(...)
Türkiye belirli bir hızla fırtınanın gözüne doğru ilerliyor. NOKTA dergisi “gidişattan endişe duyan” bazı AKP’lilerin düşüncelerini yayınladı. Bu tutanaklar gerçek mi değil mi bilemem. Ancak AKP içinde “böyle endişeleri olan kişiler olduğunu” bütün herkes biliyor.
Ancak bu tartışmaların hepsi tarihte bir anekdot olarak kalacak.
Türkiye’nin AKP açısından açmazı şudur: Aslında AKP ve Başbakan Davutoğlu ülkeyi ipten alabilir.
Ancak bunu yapmak için “şeriatın bazı AKP’lilerin parmağını kesmesi” gerekiyor.
Bundan dolayı AKP yapabileceği bir şeyi yapamayacak. En fazla kapalı kapılar ardından felsefi boyutu zengin iç eleştiriler yapabilecekler.
Mesela AKP medyaya baskıyı artık kaldıramaz. Hukukta normalleşmeyi sağlayamaz.
Hatta çok büyük olasılıkla Türkiye’de otoriterleşme her alanda daha da artacak. Türkiye’de otoriterleşmenin varacağı noktayı bugün iç eleştiri yapan AKP’liler bile tahmin edemez.
Basını, hukuku, sermayeyi normalleştirirsen ayakta kalabilecek misin? Ayakta kalmak için artık normal olmayan yollara (sansür vb.) muhtaçsın. O nedenle sen parti içi eleştiri yapan arkadaş fikirlerin çok güzel ama hiçbir şansın yok.
O nedenle kasım seçimlerinden sonra bir seçim daha muhtemeldir. Düşünsenize “Bir devrin bittiğini ve başka bir devrin onlarca yıl devam edecek şekilde süreceğine inanmış” bürokratlar, hakimler, akademisyenler bir CHP koalisyonu 3 ay sürse altüst olurlar!
Yani bir koalisyon zor ihtimaldir kurulsa bile “sen şuna karışma, ben şuna karıştırmam” şeklinde olur Türkiye’nin hiçbir ilacına çare olmaz, dahası kısa süreli olur.
Az bilinen bir atasözüm şöyle der: Şer işi uzat hayra dönsün, hayır işi uzatma şerre dönsün.
Bu kadar uzadığına göre demek arkasında esaslı bir hayır var!