SELAHATTİN SEVİ - Kronos
1 Eylül 2016 tarihinde yayımlanan 672 sayılı KHK, görme engelli Uğur A’nın hayatını da derinden sarstı: Kamudan ihraç edildi. Memleketi Samsun’a dönmek istediğinde ailesiyle birlikte akrabaları ve sosyal çevresi de araya görünmez duvarlar ördü. Geçindirmekle yükümlü olduğu eşi ve iki çocuğu vardı. Kimse iş vermedi. Bir yandan pazarda arkadaşıyla limon satarken bir yandan da yeni bir meslek edinmek için spor masörlüğü kurslarına gidiyordu. Fakat hakkında açılan davalar peşini bırakmadı. 7.5 yıl hapis cezasına çarptırılınca o da çareyi Türkiye’yi terk etmekte buldu. Kendisi ve ailesine refakat eden arkadaşıyla birlikte Meriç’i geçerek Yunanistan’a sığındı.
Atina’da yaşayan ve Finlandiya’ya yerleşme planları yapan Uğur A. (32), Kronos’a konuştu. “Hayat benim için hep zordu ama KHK ile ihraç edilince daha da zorlaştı. Türkiye’den ayrılmaktan başka çarem kalmamıştı” diyen Uğur A.’nın yaşadıkları, geride bıraktığı ülkesindeki hukuksuzlukların da en büyük kanıtı.
YÜZDE 95 GÖRME ENGELLİ KHK’LI
Yüzde 95 görme engelli olan Uğur A., 1987 yılında Samsun’da doğdu. Liseyi bitirdiğinde o dönem ÖMSS olarak bilinen özürlü memur seçme sınavını derece yaparak kazandı. Ardından da büro memuru olarak 7 buçuk yıl boyunca severek yapacağı işine başladı.
2014 yılında evlenen, 5 ve 3 yaşlarında iki oğlu olan Uğur A., 15 Temmuz’dan sonraki ilk ihraç kararnamesiyle mahkeme kararı olmaksızın hakları elinden alındı. “Böyle bir karar beklemiyordum. Fakat Bank Asya’da hesabım olduğu için beni ihraç listesine almışlar. Bu bilgiye hakkımda çıkan tutuklama kararıyla ulaştım” diyor:
“Bank Asya’nın katılım hesabında 28 bin lira param vardı. Kirada oturuyorduk, ne evim ne arabam vardı. Bu parayı zor şartlarda çalışırken ailece yaptığımız tasarruflardan biriktirmiştim. Sağlık sorunlarım da olduğu için hayatın bana neler getireceğini bilmiyorduk, “bir kenarda dursun” diyordum. Bank Asya’ya el konulduktan sonra bu paranın yarısını çekebildim. Hala dişimizden tırnağımızdan artırdığımız yaklaşık 14 bin lira TMSF elinde rehin. Alabileceğimi de zannetmiyorum bundan sonra. Fakat peşini de bırakmayacağım. Çünkü çoluk çocuğumun nafakası o para.”
‘GÖZALTI İÇİN GELEN POLİSLER SİLAHI MASAYA KOYDU’
KHK ile ihraç edildikten yaklaşık 3 ay sonra evlerine gözaltı için terörle mücadele ekiplerinin geldiği günü unutamıyor Uğur A. Kendisinin o sırada evde olmadığını söyleyerek o günü şöyle anlatıyor:
“Bir Cuma günüydü. Saat 07.00’de evden çıkmıştım. İşsiz kalınca yaşadığım şehirde bir spor masörlüğü kursu olduğunu duymuştum, bunun için de evden erken ayrılmıştım. Polisleri eşim karşılamış. Eşim ikinci çocuğumuza hamileydi. Doğumuna çok az bir zaman vardı. Korkmuş haliyle… Ne yapacağını ne diyeceğini bilememiş. Polisler silahlarını özellikle göstererek masaya koşmuşlar. Bir nevi gözdağı vermek, korkutmak istemişler zannediyorum. Beni aradılar, hızlıca eve geldim. Bir tutanakla beni terörle mücadele şubesine götürdüler. Sadece “hakkında yakalama kararı var” dediler, başka da bir şey söylemediler. Ben de, “Ben devlet memuruyum, yüzde 95 görme engelli bir vatandaşım, benim ne işim olur terörle” dedim. Sadece Bank Asya’da hesabım olduğunu söyledim sorguda. Onlar da, “Bank Asya’da hesabın varsa başka kanıta gerek yok. Demek ki terör örgütüne maddi destek sağlamışsın” dediler. Hiç unutmuyorum, daha yolda polis merkezine giderken, “Cuma’yı nerede kılacağız” diye sorduğumdaki tavırlarından belliydi yapacakları. “Ne cuması” diyerek iki koluma girerek sürüklediler adeta.
Ben terörist olmadığıma inandırmak için dil dökerken gördüm ki görme özürlü olduğuma bile inanmıyorlar. Raporumu gösterdim de ikna oldular. Beni, “İki gün sonra Pazartesi mahkemen var” diyerek eve bıraktılar.”
ADLİ KONTROL, YURT DIŞI YASAĞI VE 7 BUÇUK YIL…
“İki gün sonra mahkemede hâkim karşısına çıktığında savcı, ‘terör örgütü üyeliği’ gerekçesiyle suçlamalarda bulundu. Bu arada bir de ByLock iddialarını gündeme getirdiler. “Benim sağlığım o tür programları kullanmaya elverişli değil, nasıl kullanabilirim” desem de söz anlatamadım. Fakat, hâkim adli kontrol ve yurt dışı yasağı ile mahkemeyi bir sonraki tarihe erteledi.
Tutuksuz olarak yargılanırken çıktığım mahkemede tam 7 buçuk yıl hapis cezası verdiler. Daha sonra Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi cezayı onadı. Yargıtay sürecindeydi en son…
Ne benim itirazlarım ne avukatımın dilekçeleri kabul edilmedi. Özürlü olduğum için cezaevi şartlarında yaşamamın zor olacağı yönündeki itirazlarımız reddedildi. Bir devlet kuruluşunun rapor yazması yönündeki taleplerimiz de geri çevrildi.”
DEVLET İHRAÇ ETTİ, BABASI ‘SAKIN EVE GELME’ DEDİ
Fakat devlet memuru Uğur A. İçin başka bir çetin sınav daha vardı. KHK ile atılınca çalıştığı yerden memleketi Samsun’a dönmek istemişti. Aile ve yakın çevresi görüşmek istememişti. Babası, “Sakın eve gelme, bizim de başımız belaya girer” demişti. “Oysa onların korkacağı bir şey yoktu” diyen Uğur A., “Ben Hizmet’i biliyordum, açıkçası gönül de vermiştim. Fakat ne ailemin ne de akrabalarımın Hizmet ile herhangi bir ilgileri yoktu, fikirleri yoktu” diyor:
Üstelik benden de memnundular. Benim engelli olmama rağmen iyimserliğim, azimli olmam, girdiğim sınavlarda dereceler yapmam, sosyal hayatta aktif olmam hoşlarına gidiyordu. Ben özürlülerle ilgili futbol birinci lig futbol liginde hücum oyuncusu olarak da oynuyorum. Bununla da gurur duyuyorlardı. Ta ki, 15 Temmuz yaşanana ve ben KHK ile işimden edilinceye kadar…
PAZARDA LİMON SATTI
Uğur A., “Yapacağım bir şey yoktu” diyerek şöyle devam ediyor:
Ailemden habersiz özlem duyduğum memleketime döndüm. Ev tuttum. Yaklaşık 8 ay pazarcılık yaptım. Limon sattım. Bir arkadaşım vardı, malı o getiriyordu, tezgahın başına birlikte geçiyor, birlikte satıyorduk. Bir müddet hayatımızı böyle kazandık.
Bu zor dönemde engelli ve mağdur olduğumu söyleyerek Aile ve Sosyal Politikalar Bağlığına bağlı sosyal yardımlaşma fonundan yardım istedim. Durumunu anlattım. 8 kişilik heyetleri varmış, toplanmışlar. Oy birliği ile bana yardım verilmemesine karar vermişler.
“Artık Türkiye’de bir gelecek görmüyordum” diyen Uğur A., “Hayat pahalı, iş yok. Ailem, akrabalarım ve tanıdıklarım mesafe koymuş, adeta tecrit etmişler beni. Yapayalnız kalmıştık. Birkaç dost dışında herkes selamı sabahı kesmişti. Eşim sıradan bir ev hanımıydı ona da bu tecridi uyguluyorlardı. Ne kimse misafirliğe geliyor ne davet ediyordu…” sözleriyle yaşadıklarını anlatıyor.
Sonunda yurt dışına çıkmaya karar vermiş. Sıkıntıya girerek biriktirdiği parayı kaçakçılara vermiş. Tek başına çıkması mümkün olmadığı için de kendisi gibi KHK’lı bir arkadaşını daha bulmuş.
‘TÜRKİYE’DE GOOGLE’A ARATMAYA KORKTUĞUM KELİMELERLE ATİNA’DA CÜMLE KURABİLİYORUM’
19 Mart 2019 Salı günü 20.30 dolaylarında Meriç kıyısından Yunanistan tarafına geçmeyi başarmış. Biri kadın doktor, biri mühendis ve diğer öğretmen arkadaşı ve ailesi ile birlikte bir dolunay gecesinde durmaksızın 15 kilometreyi 3 saatte yürümüşler. Kendileri polisleri arayarak teslim olmuş. Bir geceyi nezarette, 6 günü cezaevinde bir günü de BM kampında olmak üzere 8 günün sonunda tam anlamıyla özgürlüğüne kavuşmuş. Türkiye sınırına yakın Orestiada’dan otobüse binerek Selanik’e ulaşıp resmi kayıt işlemlerini yaptırarak mülteciliğe adımını atmış.
“Burada kendimi güvende hissediyorum. İstediğim gibi konuşabiliyorum” diyen Uğur A, “Türkiye’de google’a bile yazıp aratmaya korktuğumuz kelimelerle sokakta cümleler kurabiliyorum. Türkiye’de Youtube’a bile anahtar bir kelime yazacakken on kere düşünüyorduk.
Öte yandan Yunan halkının ne kadar iyi olduğunu anladım. Polisinden vatandaşına kadar herkes önce korkmamamızı söylüyor. Çünkü biliyorlar ve anlıyorlar. GBT çekincesiyle, polis engeliyle gidemediğim Cuma namazlarımı istediğim zaman kılabiliyorum. Rahatça oruç tutabiliyorum. Kendi ailemiz akrabalarımız yüzünü çevirirken burada bize insanlar kalbini açtı.”
HEDEFİ FİNLANDİYA’YA YERLEŞMEK
Görme engelli bir kişi olarak hayatının Finlandiya’da daha kolay olacağını düşünen Uğur A., bir taraftan da birinci lig salon futbol müsabakalarında hücum oyuncusu olarak boy gösteriyordu. “Yaşadıklarımdan sonra kulübüm bile beni saf dışı bıraktı, Ama Finlandiya da spor hayatına devam edeceğim diyerek gelecek planlarını şöyle anlatıyor:
“Finlandiya’da almış olduğum ve birincilikle bitirdiğim spor masörlüğü kursunu daha ileriye taşımak istiyorum. Bu işin üniversitesini okumak istiyorum. Ondan sonra da fizyoterapist olarak rahatça iş bulabilirim sanıyorum.”