelmiştir?
Soruşturma çerçevesinde, puanlarının birileri tarafından üzerinde oynanarak kasten yükseltildiğini söyleyen ve kendilerine ait soru kitapçıkları ile cevap anahtarlarını görmek isteyen zanlılara, soruşturmanın en önemli delili olan bu belgelerin, Ali Demir imzalı 'ÖSYM talebiyle ve arşivlerde yer olmadığı gerekçesiyle' imha edildiği söylenmiştir. ÖSYM'de yer yok mudur? Neden yoktur? Nasıl bir panik yaşanmış ve bu belgeler neden imha edilmiştir?"
'HİZMET GÖNÜLLÜLERİ ULUSLARARASI ARENADA NASIL BAŞARILI OLUYOR?'
Hizmet Hareketi'nin kurumlarına eğitim gören öğrencilerin uluslararası arenadaki başarılarına dikkat çeken Yeşil, "Hizmet gönüllülerinin KPSS'de soruları çaldığı ima ediliyor. Peki bu insanlar, KPSS'den çok daha zor sınavlarda, mesela uluslararası yarışmalarda ve bilim olimpiyatlarında nasıl başarılı olmaktadır? Yoksa sınav hırsızlığı küresel boyutta mıdır? Merkezi sınav yapmayan, çoktan seçmeli test kullanmayan ülkelerde başarı nasıl yakalanmaktadır? Hizmet gönüllülerinin böyle bir iftirayı çağrıştıracak bir geçmişleri mi vardır? Mesela, haklarında başlayan yolsuzluk soruşturmasını durdurdukları ya da ihale kanununu 160 küsur defa değiştirdikleri görülmüş müdür?" diye konuştu.
'HİZMET HAREKETİ HUKUK ÇERÇEVESİNDE ÇALIŞMALARINI SÜRDÜRECEKTİR'
"Farklı renklerin asırlarca bir arada yaşadığı bu topraklarda baskıcı ve tepeden inmeci zihniyet, kimseyi bitirememiştir." diyen Yeşil, "Kürtler, Aleviler, milliyetçiler, dindarlar, dini azınlıklar solcular vb. nice acılar çekse ve mağduriyetler yaşasa da bitmemişlerdir ve iyi ki de bitmemişlerdir. Hizmet Hareketini bitirmek isteyenler bu gerçeği hatırdan çıkarmamalıdır. Çünkü sosyolojik gerçeklerle savaşılamaz. Bu zulmü yapan ve buna alet olanlar, hukuk çerçevesinde bir gün mutlaka hesap vereceklerdir. Bu ülkenin birikiminden yola çıkan ve bugün evrensel boyutta insanlığa hizmet götüren Hizmet Hareketi, 50 yıldır yapageldiği çalışmaları, her türlü olumsuzluklara rağmen, demokrasi ve hukuk çerçevesinden ayrılmadan, gittikçe artan bir heyecan ve gayretle sürdürecektir." ifadelerini kullandı.