Gazeteci Gültekin Avcı, gazetecilik faaliyetinden dolayı hapse atılan 36 gazeteciden biri. Yazdığı 6 köşe yazısı sebebiyle 8,5 aydır tutuklu. Eski Cumhuriyet Savcısı Avcı, Silivri Cezaevi’nde tek başına hücrede tutuluyor. Hakkındaki iddianame ancak 7 ay sonra yazılabildi. Darbe suçlamasından yargılanıyor. Savcı İrfan Fidan, Avcı hakkında 2 müebbet artı 75 yıl istiyor. Adalete güveninin kalmadığını ifade eden Avcı, avukatları aracılığı ile sorularımızı cevapladı.
Hakkınızdaki iddianame 7 ay sonra yazıldı. Suç delili olarak da 6 köşe yazısı gösteriliyor. İddianamede atfedilen suçlamaya göre bu süre normal mi?
7 ay sonra 33 sayfalık bir iddianame. Yarısını benim 6 köşe yazım oluşturuyor. Yarısı da Selam-Tevhid soruşturmasıyla ilgili. Tutuklanmaya ilk sevk edildiğim yazı bile 47 sayfaydı. 7 ay sonra tek farklı olgu yoktu. Tek kelimeyle hapiste olabildiğince bekletme süreci. 6 köşe yazısına 2 müebbet artı 75 yıl istiyorlar.
Hapishanede yaşadığınız işkence boyutuna varan uygulamalar sosyal medyada ifade edildi. Değişiklik oldu mu?
Mevcut şartları istemesek de, kabul etmesek de kanıksadık. Neylersiniz adli ve idari mekanizma işlemiyor.
İddianameye konu edilen 6 köşe yazınıza savcı kimliğinizle baktınız mı hiç?
Her köşe yazımı savcı gözüyle inceler ve yargılarım. Bu yazılara soruşturma açılması bile mümkün değil. Savcı diyor ki, ‘Muta nikahını kötülemek ve fuhuşla özdeşleştirmek suretiyle müştekilerin itibarını zedelediniz. Müştekiler kim? Recep Tayyip Erdoğan, dönemin bakanları ve Hakan Fidan. Savcı bu iddiasıyla tüm müştekilerin muta yaşam formuyla yaşadıklarını farz etmiş. Oysa benden önce muta suretiyle casusluk yapan İranlı kadınlar konusunda Abdurrahman Dilipak, Sabahtan Ersin Ramoğlu, Akit’ten Serdar Arseven ve pek çok yazarın yazısı var.
Sizin cezaevinde olmanızı kimler, niçin istiyor?
Sanırım beni ‘Durdurulması gereken bir gazeteci’ olarak görüyorlardı. Sonuçta Türk medyasında savcılıktan gelen tek gazeteciydim. Bu sebeple AKP’nin hukuksuzlukları ve terör örgütleriyle ilişkileri konusunda etkili yazılar yazıyordum.
17/25 Aralık dosyasından önce Selam-Tevhid dosyası kapatıldı. Bunun sebebi ne olabilir?
Selam-Tevhid dosyası, İran ajanlarının AKP’ye nasıl sızdığını ve devlet sırlarını İran’a nasıl ve kimler eliyle aktarıldığını gösteriyordu. Anlaşıyor ki Reza Zarrab’la kurulan kirli ilişkiler, İran yararına İran ajanlarıyla da kurulmuş.
Ergenekon, Balyoz, şike, askeri casusluk gibi sanıklar aleyhine sonuçlanan davalar 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarından sonra tam tersine döndürüldü. Bir hukuk adamı olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yargıtay’ın Ergenekon kararı karşısında bırakın yargılamayı, bir tek FETÖ soruşturması yürütmek bile mümkün değil. Mesela Yargıtay 5 adet Ergenekon şemasını kabul etmemiş. Oysa Tahşiye, Selam-Tevhid, 17/25 aralık gibi soruşturmalar, yargılamalar şemasız yürütülüyor. Yargıtay 16. CD içeriklerini, belli olan teknik dinleme kayıtlarını bile kabul etmemiş. Oysa yürüyen tüm FETÖ soruşturmaları içerikleri bilinmeyen, kimin kiminle kaç dakika görüştüğünü bildiren HTS kayıtlarına dayanıyor. Yargıtay 16. CD Ergenekon’da haklı olarak ‘Şüphe varsa delil yoktur.’ diyor. Ama FETÖ olarak adlandırılan yargılamalarda şüpheyle mahkum etmeye çalışıyorlar. Tek kelimeyle siyasal bir cezalandırma süreci yaşanıyor.
Hapishanede günlerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
8,5 aydır kitap okuyorum ve notlar alıyorum. Özgürlüğümü kitaplarda arıyorum.
Şahsınız ve ülke adına geleceğe dair öngörüleriniz nedir?
AKP ülkeyi karanlık, feryat dolu bir geleceğe sürüklüyor. Toplum bu konuda azmettirici rolünde. Dibe çarpma yaşandıktan sonra insani ve moral değerlerin tekrar hayat bulması on yıllar alacak.
Hukuka riayetsiz mahkemeye savunma yapmak zuldür
Nasıl bir savunma yapmayı düşünüyorsunuz?
Savunma yapmayı düşünmüyorum. Normale yakın bir yargı merci olsaydı yapardım. Ama şuna bakın; Aralık 2013’te Emre Uslu bana kendisine açılan bir dava ile ilgili görüş sormuş. Konuşma içeriği yok. Sadece konuşma tarihi ve süresi var ellerinde. Ama diyorlar ki ‘Emre Uslu’nun talimatıyla muta nikahı ve İran ajanları konusunda 6 köşe yazısı yazarak algı operasyonu yapmışsın.’ Yazılar Eylül ve Ekim 2013’te. Hukuku bırakın mantığa bile riayet etmeyen bir mahkemeye savunma yapmak benim için zuldür.
‘Bu ülkeye hukuk veya demokrasi gelmez’ dediğiniz, ümitsizliğe düştüğünüz oluyor mu?
Bu bir ümitsizlik değil daha çok gerçekçilik diye düşünüyorum. Türkiye’de hiç bir zaman batı standartlarında bir demokrasi olmadı. Sadece hukuka, demokrasiye yakın zamanlar ve uzak zamanlar yaşadı. Sanırım hep böyle olacak.
PKK, kritik eşiği AKP sayesinde aştı
Doğuda PKK’lı gençlere silah dağıtıldığını ilk siz yazdınız. Çözüm süreci düşmanı ilan edildiniz.
YDGH’nin kuruluşunu, markasıyla, miktarıyla kurulan bu yeni birime silah dağıtımını ilk ben yazdım, son cümlem de şuydu: ‘Bu Kanaslar kimleri vuracak?’ Yazık ki bugünlerde kimleri vurduğunu görüyorsunuz. AKP’li yöneticiler göz göre göre, bile bile ülkeyi ateşe attı. Örgütsel bir şekilde anayasayı ihlal ettiler. PKK’nın askeri gücü 2012’de bitme noktasındaydı ama AKP, PKK’ya adeta hayat soluğu üfleyerek operasyonları durdurdu. PKK, kritik eşiği AKP sayesinde aştı.
Saygı öztürk çok vefalı bir insan
Gazeteci meslektaşlarınız, hukukçu arkadaşlarınız arayıp soruyor mu?
Gazeteci meslektaşlarımdan haber aldığımı söyleyemem. Lakin tutuklanmadan önceki program ortağım Saygı Öztürk her hafta babamı arayıp hal ve hatırımı soruyormuş. Sağ olsun. Çok vefalı bir insan Saygı bey. Erhan Başyurt’a da ilgisi için teşekkürler.
Özgürken yaptığınız şeylerden en çok neyi özlüyorsunuz?
En çok yemek yemeyi özledim. Hayatımda hiç çay yapmamıştım. Çayın nasıl yapıldığını bile burada öğrenmek zorunda kaldım. Yemek nasıl yapılır hiç bilmem. Geçen ay duruşma için adliyeye gittiğimde dışarıdan yemek sipariş etmişlerdi. İlk kez sıcak bir yemek yedim. Aylar sonra ilk kez yemekten lezzet almanın ne olduğunu hatırladım. Yaşadığımı hissettim. Çünkü burada sadece yaşayabilmek için bir şeyler yutuyorsunuz. Ne olduğuna bakmadan ve tat hissetmeden.