Kültür ve Turizm eski Bakanı, Bağımsız İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay, Silivri'de rehin tutulan 63 kişinin serbest bırakılması yönünde 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararın derhal uygulanması gerektiğini aksi takdirde hürriyeti tahdit suçu işlendiğini açıkladı. İtiraz başka bir mahkeme kararıyla kaldırılmadığı sürece 24 saatten fazla süre geçmesine rağmen uygulanmadığı için bir hürriyeti tahdit suçu yapıldığını kaydeden Günay, "Kararı infaz etmeyen savcılar önümüzdeki süreçte Allah izin verirse yargılanacaklar. Yargılanacaklar ve hürriyeti tahdit suçu işlemekten ileride ceza alacaklar." dedi.
Ertuğrul Günay, Silivri'de rehin tutulan 63 kişinin serbest bırakılması yönündeki mahkeme kararının uygulanmamasını TBMM'de değerlendirdi. 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararın ardından derhal kararın kalemde tezkereye dökülmesi ve müzekkerelerin savcılığa gitmesi ve savcılığın kararı infaz etmesi gerektiğini belirten Günay, "Savcının kararı cezaevi müdürlüğüne bildirip arkadaşları bırakın demesi lazım." ifadesini kullandı.
O gece bir panik olduğunu ve bu paniğin bir gece boyunca, yargının haklarında 'serbest bırakılsın' dediği kişilerin haksızca tutuklu kalmasına neden olduğunu ifade eden Günay, sözlerine şöyle devam etti: "Bu kanunlarımıza göre hürriyeti tahdit suçudur. O gece mahkemenin hakkında usullü veya usulsüz diyelim ki kendi itirazları hakkı buna rağmen o itiraz başka bir mahkeme kararıyla kaldırılmadığı sürece ki 24 saatten fazla süre geçti orada bir hürriyeti tahdit suçu var. O kararı infaz etmeyen savcılar önümüzdeki süreçte Allah izin verirse yargılanacaklar. Yargılanacaklar ve hürriyeti tahdit suçu işlemekten ileride ceza alacaklar. Bugün bu konjonktürde HSYK veya başka birimler bunu engelleyebilirler ama bunlar dosyaya yazıldı, oradaki tutanağa bağlandı. Şimdi usulsüz bir biçimde sulh ceza hakimliğinden karar çıkarıyorlar ki, bu mahkemelerin sulh ceza hakimliklerinin reddi kararı, bunun üzerine '32. Asliye Ceza Mahkemesinin verdiği tahliye kararı usulsüzdür' diyerek yok hükmünde diyorlar, böyle bir usul yok."
Sulh Ceza Mahkemesinin yani bir alt mahkemenin dönüp bir üst mahkemenin kendisi hakkındaki ret taleplerini karara bağlamasını bozamayacağını ifade eden Günay, "Bozması halinde görevi kötüye kullanmış demektir, onu da tutanağa bağlar, avukat arkadaşlar, ileride bu da yargı konusudur. Bugün olmaz. Bugün bir andır. İnsanlık tarihi sürer gider. Biz Kenan Evren'de şu an yatağında müebbet olarak yatıyor. Çok gecikmiş kaldık. Ama oldu sonunda, yanlışlıklar sonunda, hukuksuzluklar ve haksızlıklar kimsenin yanında kar kalmaz. Şu anda Türkiye bir olağanüstü süreçten geçiyor. Aslında biz bugün çok çarpıcı bir biçimde yeni bir olayla karşı karşıyayız. Yargının verdiği bir karar uygulanmıyor. Buraya nasıl geldik? 17-25 aralık sürecinden geldik. 17-25 Aralık'ta oğlunun hakkında soruşturma, kendisi hakkında şüphe bulunan içişleri bakanı görevinde kaldı 10 gün kadar. O süre içinde bu takibatı yapan emniyet mensupları hakkında tayin, atama, yer değiştirme kararı verdi. Aynı dönemde adliye davaların siyasi tarafı olan adalet bakanı soruşturmayı yürüten savcı ve hakimlerle ilgili bir karar verdi. Aslında orada bir infial gerekiyordu." değerlendirmesini yaptı.
Türkiye'nin bir anlamda Almanya'nın yaklaşık 75 yıl önce yaşadığı sürecin bir benzerini yaşadığını ifade eden Günay, "Önce Yahudileri aldılar, ben Yahudi değildim itiraz etmedim. Komünistleri aldılar, komünist değilim itiraz etmedim. Sosyalistleri aldılar, sosyalist değilim itiraz etmedim. Demokratları aldılar, benim siyasetle işim yok dedim itiraz etmedim. Beni almaya geldiklerinde itiraz edecek kimse kalmamıştı. Türkiye böyle bir hale geldi. Şundan çekiniyorum. Bir yargı kararını uygulamamak için her türlü hukuksuzluğu yapan bir siyasi iktidar, sandık başında neler yapmaz? Seçimleri kaybedeceğini gördüğü zaman birkaç siyasi hasım hissettiği kişinin tahliyesini engellemek için hukuku bu kadar çiğnemeyi göze alanlar iktidarı kaybetmemek için neleri göze almazlar? Türkiye'nin seçim süreci zaten çok kuşkuluydu ama bende şu andan itibaren şaibe de var. Şu andan itibaren Türkiye'de seçimlerle ilgili her türlü tartışma dünyanın önünde zorda bırakacak tartışmadır. Türkiye bunun altından çok zor kalkar." sözleriin kaydetti.
'HUKUK HEPİMİZİN GÜVENECEĞİ BİR SIĞINAK OLMAKTAN ÇIKARSA TOPLUM ÇÖKER'
İktidarın bazı mensuplarının, eski yeni, bazı mensuplarından bazılarının çok ağır suçları olduğunu vurgulayan Günay, "O çok ağır suçları örtmek için şimdi yeni suçlar işlemekte beis görmüyorlar. Ama ben bütün arkadaşlarımızı uyarıyorum. Bu yanlışlardan bir an önce dönsünler. Çok kötü bir yere, çok sıkıntılı bir yere gidiyor Türkiye. Bir anlamda iktidar, eğer bu genel bir tavır haline dönerse iktidar meşruluğunu yitiriyor. Hukuk devletinin kuralları işlemez hale gelirse bu iktidar meşruluğunu yitirmiş olur. Meşruluğunu yitirmiş olan iktidarı hiçbirimiz koruyamayız." uyarısında bulundu.
HSYK'nın çok siyasi davranışlar gösterdiğini ifade eden Günay uyarılarını şöyle sürdürdü: "Eski yapının da siyasi davranışlar içinde olduğu şikayetler vardı ama bu kadar ayyuka çıkmamıştı ve bu kadar insanların gözüne parmağını sokan tarzda değildi. Çok siyasi davranıyorlar. Toplantı yapabilir, inceleme yapabilir ve teftiş yapabilir. Eğer sulh ceza hakimlerinin reddi kararını karara bağlayan, tahliye kararlarını veren hakimlerle ilgili bir bireysel yaptırım söz konusu olursa bunu 'hukukun da çok ciddi bir biçimde siyasallaştığı' gibi okuruz hepimiz. Bir söz vardır; 'et kokarsa tuz var, tuz kokarsa ne var' diye. Hukukun aşırı ölçüde siyasallaşması tuzun koktuğu, her şeyin çürüdüğü görüntüsü yaratır, bu hepimiz için kaygı vericidir. Hepimiz için bu toplumda bir arada yaşamanın tek güvencesi hukuka güvenmektir. Bu 1-2 yıldır yaşananlar hukuka güvenci ortadan kaldırıyor. Bu, birlikte yaşamanın temellerini zedeleniyor demektir. Hukuk eğer hepimizin güveneceği bir sığınak olmaktan çıkarsa, bir arada yaşama bilincimiz ciddi biçimde zayıflar ve toplum çöker." CİHAN