Mardin merkez ve ilçelerinde 27 Kasım’da yapılan ev baskınlarında 45 kişi gözaltına alındı. Aralarında Barış Anneleri, siyasetçiler, sendika yöneticileri, sanatçılar ve yurttaşların olduğu 45 kişi, daha sonra serbest bırakıldı. Gözaltına alınanlara, 2014 yılı ve sonrasındaki siyasi, kültürel ve sendikal faaliyetler suçlama olarak yöneltildi.
Merkezi Kızıltepe’de bulunan Mezopotamya Kültür ve Sanat Derneği üyeleri Abdullah Ayav, Vesile Yüksel, Kudret Uçuk ve Ruken Aslan ise son günlerde Mardin ve ilçelerinde düzenledikleri çocuk etkinlikleri ve söylenen şarkılarla suçlandı.
Mezopotamya Ajansı’ndan Ahmet Kanbal’ın haberine göre gözaltına alındığı sırada Vesile Yüksel’e evinde çıplak arama dayatılırken, derneğin diğer üyelerine ise gözaltında “ajanlık dayatmasında” bulunuldu.
Gözaltında “ajanlık dayatmasına” maruz kalan sanatçılar, İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şubesi’ne başvuru yaptı. Sanatçılardan Yüksel ve Ayav, ev baskını ve gözaltı esnasında yaşadıklarını anlattı.
‘ÇIPLAK ARAMA YAPMADAN SENİ ÇIKARMAYACAĞIZ BURADAN’
Evinde çıplak arama dayatmasına maruz kalan Vesile Yüksel, sabah saat 06.00 gibi evlerine baskın yapıldığını, 30’a yakın özel harekat polisinin, 2 çocuğuyla olduğu evi dağıtarak aradığını kaydetti. Ev aramasının ardından karşı çıkmasına rağmen çıplak aramanın dayatıldığını ifade eden Yüksel, polislerin “Çıplak arama yapmadan seni çıkarmayacağız buradan” dediklerini belirterek, “Çıplak arama yaptılar. İnsanlık dışı bir şekilde yaptılar. Şüphelendiklerini söylediler. Ardından dışarıya götürerek, herkesin göreceği bir şekilde kelepçe taktılar. Cezaevlerinde büyük bir baskı, tecrit var. Toplumun sessizliği nedeniyle çıplak arama evlerimize geldi. Bu sessizlik sona ermeli. Yarın başkalarına da yapılacak. Sokaklarda da yapılacak. Buna karşı ses çıkarmalıyız” dedi.
Gözaltında palyaço eşliğinde gerçekleştirdikleri çocuk etkinlikleriyle suçlandığını belirten Yüksel, “Çocuk etkinliği için bizi aldılar. Ayıp bir şey yani. Herkes çocuklar için etkinlik yapıyor. Niye biz gözaltına alınıyoruz. Bu iki yıldır okullar kapalıydı, herkes evindeydi bu hastalık nedeniyle. Biz de istedik çocuklar bizim yanımıza gelemiyor, biz çocukların yanına gidelim. Çocuklar kendi kültürleriyle büyüsünler.
Fuhuş, uyuşturucu her gün çoğalıyor. Bunlara karşı çocukluktan insanları uyaralım zarar görmesinler istedik. Herkes Kürtçe konuşuyor. Türk sanatçılar Kürtçe söylüyor, Cumhurbaşkanı Kürtçe konuşuyor ama bize yasaklanıyor. Bizim kültürümüze sahip çıkmamızı istemiyorlar” diye konuştu.
AJANLIK DAYATMASI: ‘TEKLİFİMİZİ KABUL ETMEZSENİZ BAŞINIZA İŞ GETİRECEĞİZ’
Sanatçı Abdullah Ayav da, avukat görüşmesi iddiasıyla gece yarısı çağrıldığını belirterek, kendisiyle birlikte Kudret Uçuk ve Ruken Aslan’a ajanlık dayatmasında bulunulduğunu söyledi. Görüşmeyi kabul etmeyeceklerini belirtmelerine rağmen şantaj ve tehdit ile görüşme yapıldığını ifade eden Ayav, “Teklifimizi kabul etmezseniz başınıza iş getireceğiz. Öğrencileriniz, arkadaşlarınız sizin üzerinize ifade verecek. Her şey elimizde. İstersek, gözaltı sürenizi uzatırız, istersek tutuklatırız” sözleriyle tehdit edildiğini söyledi.
Gerekçesiz bir şekilde gözaltına alındıklarını, amacın ne olduğunu bildiklerini ifade eden Ayav, kültür ve sanat faaliyetleri yürüttüklerini belirterek, şunları söyledi: “Çocuklar için yaptığımız etkinlikler nedeniyle gözaltına alındık. İnsan gülsün mü, ağlasın mı? İnsan ne yapsın bilmiyor. ‘Awazek Te’ şarkısı nedeniyle gözaltına alındığımızı öğrendik. Şarkının içinde Kürdistan geçiyor diye suçladılar.
Kürdistan geçiyor diye örgüt propagandası yaptığımızı iddia ettiler. Şok yaşamadık da. Ne güldük ne de üzüldük. Çünkü bu ne ilk ne de son olmayacak biliyoruz. Kürdistan’a yaklaşımları budur yani. Bir örgüt ismi geçmemiş, bir parti adı geçmemiş. Sadece Kürdistan ismi geçmiş.
Orada çocuk var. Palyaço var. Oyun var. Program var. Bu Kürt çocuklarına program yapılmasına tahammülleri yok. Bu çalışmayı bırakalım, terk edelim istiyorlar. Ama bizim amacımız da bu kültürü, bu çalışmayı sürdürmek. Çalışmalarımızı da sürdüreceğiz.”