İşte Murat İde'nin yazısının ilgili kısmı...
KATAR EMİRİ BANA PAHALI SAAT HEDİYE ETTİ..
İŞTE BEN "O HAKKI" KULLANIYORUM..
2007 yılında Sky Türk Televizyonu'nun Ankara Temsilcisi olarak Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL'ün Katar ziyaretine katıldım..
Tüm gün süren temas ve toplantıları izledikten sonra yorgun argın geldiğimiz otelde odama çıktım.. Yatak üzerindeki bir paket dikkatimi çekti.. Açtım, içinden bir saat kutusu çıktı..
Katar Emiri El Tani’nin armağanı notu iliştirilmiş saati görünce şaşırdım.. Pahalı bir saat olduğu belliydi..
Lobiye indiğimde sohbet eden gazetecilerin yanına gidip durumdan haberdar ettim..
Saatlere ilgisini bildiğim Murat ÇELİK önce inanmadı..
Sonra oradaki gazetecilerden Bilal ÇETİN, Serpil YILMAZ, Murat ÇELİK ve Erdal SAĞLAM da odalarına çıktılar..
Birkaç dakika sonra döndüklerinde hepsi de odalarında birer saat olduğunu söylediler..
Ben saati almayacağımı, iade edeceğimi söyledim.. Orada bulunan gazeteciler de iade etmenin doğru olacağını belirttiler..
Ertesi gün gazeteciler için ayrılan araca bindiğimizde konu gündeme geldi..
Bazı gazeteciler “İade edersek Emir’e ayıp olur” dediler..
Bir gazetecinin “Diplomatik heyete dahil olduğumuz için böyle bir davranış tüm heyeti bağlar” sözü üzerine tartışma başladı..
Ben “O halde Türkiye’de Mehmetçik Vakfı’na bağışlayalım.. Vakfın Gazi sporcuları var, onlara ödül olarak verir” önerisini getirdim..
Bu öneri üzerine o zaman ki adıyla VAKİT bugünkü adıyla AKİT Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Serdar ARSEVEN “Niye Mehmetçik Vakfı, “Kimse Yok mu?” Derneği’ne verelim” dedi.. Mehmetçik yerine cemaat..
Bazı gazeteciler ise hediyeyi iade etmeyeceklerini söyledi..
Mehmetçik Vakfı Genel Müdürü E.Tümgeneral Melih TUNCA’yı arayıp, bu hediyeleri kendilerine iletmek istediğimizi söyledim.. Melih paşa, “Düşündüğünüz için teşekkür ederim ama o kadar çok sporcumuz var ki, bazılarına verip diğerlerine vermezsek incitiriz..” dedi..
Bunun üzerine iade edeceğimi söyledim..
Nitekim dönüşte havalimanında Türk Büyükelçiliği’nden bir görevliye, Katar Dışişleri’ne teslim edilmek üzere saatleri teslim ettik.. Nezaketsizlik olmasın diye iliştirdiğimiz notu da ben yazdım;
“EKSELANSLARINA BU GÜZEL HEDİYE İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ.. ANCAK, MESLEK AHLAKI VE MESLEK KURALLARIMIZ GEREĞİ BÖYLE BİR HEDİYEYİ ALMAMIZ DOĞRU DEĞİLDİR.. NEZAKETİNİZE TEŞEKKÜR EDER, ANLAYIŞINIZI İSTİRHAM EDERİZ..”
Orada teslim eden gazeteciler; (Olayın seyrine göre gazetelerde bu sıralamayla yer aldığı için)
- SKY Türk Ankara Temsilcisi Murat İde
- Bugün gazetesinden Murat Çelik
- Vatan’dan Bilal Çetin
- CNNTürk’ten Yavuz Oğhan
- NTV’den Murat Akgün
- Hürriyet gazetesinden Erdal Sağlam
- Milliyet Gazetesi köşe yazarı Serpil Yılmaz
- Sabah Gazetesi köşe yazarı Okan Müderrisoğlu
Türkiye’ye dönüşte tartışma devam edince bazı gazeteciler de bilmediğim bir yöntemle saatleri iade ettiler..
Ancak, bugün ekranlarda yandaş yandaş boy gösterip, herkese ahlak dersi vermeye kalkan iktidar kalemşörleri 5-6 bin dolarlık saatleri keyifle kabullendiler..
Türkiye’ye dönüşte televizyonlarda ve gazetelerde bu konu tartışılmaya devam etti.. Görüşüm sorulduğunda şu yanıtı vermiştim;
“Ben o saati alamazdım.. Alsaydım, bundan sonra Katar Emiri’nin ülkemde atacağı her adımı, o hediyenin gölgesi altında değerlendirmek zorunda kalırdım.. İade ederek, Katar Emiri ülkem için iyi bir şey yaptığında ALKIŞLAMA, kötü bir şey yaptığında da SÖZ SÖYLEME hakkımı güvence altına aldım.. Hepsi bu..”
Şimdi gelelim işin can alıcı bir diğer kısmına,
Gergin tartışmaların ardından o zamanki VAKİT, bugünki AKİT Gazetesi’nden Serdar ARSEVEN, otel lobisinde koluma girip, “Murat ben seni tanıyorum.. Sözüm sana değil.. Bazıları bu işi büyütüp ortalığı karıştırmak istiyor” demişken, dönüşte köşesinde ne yazdı biliyor musunuz;
“Saati odasında ilk gören ve hemen iade edelim diyen Murat İDE de, ETİK-GOTİK numarasıyla ulusalcı eylem yaptı.. Yeşil Sermaye düşmanlığı..”
Aynen böyle..
Meslek büyüklerimizden öğrendiğim AHLAKİ DEĞERLERİN adı, oldu mu sana yeşil sermaye düşmanlığı ya da ulusalcı eylem..
Neden ulusalcı eylem? Çünkü o günler Cumhuriyet mitingleri vs ulusalcı yelkenin rüzgar aldığı günler.. Kime yapıştırırsan iktidarın gözünde kötü adam oluyor.. Zaten o günden sonra hiçbir devlet uçağına davet gelmedi..
Bugünlerde Cemaat hakkında atıp tutan Serdar ARSEVEN o zaman ne önermişti;
“KİMSE YOK MU? Derneğine verelim..”
E o dernek kimin? Cemaatin.. Peki bugün aynı kalem ne yapıyor?
Emin olun bu yazıyı okusa “Murat İDE bu defa da F...'nün algı operasyonlarına katkı veriyor” der ha.. Hem de hiç utanmaz..
Benim aklıma o gün ilk gelen kurum MEHMETÇİK VAKFI oldu.. Ve benim o gün de cemaate bakışım aynıydı..
Onların aklına ilk gelen ise cemaatçi KİMSE YOK MU derneği oldu.. Bugün ettikleri laflara bakarsanız, Mehmetçik Vakfı’nı neredeyse onlar kurmuş..:)
İşin Türkçesi şu;
Ben olan bitenlere MASKELİ BALO dediğimde, sayın Savcılarımız hemen soruşturma açtı ama bunların ki vallahi de billahi de tallahi de MASKELİ BALO kardeşim..
O yüzden bir önceki yazımın başlığında “KATAR SADECE KATAR DEĞİLDİR” demiştim..
Ben o saati almadığım için bugün özgürce yazıp konuşabiliyorum.. Ama bakıyorum alanlar, neredeyse silah kuşanıp Katar’a gidecek.. (Yapmazlar da havalarından işte..)
Onlar, o saatle başlayan fikri mahkumiyetin, yönetenlerimizde henüz bilmediğimiz alış-verişlerin diyetini ödüyor bugünlerde..
Demem o ki, balo her alanda devam ediyor.. Bu kadar basit..
Murat İDE
Kaynak: https://www.facebook.com/murat.ide/posts/10154994147553005