Şike Davası’nda kumpas kurma iddiasıyla yargılanan eski Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer mahkemede, devletin resmi kaynaklarındaki Cemaatin anlatıldığı tek resmi kitabı kendisinin yazdığını hatırlattı. Çapraz sorgu sırasında bir müşteki avukatının Gülen Cemaati’nin 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra terör örgütü olarak görüp görmediği sorusunu sorduğu Yılmazer, “Ben şimdi 2014 temmuz ayından itibaren cezaevinde tutukluyum. Ama bu konuda benim hatırı sayılır bir uzmanlığım var. Tüm meslek yaşamım dini motifli terör örgütleri üzerine olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti yasaları kapsamında hala terör kapsamına giren bir örgüt yoktur. Fethullah Gülen grubu terör örgütü değildir. 15 Temmuz’un delillerine vakıf değilim. O faaliyet terör faaliyetidir ama kimin yaptığına dair çok ciddi şüphelerim var” sözleri ile cevapladı.
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, Sivasspor Kulübü Başkanı Mecnun Odyakmaz, eski futbolcular Ümit Karan ve İbrahim Akın’ın da aralarında bulunduğu bazı kişiler hakkında, “Futbolda şike soruşturması” adı altında haklarında “Kumpas” kurdukları iddiasıyla aralarında emniyet müdürlerinin de bulunduğu 108 sanığın yargılanmasına devam edildi.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Silivri Cezaevi yerleşkesinin karşısında bulunan salonunda yapılan davanın 14. duruşmasına 18’sı tutuklu 13’si tutuksuz 23 sanık ile tarafların avukatları katıldı.
“UZMANLIK ALANIM AŞIRI SAĞ İRTİCAİ FAALİYETLERDİR”
Duruşmaya başka davadan dolayı tutuklu bulunan eski Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in sorgusu ile başlandı. Şike ile ilgili olarak KHK ile kapatılan Bugün isimli televizyon kanalında yaptığı konuşmada gizli bilgiler verdiği iddiası ile suçlandığını söyleyen eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Yılmazer, “Şike ile ilgili iddialar konusunda delil televizyondaki konuşmalarımdır. 2012 yılında Tarık Toros ile Bugün televizyonunda yapmış olduğum konuşmalar. 2012 yılında örgüt yoktu, F… de yoktu. Yasal televizyonlardan bir tanesiydi. O konuşmada şikeyle ilgili gizli bilgi verdiğim iddiası var. O tarih itibari ile soruşturmanın içeriğini bilmeyen kişi yok” dedi.
Aynı programda şike operasyonunun Başbakan’ın talimatı ile başladığı şeklinde bir beyanı olmadığını, böyle beyanda bulunarak hükümet aleyhine algı operasyonu yapmadığını söyleyen Yılmazer, “Başbakan’a bilgi verildi, demişim, Başbakanın talimatıyla başladı, dememişim. Ben diyorum ki Başbakan’a bilgiyi Hüseyin Çapkın verdi. Başbakana arz etmeden İstanbul Emniyeti hangi operasyonu yapabilir. Hükümet aleyhine kaos oluşturduğum iddiası var. Burada nasıl bir kaos yaratmış olabilirim” dedi.
Mesleğe 1989 yılında İstihbarat Daire Başkanlığı’nda göreve başladığını, İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne kadar yükseldiğini, 2014 yılında da kendi isteği ile emekli olduğunu söyleyen Yılmazer, “Ben terörist isnadı ile şu an karşınızdayım. 25 yıllık meslek yaşamım boyunca hakkımda idari veya adli hiçbir soruşturma açılmamıştır. Uzmanlık alanım aşırı sağ irticai faaliyetlerdir” dedi.
1996 yılında hizmete özel olarak basılan bir kitap yazdığını söyleyen Yılmazer, “Tarikatlar ve mezheplerin anlatıldığı kitaptır. Devletin resmi kaynaklarında Fetullah Gülen grubunun anlatıldığı tek resmi kitaptır, kitabın yazarı benim” dedi.
“ON BİNLERCE İNSANIN TUTUKLANMASI BİR SOYKIRIMDIR”
2007 yılının Mart ayında İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne ataması yapıldığını, 2011 yılına kadar burada çalıştığını söyleyen Yılmazer, “Benle ilgili bütün iddialar bu atama sonrası döneme ilişkin. Ben ne zaman ki 2014 Mart ayında televizyonda konuştum, benim geçmiş dönemdeki bütün soruşturmalarım bir anda incelemeye tabi tutuldu. 30 küsur soruşturma yapmışım. Her birinden kusuru yoktur, raporu düzenlenmiş, sonra bir anda Hrant Dink cinayetinin sanığı yapılmışım. O konuşmadan sonra yapmış olduğum soruşturmalar soruşturulmaya başlandı. Bu devletin geçmişi yok mu, ondan önce devlet devlet değil miydi. Ben bir anda terörist olmuşum. 3 saatlik bir yayında 3 dakikalık şike konuşması yaptım terörist oldum. Televizyondaki konuşmayla terör suçu mu olur? Şike operasyonu dahil hiçbirinin tezgah ve kumpas olduğuna inanmıyorum. Nasıl oluyor da ben tezgahtar oluyorum. Bu yargı kararlarının da denetlendiği bir dönem gelecek” dedi.
Yılmazer, “Hiçbir şekilde kendimi güvende hissetmiyorum. Bu iddianame gerçeği yansıtmamaktadır. Esasen terör örgütü suçlaması üzerinden bir soruşturma yapılması mümkün değildir. Bu iddia ile on binlerce insanın tutuklanması bir soykırımdır” dedi.
“FETHULLAH GÜLEN GRUBU TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİLDİR”
Çapraz sorgu sırasında bir müşteki avukatının Gülen Cemaati’nin 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra terör örgütü olarak görüp görmediği sorusunu sorduğu Yılmazer, “Ben şimdi 2014 temmuz ayından itibaren cezaevinde tutukluyum. Ama bu konuda benim hatırı sayılır bir uzmanlığım var. Tüm meslek yaşamım dini motifli terör örgütleri üzerine olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti yasaları kapsamında hala terör kapsamına giren bir örgüt yoktur. Fethullah Gülen grubu terör örgütü değildir. 15 Temmuz’un delillerine vakıf değilim. O faaliyet terör faaliyetidir ama kimin yaptığına dair çok ciddi şüphelerim var” sözleri ile yanıtladı.