Türkiye; KCK/
PKK terör örgütü ile mücadelesinde vites yükseltirken, Avrupa'dan
Ortadoğu'ya dış bağlantı ve unsurlara da yeni dönemdeki yaklaşımını ve beklentilerini aktarıyor.
Irak Bölgesel
Kürt Yönetimi Başkanı Mesut
Barzani'nin
Kurban Bayramı öncesindeki Türkiye temasları da bu çerçevede çok konuşuldu. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül ve
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, Barzani'yle ayrı görüşmeler yaptı. Ele alınan konular hayata geçirildiğinde
Ankara-
Erbil hattındaki trafiğin daha da yoğunlaşacağını söylemek abartı olmayacaktır.
Mesut Barzani'nin çantasında Türkiye'ye sunduğu ve anlaşmak için getirdiği bir dizi hayati mesele vardı. Bunlar, iki taraf arasındaki muhtemel
yardımlaşma alanları açısından son derece önemliydi.
Önce 4 Kasım'da Abdullah Gül, Barzani'yi Tarabya'daki
Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde kabul etti. Barzani, görüşme sonrası Köşk'ten ayrılırken, geriye
kulis bilgileri kaldı. Ertesi gün Başbakan Erdoğan, Barzani'yi Dolmabahçe'deki çalışma ofisinde kabul etti. Görüşme sonrası Barzani basının karşısına yalnız çıktı. Demokratik
açılımı
desteklediğini ve Türkiye'ye yönelik terör saldırılarını asla doğru bulmadıklarını söyleyen Barzani, Başbakan Erdoğan'ın geçen martta Erbil'e yaptığı tarihî ziyareti hatırlatarak şunları söyledi: “Kendileri açıkça söylediler ki Kürt milletini inkâr dönemi geride kaldı. Bu, yeni bir tarih demektir. Büyük cesaret isteyen bir durumdur. Bu tavırdan sonra, biz PKK tarafından yapılan her türlü eyleme karşıyız. Kan dökmeye devam edilmemelidir. Biz mücadelenin parlamentoda sürmesinden yanayız. Artık Kürt ve Türk gençlerinin kanının dökülmemesi, sorunun barışçıl yöntemlerle çözülmesi gerekiyor. Başbakan'ın politikası, bölgenin güvenliği için büyük bir katkı sağlayacaktır.”
Bu temas trafiğinin en kritiği şüphesiz Dolmabahçe'deki Erdoğan-Barzani görüşmesiydi. Sonuçları kamuoyuna yansımadı ama uzlaşılan noktalar bundan sonraki süreci derinden etkileyecek nitelikte. Perde arkasında konuşulan ve önemli ölçüde uzlaşma sağlanan konulardan en mühimi terördü. İkincisi ise kaynayan Ortadoğu kazanında Kürt yönetiminin Türkiye ile yardımlaşma ve bazı noktalarda birlikte hareket etme isteği idi.
PKK'nın bitirilmesi ve dağdan indirilmesi konusunda Barzani ilk olarak “Türkiye, karadan, kalıcı, tam bir
sınır ötesi operasyon yapacak mı?” sorusunu sordu. Bu madde uzun uzun konuşuldu. Barzani, terörün bitirilmesi ve PKK'nın dağdan indirilmesi için her zaman Türkiye'ye destek olacağını söyledi. Ancak Peşmerge güçlerinin PKK'ya savaş açmayacağını iletti. Kürt yönetiminin PKK'ya karşı eskisi gibi müsamahalı davranmayacağını resmî bir protokolde dile getirmesi önemli bir çıkış oldu. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin “Bir Kürt kedisini bile Türkiye'ye teslim etmem.” sözünden Barzani'nin geldiği nokta kayda değer. Barzani de PKK'dan rahatsız ama
Kürtleri karşısına almamak için PKK'ya dokunmak istemiyor. Geçmişte PKK'ya karşı girişilen çatışmada Peşmergeler hem can kaybı vermiş hem de Kürt havzasında kendilerine yönelik
psikolojik bir yüklenme olmuştu. Barzani aynı durumu yaşamak istemediklerini ileterek bunun
kayıt alına alınmasını istedi. Ankara-Erbil hattında önce istihbarat birimleri, ardından devlet ricali arasındaki diplomasi trafiğinin perde arkasındaki konular, yapılması gerekenler ve talepleri maddeler hâlinde sıralamakta fayda var.
Sınır ötesi operasyon ve PKK'ya karşı tavır: “Türkiye'nin karadan ve kalıcı bir sınır ötesi operasyon yapması durumunda Peşmergelerin tavrı ne olacak?” sorusuna Barzani, bunun en son ihtimal olarak değerlendirilmesi gerektiği cevabını verdi. Ancak PKK ile mücadele etkili olacaksa, operasyonun yapılacağı alanın Türkiye'ye açılacağının da not edilmesini istedi.
Kandil civarındaki yerleşim bölgelerinin boşaltılmasında yardım talep etti. Barzani yaklaşımına göre, Peşmerge ne Türk askerine ne de PKK'ya karşı
silah kullanacak, herhangi bir çatışma riski oluşmaması için kendi alanlarını boşaltacak.
Türkiye'nin PKK ile mücadelesine silahlı değil ama istihbarat paylaşımı ve örgütün erzak ve geçiş noktalarının kesilmesi konusunda yardım sözü verildi. Barzani bunu söylerken Erdoğan'dan da Kürt
açılımını sürdürmesini rica etti.
Üs konusu: Türkiye terörle mücadelede Zaho ve o sınır hattı boyunca gerek gördüğünde üs kurmak istediğini Barzani'ye iletti. Barzani ise süresi ve sınırları belli üs kurulabilmesine sıcak baktı.
Süleymaniye, Zaho ve Dohuk gibi şehirlerde istihbarat ve askerî amaçla kullanılmak üzere yer verilmesi konusunda görüş birliğine varıldı.
Örgüt yöneticileri istendi: Türkiye'nin bazı örgüt yöneticilerini Türkiye'ye getirmek için yapacağı
küçük çaplı operasyonlara kapı açıldı. Ekipler toplamda 35'i geçmeyecek. Geçmişte Şemdin Sakık'ın yakalanıp Türkiye'ye teslim edilmesi örneğinde olduğu gibi bazı örgüt yöneticilerini Türkiye'ye getirmek için nokta operasyon yapılabilecek. Kampları iyi bilen eski PKK'lılardan destek alınacak.
Barzani artık örgüt yöneticilerinin şehre inmesine izin vermeyeceklerini Türkiye'ye temin etti. Bunlar arasında PKK'nın üst düzey yöneticisi konumunda 100 kadar isim sıralandı. İlk etapta bunlardan bir veya ikisinin yakalanıp Türkiye'ye getirilmesi planlanıyor.
Eski PKK'lıların iadesi: Kürt bölgesinde PKK'dan kaçıp Erbil, Zaho, Dohuk,
Kerkük, Süleymaniye,
Halepçe gibi kentlerde yaşayan 4 binden fazla eski PKK'lı bulunuyor. Barzani bunların yarısından fazlasının Türkiye'ye dönmek istediğini Erdoğan'a iletti. Zaten pişman olup örgütten ayrılan bu şahısların evine dönmek istediklerini aktaran Barzani, bunun için hukuki zemin hazırlanmasını talep etti. Erdoğan, bu konuya sıcak baktığını ve konunun açılım için önemli bir hamle olduğunu belirtti. Barzani, Türkiye'ye dönmek isteyenlere kimlik v
e pasaport çıkartılmasına imkân sağlanmasını isterken, Irak'ta kalmak isteyenlere de kendilerinin kimlik vereceğini, böylece kaçak durumunun ortadan kaldırılacağını kaydetti.
100 eski örgütçünün durumu: Barzani, Kürt bölgesinde yaşayan
100 kadar eski örgüt yöneticisini Türkiye'ye iade edebileceklerine dair de söz verdi; ancak bunların Türkiye'deki arama ve sabıka kayıtlarının silinmesini istedi. Bu şahısların örgütten kendi istekleriyle ayrıldıkları için affedilmelerinin yerinde bir karar olacağını belirtti. Bu konu da Başbakan Erdoğan'ın önemle not ettiği başlıklardan biri oldu.
Söz konusu isimler arasında eski yöneticiler Halil Ataç, Hamili, Nizamettin Taş ve Osman Öcalan da bulunuyor. Bu şahıslara gerektiğinde Türkiye'de
siyaset yapma hakkı verilmesi de Barzani'nin iade etme şartları arasında. Aynı şekilde hem başka ülkelerde hem de kendi coğrafyalarında yaşayan ancak bazı cezalarından dolayı Türkiye'ye gelemeyen kişilere yönelik cezaların kaldırılması da Barzani'nin talepleri arasında yer alıyor. Mesela, geçmişte Avrupa'da kurulan Sürgündeki
Kürdistan Parlamentosu'nun başkanı, gazeteci
Yaşar Kaya yılın önemli bir kısmını Kürt bölgesinde geçiriyor. Kaya gibi hiç dağa gitmemiş çok sayıda şahsın
Kemal Burkay örneğinde olduğu gibi Türkiye'ye dönmelerine izin verilmesi gerektiği üzerinde duruldu. Erdoğan bu konuda bir çalışma yaptıklarını Barzani'ye bildirdi.
Askerî işbirliği: Türkiye istihbarat anlamında Kürt yönetimine eğitim verecek, Peşmerge ve polisin bazı alanlarda eğitilmesi için yardım edecek.
Mahmur Kampı: Barzani bu kampta yaşayan Kürtlerin PKK'ya
lojistik ve barınma hususlarında nefes aldırdığını kabul ediyor; ancak BM denetimindeki kampa müdahalelerinin olmadığını belirtiyor. Bu çerçevede, Türkiye ile Kürt yönetimi, kampın BM statüsünden çıkarılması için ortak sunum hazırlayacak.
Gaz pazarı: Barzani kendi topraklarından henüz çıkarılmamış doğalgazın çıkarılması için Türk şirketlerinden yardım istedi ve bu doğalgazı Türkiye'ye ucuza satmak istediklerini aktardı. Ayrıca Barzani ikili görüşmelerde henüz açılmamış petrol sahaları konusunda Türk firmalarından yardım istedi. Türkiye
Petrolleri
Anonim Ortaklığı bu konuda bir araştırma yapacak. Barzani, elektrik ihtiyacı için
Kuzey Irak'ta kurulacak santrallerin de Türk şirketleri tarafından inşa edilmesini istiyor.
Eğitim: Irak genelinde başarılı olan ve toplam içerisinde yüzde 10'a giren öğrenciler yurtdışında eğitime gidebiliyor. Kürt yönetimi, Irak genelinden ayrı olarak Bölgesel Kürt Yönetimi bünyesinden öğrencilerin farklı bir kontenjanla Türk üniversitelerinde okuması konusunda yardım istiyor. Türkiye bu konuda açık kapı bıraktı.
Üniversiteler arasında işbirliği hattının kurulması da Barzani'nin talepleri arasında.
Toplum: Kürt yönetimi, etnik Şebek halkı başta olmak üzere bölgesindeki grupların entegrasyonu için Türkiye'den yardım alacak. Bu amaçla Türkiye ile kültürel alışverişte bulunulacak, gerekirse olayın derinliklerine inmek için
arşiv belgelerinden Kürt yönetimine bilgi sunulacak.
Garantörlük: Gözden kaçan ancak üzerinde durulması gereken en önemli konu, Barzani'nin Türkiye'den garantörlük, yani Türkiye korumasında bir Kürt bölgesi talep etmesi oldu. Türkiye buna ‘garantörlük' demek yerine ikili ilişkiler ve karşılıklı yardımlar şeklinde olayın her zaman bir dostluk çerçevesinde anılması gerektiğinin altını çizdi. Kürtler,
Amerika'nın Irak'tan çekilmesinden sonra bölgede yalnız kalmak istemiyor ve kendisine Amerika ile birlikte yakın komşusu olan Türkiye'nin hamilik yapmasını istiyor. Her zaman Irak'ın bütünlüğüne vurgu yapan Ankara, garantörlük gibi algılanabilecek bir hamleyle
Bağdat'ın tepkisini çekmek istemiyor. Ancak ABD'nin çekilmesi sonrasında Kürtlerin kendilerini güvende hissetmeyecekleri de aşikâr. Kürt coğrafyasında kültürel ve
ekonomik olarak hayli aktif olan
İran ise bu alanda rol almak için Kürt yönetimiyle sürekli temasta. Bağdat hükümetindeki Şii gruplar üzerinde de etkili olan İran, bu etkisini Kürt bölgesi üzerinde de kullanmaya çalışıyor.
İran-Suriye-İsrail: Mesut Barzani, Türkiye'ye gelmeden kısa süre önce İranlı yetkililerle görüştü. Barzani'nin Türkiye'ye gelişinde bu konu da konuşuldu. Barzani, görüşmelerin komşuluk ilişkileri çerçevesinde gerçekleştiğine vurgu yaptı. Barzani'nin Suriye'deki gelişmelerden çekindiği için İran ile görüştüğü biliniyor ve o aynı konuda Türkiye'den de yardım bekliyor. Türkiye'nin Suriye'ye muhtemel bir müdahalesi durumunda Barzani, Türk askerlerinin kendi bölgesini kullanmasını istiyor. Çünkü bu aynı zamanda Kürt bölgesinin korunması anlamına da gelecek. Bu büyük senaryoya göre
Esed rejimi devrilecek ve Kürt bölgesine yönelik bir
baskı yapılacak. Barzani'nin Esed yanlılarının kendi topraklarına gelmemesi için İran ile görüşme yaptığı iddia ediliyor. Ancak Barzani bu konuda Türkiye ile işbirliğine büyük önem atfediyor ve Türk askerinin Kürt bölgesini istediği gibi kullanma garantisini vermiş durumda. Öte yandan, Barzani, Kandil'in PKK tarafından boşaltılması durumunda başına daha büyük bir belanın geleceğini biliyor. Kandil, öteden beri İran yanlısı örgütlerin yerleşmek istediği bir alan. Barzani ise bunu istemiyor. Çünkü namlunun yeniden kendisine döneceği endişesini taşıyor. Aslında aynı kaygılar Amerika'da da var. Kandil'i ele geçirmek için ülkeler arasında gizli bir rekabetin yaşandığı gerçek.
Kandil'in mevcut yapısının devamını kim istiyorsa, o ülkenin, terörün arkasında parmağı var demektir. Burada ABD yönetiminin tavrı net. Bir an önce KCK/PKK'nın silah bırakmasını istiyor. Ancak iddiaya göre, ABD'deki bazı güçlü lobiler örgütün Kandil'i boşaltmasını istemiyor. Aynı şekilde
Almanya istihbaratı BND de KCK ile sıkı temasta. Onlar için de Amerika'nın etkin olduğu bir Ortadoğu düzeni uygun değil. ABD'nin Irak'a girmesini istemeyen
Fransa ve Almanya, AB ülkeleri arasında ön plana çıkmıştı. Özellikle Almanya, bölgede etkin bir güç olmak istiyor ve Türkiye'nin Ortadoğu'nun hamiliğine soyunmasına razı değil. Diğer yandan İran da KCK'nın Kandil'in bir kısmını boşaltmasını istiyor. Zaten İran, Irak'ı
kontrol altında tutmak için püskürttüğü KCK'lıların yerine Irak içindeki Şii direnişçileri yerleştiriyor. Hatta İran istihbaratı tarafından elemanları yetiştirilen Komal-i
İslam (İslam Cemiyeti) örgütü de Kandil eteklerine kadar sokulmuş durumda. Bu örgütün başında Ali Papir bulunuyor. İran'da sevilen ve 1993'te Talabani'ye karşı mücadele vermiş bir isim. ABD'nin Irak'a girmesiyle tutuklanıp bir süre cezaevinde kaldı. 2006'da İran'ın ve örgütünün baskısı sonucu cezaevinden çıkarıldı. Ali Papir şu anda Erbil'de yaşıyor. Barzani ise bu gücü karşısına almak istemediğinden Papir ve yapılanmasına dokunmamayı yeğliyor.
Aynı şekilde Ensar El-İslam örgütü Halepçe'ye hâkim durumda. Bu da Kandil'in diğer ucunun İran'ın kontrolünde olmasını sağlıyor. Zira bu örgüt de İran'ı destekliyor. İran'ın KCK ile mücadelesinin altında yatan sebeplerden biri de kendine ait bu örgütleri Kandil'e yerleştirmek. BND daha çok Türkiye'nin KCK'yı bitirip sorunsuz kalması ve Ortadoğu'da etkin olmasına karşı. Almanya, Türkiye'yi istemezken, İran ile de alttan alta sıkı bir ilişki içinde. AB içinde Tahran'a en yakın başkent
Berlin gözüküyor. Almanya ile İran arasındaki ticari ilişkiler ve Almanya'nın İran'ın içlerine kadar sızabilmiş olması, ülkeyi rahatça kontrol edebileceğine dair bir kanaat oluşturuyor. BND'nin KCK'ya yardım ettiği daha önce gündeme getirilmişti. Bu sebeple dönemin
MİT Müsteşarı Emre
Taner, BND Başkanı
Ernst Uhrlau ile bir araya gelmiş, PKK'nın ekonomik kaynaklarının kesilmesini istemişti. KCK konusunda silahların devre dışı kalması ve barışın gelmesi, Kandil'in boşaltılması anlamına geliyor. Bu, İran üzerinden etkin olmak isteyen Almanya ve Ortadoğu'da yalnız kalmak istemeyen İsrail'in işine gelmiyor. İddiaya göre, BND-MOSSAD (
Karayılan daha önce İsrail'e seslenerek ‘Türkiye ortak düşmanımız' demişti.) bu konuda işbirliği içinde ve Kandil'i kontrollü ayakta tutmaya çalışıyor.
Murat Karayılan-İran görüşmesinin perde arkasında da aslında bu yatıyor. Karayılan kendilerine dokunulmaması karşılığında Kandil'i boşaltacaklarına dair söz vermiş, hatta
PJAK güçleri İran sınırından çekilmişti. İran ise kendine bağlı örgütleri buraya yerleştirmişti. Bölgede oluşabilecek bir
kaos ortamında İran bu örgütleri söz konusu coğrafyada kullanmak istiyor. Barzani ise Esed rejiminin düşürülmesi durumunda Kandil'in Esed ekibi tarafından doldurulacağı endişesini taşıyor. Her ihtimal Kürt yönetimini zora sokuyor. Bu nedenle PKK'ya karşı Kürt yönetimi her ne kadar silah kullanmak istemediğini söylese de artık bu örgütün kısmen nötralize edilmesini istiyor. Hatta bunun karşılığında Türkiye'ye bir çok vaatte bulunuyor, çünkü konu PKK'dan daha tehlikeli bir hâl almış durumda. Bu konuda Türkiye ile Kürt yönetimi arasındaki görüşmelere devam edileceği belirtiliyor.
HAŞİM SÖYLEMEZ