Poyrazköy'deki
mühimmatın kötü niyetli birileri tarafından gömüldüğünü iddia eden
Bektaş, SAT komandolarından birinin desteği olmadan bu mühimmatın gömülemeyeceğini savundu. Bektaş, kendisini en çok üzen konunun
SAT komandosu personeli içinden böyle bir hainin çıkabilme ihtimali olduğunu söyledi. Sanık Bektaş,
Kafes Eylem
Planı'nı da kendisinden ele geçen DVD'ye sonradan eklendiğini ileri sürdü.
İstanbul 12. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görülen
davanın ilk oturumu geçtiğimiz
Cuma günü başlamıştı. Bütün
sanıkların hazır bulunduğu ilk oturumda kimlik tespiti yapılmış ve
iddianame okunmuştu. Talepleri de dinleyen
mahkeme oturumu bugüne bırakmıştı. Davanın ikinci celsesine
tutuklu sanıklar Emekli
Binbaşı Levent Bektaş, Deniz Yarbay Ercan Kireçtepe, Deniz Binbaşı Erme Onat, Deniz Binbaşı Eren
Günay ve
emekli SAT komandosu
Ergin Geldikkaya ile Tuğ
amiral Levent Görgeç'in de aralarında bulunduğu 12 tutuksuz sanık da katıldı.
İddianamede bir numaralı sanık olarak yer alan emeli Binbaşı Levent Bektaş savunmasına başladı. 8 ana başlıkta 153 sayfalık savunması olduğunu söyleyen Bektaş, 43 yaşında olduğunu ve ilk kez hakim karşısına çıktığını ifade etti. Heyecanlı olduğunu belirten Bektaş, "Bana ve aileme yapılan haksız suçlamalar ile karşınızdayım.12 ay boyunca beni ve ailemi
linç edilmek istenircesine hemen hemen tüm basın kuruluşlarında haberler yapıldı."dedi.
Savunmasında SAT komandosunun özelliklerini sıralayan ve
yurt içi ve yurt dışında gördüğü kurslara ilişkin
belgeleri gösteren Bektaş, evinin aranmasına ilişkin detayları anlattı. Bektaş, "Evim hücre evi gibi basıldı. Kapıyı açmamla birlikte ekipler süratle içeri girdiler. Benim direnmemi bekliyorlardı herhalde ama bir direniş göstermedim.
Polisin evimdeki yaptığı
arama kısa sürede bitti." diye konuştu.
Aramalar yapılırken
avukat Serdar Öztürk kendisini aradığını ve dijital malzemelerin kopyalarını almasını istediğini söyleyen Bektaş, polisin
teknik yetersizlikler nedeniyle bunu yapamayacaklarını söylediğini kaydetti.
Ergenekon terör örgütü diye adlandırılan örgüte ilişkin davanın halen Silivri'de görülmeye devam ettiğini belirten Bektaş, "Sanki dava sonuçlanmış gibi iddianamede ve eklerinde savcılar bizimle ilgili ısrarla Ergenekon vurgusu yapmış. Bu konularla hiçbir alakam yoktur. Koç Müzesi'ndeki
denizaltında bulunan patlayıcılarla öğrencilere suikast yapılacağı iddia ediliyor. Böyle bir
eylem ancak hastalıklı insanlar yapabilir. Böyle bir eylemi yapmak isteyenler niye eyleme ilişkin belge ve bilgileri saklasın ki. Bu ifadeler DVD'ye sonradan yüklenmiştir. Ben hayatım boyunca Koç Müzesi'ne hiç gitmedim. DVD'de bu patlayıcılar ile ilgili bölümler 'Cihan beyden' diye adlandırılmış. Benim böyle bir tanıdığım yok.
Gönderilen
ihbar mektubunda da DVD var. DVD'nin içinde mühimmatın resimleri var. Bu resimlerde 't: cihandan' diye adlandırılmış. Bu komployu yapanlar Cihan diye bir şahıs üretip bu isimle ürettikleri bilgileri çeşitli zamanlarda yüklemişlerdir. Bulunan patlayıcılar ile suçlanan kişiler arasında hiçbir bulgu yok. Şüpheliler arasındaki irtibatlarda sadece
sanal ortamdaki belgelerdir. Polis tarafından arama yapıldığında el koyulan dijital verilerden imajı alınanlardan hiçbirinde suç unsuruna rastlanmamıştır." diye konuştu.
Beykoz'da gömülen mühimmatın 'beni bulun gömülmesi' olduğunu savunan Bektaş, ihbar mektubunu yazanın, mektubunda yazdığı isimleri ancak
tanık ifadelerini görerek bilebileceğini ileri sürdü. Bektaş, "Benim kanaatime göre tanık ifadelerinin bilgisi verilmiş. Gömülme işleminin yapıldığı yerde baz istasyonu çalışmaları yapılmış. Orada bulunmadığımın en büyük delili baz istasyonudur. Benim lehime olabilecek deliller ne iddianamede ne de ek klasörlerde yok. Aynı kişiden daha sonra ikinci ihbar mektubu geliyor. Poyrazköy'de bulunan mühimmat bence ilk ve ikinci
mektup arasında gömülmüş. Eğer öyle olmasaydı ilk ihbar mektubunda yer alırdı." iddiasında bulundu.
Poyrazköy'deki mühimmatın bir plan dahilinde birileri tarafından gömüldüğünü savunan Bektaş, "Benim vasıflarımdaki bir adamın bir karış suya hem de dere kenarına bu mühimmatı gömdüğümün söylenmesi hakarettir. Gömülen mühimmatın elektrikli sistemi varsa böyle gömülmez. Bu malzemeyi daha sonra kullanmak isteyen kişiler böyle gömmez. Bunu sadece suç yaratmak isteyen kişiler yapar." diye konuştu.
TSK DEMOKRASİYE VURGU YAPIYOR
Bütün darbelerin TSK tarafından yapıldığını ifade eden Bektaş, kendilerine yöneltilen suçlamalardan birinin de darbeye zemin hazırlamak olduğunu söyledi. Bektaş, TSK'nın en üst komutanının sık sık demokrasiye bağlılığı vurguladığını söyleyen Bektaş, hala darbeye zemin hazırlamakla suçlandıklarını ifade etti.
Keçilik mevkiine sivillerinde rahatlıkla gidebileceğini ifade eden Bektaş, "Bölge askeri
bölge olarak gözükse de eğitim alanının bulunduğu alanın dışındaki dağlık bölgeye siviller çok rahatlıkla girebilir. Ancak sivilin tek başına buraya girip mühimmat gömmesi mümkün değil. Çünkü nöbetçiler bunu fark edebilir. Üzülerek söylüyorum, çocukluğumuzu ve gençliğimizi geçirdiğimiz bölgede, o bölükten yani SAT Grup Komutanlığı'ndan birinin desteği var. Bu benim şahsi görüşüm. Beni en çok üzen SAT komandosu içinde böyle bir hainin çıkabilme ihtimalinin olmasıdır." dedi.
BİR AMİRAL YARBAYDAN EMİR ALMAZ
Kafes
Eylem Planı adlı belgeyi basından öğrendiğini savunan Bektaş, plandaki görev dağılımında tutarsızlıklar olduğunu kaydetti. Planda, kendisinin 'hücre lideri' olarak gösterildiğini anlatan Bektaş, "TSK'da hiçbir amiral, bir
yarbaydan bir binbaşıdan emir almaz. TSK'da böyle bir şey olmamıştır ve olmaz. Burada hiyerarşi yok. Planda en üst düzeyde komutanın
imzası olması gerekir ki, plan içinde bulunanları bağlasın. Böyle bir şey yok. Birkaç yerde imza taklitleri var" diye konuştu.
(CİHAN)