Tr724'te yayınlanan Haber-Yorum'da Tuncer Çetinkaya, Emine Şenlikoülu'nun bir dönem İslamcı camiada çokca okunan kitabı 'Gençliğin imanını sorularla çaldılar'a gönderme yaparak, AKP rejiminin sistematik yalanlarla genliği nasıl aldatıltığını yazmış.
Gençliğin imanını yalanlarla çaldılar
HABER-YORUM | TUNCER ÇETİNKAYA
Son dönemde çıkar sağlamak veya kamuoyunda etkili olabilmek için AKP liderinden bakanına, yandaş medyasından adının önünde büyük büyük unvanlar bulunan akademisyenine, bürokratından kanaat önderi kabul edilen yazarına, çizerine kadar pek çok kişi ve kuruluş o kadar çok yalan söyledi ki, bu yalanlar başlı başına kitap bile yapıldı. ‘AKP yalanları’ diye internette küçük bir araştırma yapsanız karşınıza yüz binin üzerinde sayfa çıkıyor. ‘Görünmez uçak yaptık’ yalanından tutun enflasyon rakamlarına kadar saymakla bitmeyecek binlerce yalan AKP teşkilatları ve trol orduları vasıtasıyla sosyal medyadan kahvehane köşelerine kadar her yerde bilinçli şekilde tedavüle sokuluyor.
Tarihin gördüğü en büyük canilerden biri olan Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels şöyle demişti: Yeterince büyük bir yalan söyler ve sürekli tekrar ederseniz, sonunda halk buna inanır. Ama bu yalanın sürdürülebilmesi için, devletin halkı yalanın siyasî, ekonomik ve/veya askerî sonuçlarından koruması gerekir. Demek ki, devlet bütün güçlerini kullanarak aykırı sesleri bastırmalıdır, çünkü gerçek yalanın ölümcül düşmanıdır ve dolayısıyla gerçek devletin en büyük düşmanıdır.
2023 Türkiye Genel Seçimi yaklaştıkça seçmeni etkilemek için yalanın dozu da artırılıyor. Bu yalanlardan biri Lozan Anlaşması ile ilgili olanı. Güya Türkiye’nin önündeki en büyük engel Lozan Anlaşması imiş. 2023’te Lozan’ın üzerinden 100 yıl geçtiği için hükümleri geçersiz olacakmış, 2023’ten sonra Türkiye madenlerini çıkaracakmış, Türkiye’nin petrol ve bor gibi önemli kaynaklarını çıkarmasına izin verilmiyormuş, Türkiye bu madenleri çıkarınca ekonomi şaha kalkacakmış, mış mış da mış mış…
2023 için bugünlerde yeni bir yalan daha dolaşıma sokuldu. Hükümet yandaşı imam hatipli Yazar Emine Şenlikoğlu bir TV programında konuşmuş ve şöyle demiş: “Atatürk ve İnönü’nün milli eğitimimizi ABD’ye teslim ettiği anlaşma 2023’te doluyor” Şenlikoğlu görüşlerini şöyle devam ettiriyor: “Milli Eğitim’de Amerika’nın pençeleri var. İstenilen dersler istenildiği gibi verilemiyor. 2023’te tamamlanıyor Atatürk’le İnönü’nün milli eğitimimizi Amerika’ya teslim ettiği anlaşma. 2023’te iktidara deist, ateist diye yoğun bir çalışma var. Bazıları uykuda, ama fırtına gibiler de var.”
Şenlikoğlu olayı kesinlikle psikolojik bir vaka. Psikolojide bu tür durumlar için ‘kişilik bozukluğu’ tespiti yapılmış. Psikiyatri ve psikoloji bilimi ile uğraşanlar en rahat yalan söyleyenlerin psikopat ve sosyopatlar olduğunu ifade ediyor. Çünkü bunlar yalanlarına kılıf bulma ve belli bir mantık oluşturmada usta kabul ediliyor. Çıkar elde etmek ya da dürtüsel doyum sağlamak için bunlar kolayca yalan söyleyebiliyorlar.
BÖYLE BİR ANLAŞMA YOK
Önce net olarak belirtelim. Amerika ve Türkiye arasında yapılmış böyle bir anlaşma yok. Atatürk yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarını şekillendirirken, bilim adamlarının görüşlerine başvurdu. Milli Eğitim konusunda da dönemin en önemli bilim adamlarından, Amerikalı Profesör John Dewey’i 1924 yılında Türkiye’ye davet etti ve kendisinden bir rapor istedi. İstanbul, Ankara ve Bursa’da gözlem ve incelemelerde bulunduktan sonra, ilk raporunu Türkiye’den ayrılmadan veren Dewey burada eğitimle ilgili devlet bütçesine konulması gereken ödenekleri ele aldı. Dewey’in “Türkiye Maarifi Hakkında Rapor” adını taşıyan 30 sayfalık raporunda eğitim programları, bakanlık teşkilat yapısı, öğretmenlerin yetiştirilmesi, okul sistemi gibi konulara yer verildi. Bu rapor herkese açık ve Türkiye Büyük Millet Meclisi web sitesinde bulunmakta. Dewey’in raporunda Şenlikoğlu’nun belirttiği şeylerin hiçbiri yok.
Atatürk ayrıca sadece Dewey’e rapor hazırlatmadı. 1925’te Türkiye’ye gelen Alman Ticaret ve Sanayi Nezareti Müşaviri Kühne’ye teknik eğitime dair bir rapor hazırlatmış, 1927’de Belçika’dan gelen teknik eğitim uzmanı Ömer Buyse’ye teknik eğitim raporu, Ankara’da öğretmenlik de yapan ABD’li eğitimci Mis Parker’e okul raporu, üniversite reformu için 1932’de Türkiye’ye davet edilen İsviçreli profesör Albert Malche’ye de çeşitli raporlar hazırlattı.
Hazırlanan raporların hiçbirinde de Emine Şenlikoğlu’nun bahsettiği şeyler yok. Tamam Türkiye’nin eğitim sistemi sorunlu, sıkıntıları var, ama bahse konu şeyler tamamen yalan. AKP 20 yıldır iktidarda ve her şeyin hakimi olmasına rağmen eğitimde de dev gibi sorunlar devam ediyor. Müfredatından öğretmenlerin nitelik ve nicelik sorunlarına, derslik sıkıntısından bölgesel farklara varıncaya kadar tüm sorunlar hala 20 sene öncesiyle aynı, hatta büyüyerek devam ediyor. AKP iktidarında bile tek hakim güç olasına rağmen istikrar sağlanamadı ve 8 bakan değişti.
İktidar ve yandaşları 2023 seçimi öncesi eğitimde yığılan sorunları çözmek yerine toplumu yalanlarla maniple etmek istiyor. Ancak bu yalanlar toplumda öyle büyük yaralar açıyor ki, telafisi mümkün değil. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre Türkiye’de inançsızlığın yaygınlaştığı ve dindarlığın azaldığı görülüyor. KONDA’nın yaptığı bir araştırmada kendilerini dindar olarak niteleyen gençlerin oranı son 10 yılda yüzde 13 azaldı. Gençler deizm ve ateizme kayıyor. Bunun sebeplerinden biri de dindar ve muhafazakar bilinen insanların söylem ve davranışları.
‘DİN BUYSA BEN YOKUM’ DİYENLER ARTTI
Türkiye Ateizm Derneği Başkanı Selin Özkohen Euronews’e verdiği bir röportajda Türkiye’de son dönemlerde içi boş bir muhafazakarlık tiplemesinin ortaya çıktığını ve pek çok kişinin sürü psikolojisi ile göstermelik olarak dine yakın gözüktüğünü, bu durumun pek çok insanı “benim dinim bu mu?” diye sorgulattığını “din buysa ben yokum” dedirttiğini ileri sürüyor.
İşte Emine Şenlikoğlu gibi dindar bilinen kişilerin açıktan tavır, davranış ve sözleri maalesef insanların dine ve din anlayışına bakışını özürlü hale getiriyor. “Gençliğin imanını sorularla çaldılar” kitabıyla ünlenen Emine Şenlikoğlu ve benzerleri şimdi “gençliğin ve toplumun imanını” yalanlarla çalıyor.
Son dönemde çıkar sağlamak veya kamuoyunda etkili olabilmek için AKP liderinden bakanına, yandaş medyasından adının önünde büyük büyük unvanlar bulunan akademisyenine, bürokratından kanaat önderi kabul edilen yazarına, çizerine kadar pek çok kişi ve kuruluş o kadar çok yalan söyledi ki, bu yalanlar başlı başına kitap bile yapıldı. ‘AKP yalanları’ diye internette küçük bir araştırma yapsanız karşınıza yüz binin üzerinde sayfa çıkıyor. ‘Görünmez uçak yaptık’ yalanından tutun enflasyon rakamlarına kadar saymakla bitmeyecek binlerce yalan AKP teşkilatları ve trol orduları vasıtasıyla sosyal medyadan kahvehane köşelerine kadar her yerde bilinçli şekilde tedavüle sokuluyor.
Tarihin gördüğü en büyük canilerden biri olan Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels şöyle demişti: Yeterince büyük bir yalan söyler ve sürekli tekrar ederseniz, sonunda halk buna inanır. Ama bu yalanın sürdürülebilmesi için, devletin halkı yalanın siyasî, ekonomik ve/veya askerî sonuçlarından koruması gerekir. Demek ki, devlet bütün güçlerini kullanarak aykırı sesleri bastırmalıdır, çünkü gerçek yalanın ölümcül düşmanıdır ve dolayısıyla gerçek devletin en büyük düşmanıdır.
2023 Türkiye Genel Seçimi yaklaştıkça seçmeni etkilemek için yalanın dozu da artırılıyor. Bu yalanlardan biri Lozan Anlaşması ile ilgili olanı. Güya Türkiye’nin önündeki en büyük engel Lozan Anlaşması imiş. 2023’te Lozan’ın üzerinden 100 yıl geçtiği için hükümleri geçersiz olacakmış, 2023’ten sonra Türkiye madenlerini çıkaracakmış, Türkiye’nin petrol ve bor gibi önemli kaynaklarını çıkarmasına izin verilmiyormuş, Türkiye bu madenleri çıkarınca ekonomi şaha kalkacakmış, mış mış da mış mış…
2023 için bugünlerde yeni bir yalan daha dolaşıma sokuldu. Hükümet yandaşı imam hatipli Yazar Emine Şenlikoğlu bir TV programında konuşmuş ve şöyle demiş: “Atatürk ve İnönü’nün milli eğitimimizi ABD’ye teslim ettiği anlaşma 2023’te doluyor” Şenlikoğlu görüşlerini şöyle devam ettiriyor: “Milli Eğitim’de Amerika’nın pençeleri var. İstenilen dersler istenildiği gibi verilemiyor. 2023’te tamamlanıyor Atatürk’le İnönü’nün milli eğitimimizi Amerika’ya teslim ettiği anlaşma. 2023’te iktidara deist, ateist diye yoğun bir çalışma var. Bazıları uykuda, ama fırtına gibiler de var.”
Şenlikoğlu olayı kesinlikle psikolojik bir vaka. Psikolojide bu tür durumlar için ‘kişilik bozukluğu’ tespiti yapılmış. Psikiyatri ve psikoloji bilimi ile uğraşanlar en rahat yalan söyleyenlerin psikopat ve sosyopatlar olduğunu ifade ediyor. Çünkü bunlar yalanlarına kılıf bulma ve belli bir mantık oluşturmada usta kabul ediliyor. Çıkar elde etmek ya da dürtüsel doyum sağlamak için bunlar kolayca yalan söyleyebiliyorlar.
BÖYLE BİR ANLAŞMA YOK
Önce net olarak belirtelim. Amerika ve Türkiye arasında yapılmış böyle bir anlaşma yok. Atatürk yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarını şekillendirirken, bilim adamlarının görüşlerine başvurdu. Milli Eğitim konusunda da dönemin en önemli bilim adamlarından, Amerikalı Profesör John Dewey’i 1924 yılında Türkiye’ye davet etti ve kendisinden bir rapor istedi. İstanbul, Ankara ve Bursa’da gözlem ve incelemelerde bulunduktan sonra, ilk raporunu Türkiye’den ayrılmadan veren Dewey burada eğitimle ilgili devlet bütçesine konulması gereken ödenekleri ele aldı. Dewey’in “Türkiye Maarifi Hakkında Rapor” adını taşıyan 30 sayfalık raporunda eğitim programları, bakanlık teşkilat yapısı, öğretmenlerin yetiştirilmesi, okul sistemi gibi konulara yer verildi. Bu rapor herkese açık ve Türkiye Büyük Millet Meclisi web sitesinde bulunmakta. Dewey’in raporunda Şenlikoğlu’nun belirttiği şeylerin hiçbiri yok.
Atatürk ayrıca sadece Dewey’e rapor hazırlatmadı. 1925’te Türkiye’ye gelen Alman Ticaret ve Sanayi Nezareti Müşaviri Kühne’ye teknik eğitime dair bir rapor hazırlatmış, 1927’de Belçika’dan gelen teknik eğitim uzmanı Ömer Buyse’ye teknik eğitim raporu, Ankara’da öğretmenlik de yapan ABD’li eğitimci Mis Parker’e okul raporu, üniversite reformu için 1932’de Türkiye’ye davet edilen İsviçreli profesör Albert Malche’ye de çeşitli raporlar hazırlattı.
Hazırlanan raporların hiçbirinde de Emine Şenlikoğlu’nun bahsettiği şeyler yok. Tamam Türkiye’nin eğitim sistemi sorunlu, sıkıntıları var, ama bahse konu şeyler tamamen yalan. AKP 20 yıldır iktidarda ve her şeyin hakimi olmasına rağmen eğitimde de dev gibi sorunlar devam ediyor. Müfredatından öğretmenlerin nitelik ve nicelik sorunlarına, derslik sıkıntısından bölgesel farklara varıncaya kadar tüm sorunlar hala 20 sene öncesiyle aynı, hatta büyüyerek devam ediyor. AKP iktidarında bile tek hakim güç olasına rağmen istikrar sağlanamadı ve 8 bakan değişti.
İktidar ve yandaşları 2023 seçimi öncesi eğitimde yığılan sorunları çözmek yerine toplumu yalanlarla maniple etmek istiyor. Ancak bu yalanlar toplumda öyle büyük yaralar açıyor ki, telafisi mümkün değil. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre Türkiye’de inançsızlığın yaygınlaştığı ve dindarlığın azaldığı görülüyor. KONDA’nın yaptığı bir araştırmada kendilerini dindar olarak niteleyen gençlerin oranı son 10 yılda yüzde 13 azaldı. Gençler deizm ve ateizme kayıyor. Bunun sebeplerinden biri de dindar ve muhafazakar bilinen insanların söylem ve davranışları.
‘DİN BUYSA BEN YOKUM’ DİYENLER ARTTI
Türkiye Ateizm Derneği Başkanı Selin Özkohen Euronews’e verdiği bir röportajda Türkiye’de son dönemlerde içi boş bir muhafazakarlık tiplemesinin ortaya çıktığını ve pek çok kişinin sürü psikolojisi ile göstermelik olarak dine yakın gözüktüğünü, bu durumun pek çok insanı “benim dinim bu mu?” diye sorgulattığını “din buysa ben yokum” dedirttiğini ileri sürüyor.
İşte Emine Şenlikoğlu gibi dindar bilinen kişilerin açıktan tavır, davranış ve sözleri maalesef insanların dine ve din anlayışına bakışını özürlü hale getiriyor. “Gençliğin imanını sorularla çaldılar” kitabıyla ünlenen Emine Şenlikoğlu ve benzerleri şimdi “gençliğin ve toplumun imanını” yalanlarla çalıyor.