"Hak ve özgürlüklere ulaşmayı
hedef alan
uçak kalkmıştır ve bu uçağı indirmeye artık kimsenin gücü yetmeyecektir." diyen Kılıç, 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçimini kilitleyen '367 krizi'ne göndermede bulundu. "Referandumla, 2 kere 2'nin 367 etmediği ortaya çıkmıştır." ifadesini kullandı. Topkapı Suriçi Grubu adlı
sivil toplum kuruluşunun düzenlediği toplantıda konuşan Kılıç, 28
Şubat sürecinde yaşanan başta
başörtüsü yasağı olmak üzere hak ihlallerinin
Türkiye'ye en az 30 yıl kaybettirdiğini söyledi. Laikliğin yıllarca 'yasaklayarak eşitliği sağlama' anlamında kullanıldığını belirten Kılıç, yeni anayasada laikliğin doğru şekilde
tarif edilmesini istedi.
Anayasa Başkanı
Haşim Kılıç, Topkapı Suriçi Grubu adlı sivil toplum kuruluşunun toplantısına katıldı. Buradaki konuşmasında 28 Şubat sürecinde yaşanan hak ihlallerinin Türkiye'ye en az 30 yıl kaybettirdiğini söyledi. "Bu
ülke 30 yıl başörtüsü meselesiyle uğraştı ve bu mesele ekonomisine neler kaybettirdi? O kadar büyük kargaşalar, kavgalar yaşadık ki, işadamlarımız yatırım yapamadılar. Türkiye dışına kaçtılar. Öğrencilerimizin eğitim için dışarı gittikleri gibi." diyen Kılıç, Ortadoğu'da yaşanan olayların temelinde de hak ihlallerinin bulunduğuna dikkat çekti.
Haşim Kılıç, yeni anayasa çalışmalarına da temas etti. Mevcut Anayasa'nın 177 madde olduğunu hatırlatırken, "Rahmetli Turgut Özal'a da söylemiştim. Ben bunun en az 577 madde olmasını istiyorum!" ifadesini kullandı. Ardından gerekçesini şöyle izah etti: "Anayasa kısa ve öz olursa biz
yargıçlar onu daha çok yorumlarız! Bize bu kadar büyük alan bırakmayın. Tabii kısa, öz olmalıdır ancak bu anayasayı da dürüstçe, tarafsızca, evrensel değerlere uygun bir şekilde yorumlayacak, onu hayata geçirecek yargıçlarımızın olması gerekir. Yazılı metin değil yargıcın vicdanı daha önemlidir. Yasayı istediği gibi yorumlayan yargıçlardan kurtulmalı ve özgürlüklerin lehine yorumlayan yargıç ve
hukukçular yetiştirmeliyiz. Türkiye, Anayasa'nın 90. maddesini değiştirdi; ama yargıçlarımız hâlâ özgürlükçü ve bağlayıcı yeni anayasa maddesini değil de önüne gelen konularda yine TCK 301. ve 312. maddelere bakıyor."
Anayasaların devleti ve
iktidarları sınırlamak için yapıldığını kaydeden
Anayasa Mahkemesi Başkanı, "Bu sadece siyasi iktidar değil, devletin içinde o kadar çok iktidar var ki. İşte onların hadlerini aşmamaları için de anayasalar yapılır." değerlendirmesini yaptı. Hak ihlallerinin insanları isyana
teşvik eden en önemli etken olduğunu dile getirerek, "Artık dünyada hak ve özgürlüklerin merkezileştiği, ön plana çıktığı bir süreçten geçiyoruz. Sadece
Suriye değil. Sri Lanka'daki insanın hak ve özgürlükleri de artık bizim ilgi alanımızdadır. Eğer insansa, onur taşıyorsa dünyanın her yerindeki hak ihlalinin bizim ilgi alanımıza girmesi gerekir." diye konuştu.
Haşim Kılıç, 12
Eylül referandumunun ardından Anayasa Mahkemesi'nin değişen yapısına da temas etti. "Mümkün olsa da Anayasa Mahkemesi üyelerinin hepsini
TBMM seçse ve milletin iradesi temsilcileri eliyle buraya da yansısa." talebinde bulundu. Anayasa Mahkemesi'nin sadece hukukçulardan kurulmasının yanlış olduğuna inandığını da dile getireren Kılıç, şöyle konuştu: "Çünkü anayasanın hem hukuksal hem siyasi hem sosyolojik, felsefi ve
ekonomik boyutu var. Mümkün olsa da Anayasa Mahkemesi'ne bir
felsefe profesörü atanabilse. Bu kurulun belki bir yarısı hukukçulardan oluşmalıdır, ama diğer yarısının da böyle olması gerektiği kanaatini taşıyorum." Bugün hukuk fakültelerinden hukukçu değil, hukuk teknisyeni çıktığı görüşünü de savunan Kılıç, "4 yıllık süreç çok az. En az 6 yıl olması gerekir. İlk 2 yılı hukuk felsefesi ve sosyolojisini okutmak gerekir. Bunu Sayın Başbakan'a da ilettim. Ciddi bir reforma ihtiyaç var. Anadolu'nun her yerinde hukuk fakültesi açılmasını da kalifiye hukukçu yetiştirmek açısından doğru bulmuyorum." şeklinde konuştu.