ABD'de yayımlanan
New York Times gazetesi, 2016 yılında ABD'nin eski gücünü kaybedeceğini, ancak AB ve Çin ile birlikte süper güç olmaya devam edeceği tahmininde bulundu.
Gazete, hafta sonları yayımlanan dergisinde, Yeni
Amerika Vakfının
Amerikan Strateji Programında üst düzey araştırmacı olan Paraf Khanna'nın, mart ayında piyasaya çıkacak olan "İkinci Dünya: Yeni
Küresel Düzende İmparatorluklar ve Etki" adlı kitabından derlenen bir makalesini yayımladı.
Khanna, "Hegemonyaya Elvada" başlıklı makalesinde ABD'nin politikaları ve dünya genelindeki gelişmelere göre 2016 yılındaki olası durum hakkında tahminlerde bulundu ve Amerikan
yönetiminin, dünya üzerindeki etkisini kaybetmemek için çaba harcaması gerektiğini, ancak AB ile Çin'in
büyümesinin önüne geçme şansının çok az olduğunu belirtti.
"Dünyadaki güç dengesi Bush'un iki
başkanlık döneminde kökten değişti. Hem onun politikaları nedeniyle hem de daha da önemlisi bu politikalara rağmen. Belki de tarihin nasıl hızla oluştuğunu görmenin en iyi yolu biraz ileriye bakmaktır" diyen yazar, ABD'nin, güç dağılımında farklılığı önleyebilmek için, BM ile tam işbirliğini
tercih etmesi, ortak güvenlik ve huzurun sağlanmasında liderlik yapabileceğini, yapması gerektiğini dünyaya kanıtlaması gerektiğini kaydetti.
ABD
Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın, "ABD'nin kalıcı düşmanları yok" sözünü hatırlatan yazar, "Ancak kalıcı dostları da yok" dedi.
-ABD'NİN İMAJI-
Dergideki yazıya göre çoğunluk,
Afganistan ile
Irak'ın işgalini Amerikan emperyalizminin bir sembolü olarak görüyor. Ancak işgal politikası, emperyalizme özgü aşırılığın işareti ve her harcama, ABD
silahlı kuvvetlerini zayıflatıyor. ABD'nin çıkarlarının peşinden koşması,
terör ağlarında direnişi canlandırıyor, direniş de
intihar eylemleri gibi tarzlar
doğuruyor.
ABD'nin tek kutuplu dönemi, Washington'un hegemonyasına karşı diplomatik ve finansal karşı hareketleri ve yeni bir dünya düzenini canlandırıyor. ABD başkan
aday adayları
Clinton, McCain veya Obama'nın bu büyümeye karşı koyma şanslarıysa çok az.
21. yüzyılın süper güçleri olarak ABD, Çin ve AB'nin gösterildiği yazıda,
Rusya,
Hindistan ve savaşlarla boğuşan
İslam ülkelerinin bu büyüme sürecinde geride kalacakları tahmininde bulunuluyor.
Yazıda, AB'nin büyüme sürecinde,
yabancı öğrencilerin artık ABD yerine
Avrupa'da okumak istemelerinin, yönetim şeklinin ve fakir ülkelerin, artık Amerikan rüyası yerine Avrupa rüyasını tercih etmelerinin etkisi olduğu belirtiliyor.
-TÜRKİYE AVRUPA SÜPER GÜCÜNÜN BİR PARÇASI HALİNE GELİYOR-
Yazara göre
Türkiye'nin durumu, üç büyük süper gücün hemen dışındaki halkada kalan "ikinci dünya" ülkeleri açısından bir örnek teşkil ediyor. Yazara göre, "Türkiye,
saldırgan bir yeni-Osmanlıcılık içeren gurura sahip ve bu bazı AB standartlarıyla gerginlik yaratsa da, sonuçta Avrupa'nın
Suriye, Irak ve
İran'da istikrar sağlamasına
hizmet etme imkanı sunuyor."
İstanbul'a sadece bir kere bakmanın, Türkiye'nin AB üyesi olamasa da, giderek daha fazla Avrupalı olduğunu anlamaya yettiğini belirten yazar, yabancı ülkelerde yaşayan Türklerin gönderdiği yılda 1 milyar doların, kalkınmayı ülkenin doğusuna doğru yaydığını ifade etti.
Yazıda, Türkiye'nin,
Bulgaristan ve Romanya'nın da üye olmasıyla AB'ye
Yunanistan sınırı dışında daha geniş bir sınırla bağlanmasının, Türkiye'nin nasıl Avrupa süper gücünün bir parçası haline geldiğini gösterdiği belirtildi.
-"ABD IRAK'TAN ÇEKİLECEK, ANCAK 20 BİN KADAR ASKERİNİ
'BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETİNDE' KONUŞLANDIRMAYA DEVAM EDECEK"-
Yazara göre, 2016 yılında durum şöyle olacak:
-ABD Irak'tan çekilecek, ancak 20 bin kadar askerini "bağımsız
Kürt devletinde" konuşlandırmaya devam edecek.
Bahreyn açıklarında savaş gemisi, Katar'da da hava gücü bulunduracak.
-Afganistan'da istikrar sağlanacak.
-İran, nükleer güç sahibi ülkeler arasında yer alacak.
-Çin, Tayvan'ı topraklarına katacak,
Büyük Okyanus kıyılarından Pakistan'ın Gwadar limanına kadarki bölümde
deniz hakimiyetini artıracak.
-AB, üye sayısını 30'a çıkartacak ve
Kuzey Afrika, Rusya ve
Hazar denizinden petrol ve
doğal gaz alacak,
nükleer enerji tedarik edecek.
-"GÜNEY AMERİKA'NIN DOĞAL LİDERİ OLARAK BREZİLYA GÖRÜNÜYOR"
Venezuela Devlet Başkanı
Chavez'in ABD'ye meydan okumasının ideolojik, ikinci dünyanın meydan okumasınınsa yapısal olduğu belirtilen yazıda, "Chavez hala iktidarda olmasına rağmen,
Güney Amerika'nın doğal lideri olarak
Brezilya görünüyor. Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika'yla beraber küresel ticaret müzakerelerini yürüttü" denildi.
Asya ülkelerinin, ABD ile veya ABD'siz, dünyanın kaderini belirlediği fikri savunulan yazıda, Doğu'da Çin'in, Batı'da Avrupa Birliği'nin yükselmesinin, kısa süre önce sadece ABD'nin etrafında döndüğü sanılan dünyayı kökten değiştirdiği ileri sürüldü.
-BÜYÜK ÜÇLÜ-
Avrupa ve Çin'in moralinin yükseldiği, ABD'nin moralininse zayıfladığı ileri sürülen yazıda, şöyle denildi:
"Küreselleşme ağının şimdi 3 örümceği var. Bu manzarada Amerika'yı benzersiz yapan şey onun liberal demokratik idealleri değil, aksine coğrafi konumu. Çin ve Avrupa
Avrasya karasının iki ucundayken, Amerika izole bir yerdedir. ABD eskiden dünyanın bir köşesinden bütün dünyayı yönetmeyi becerdi. Ama şimdi AB ve Türkiye'nin uzak durduğu ABD'nin Avrasya'daki varlığının temelleri zayıf,
Orta Doğu'nun büyük kısmında varlığı istenmiyor ve Doğu Asya'nın güvenini büyük ölçüde kaybetmiş durumda. (Tesadüfi imparatorluk) olsun olmasın, ABD bu durumu hızla kabul edip bu gerçekliğe uyum sağlamak zorunda. ABD imparatorluğunu devam ettirmek hem kan hem de
maliyet olarak ancak daha da pahalı hale gelir ve buna değmez. Ayrıca, tarih bu çabanın başarısızlığa uğrayacağını gösteriyor. Nitekim oldu da."
Yazıda, ne Çin'in, ne de AB'nin, dünyanın tek lideri olarak ABD'nin yerini alamayacağı, bu üçünün sürekli güç kazanmak ve ötekileri dengelemek için mücadele edeceği tahmininde bulunuldu.
Yazıya göre, Avrupa ulus üstü bütünleşme
modelini Orta Doğu sorunlarını çözmek için bir model olarak
pazarlarken, Çin
egemenliğe saygı ve karşılıklı
ekonomik çıkara dayanan "
Pekin uzlaşmasını" öne çıkaracak. Amerika bu oyunun içinde kalmak istiyorsa kendisini direnilmez kılmak zorunda kalacak. Dünyanın büyük sorunlarıysa ABD, Çin ve AB'den oluşan
üç büyükler arasında çözülecek.
-ABD'YE TAVSİYELER-
ABD başkanlarına
tavsiye olaraksa "siz başkansınız, imparator değil" diyen yazar, ABD'nin büyük üçlüyü bir veri olarak kabul edip bir G-3 toplantısı yapmasını, gündemi empoze etmek yerine önermesini tavsiye ediyor ve uzlaşma gerektiren konularıysa "iklim değişikliği, enerji güvenliği, silahların yayılması ve isyancı devletler" olarak sıralıyor.
Çin'e Sudan'daki tiranlara ve Myanmar'rdaki cuntaya daha az silah ve
destek karşılığında fazla
temiz batı teknolojisi verilmesini öneren yazar, Avrupalılarla birlikteyse İran,
Özbekistan ve Venezuela gibi ülkelerin halkına, etkisiz
yaptırımlar yerine sonunda rejim değişikliğine yol açacak teşvikler içeren büyük reddedilemez paketler önerilmesini tavsiye ediyor.
-İKİNCİ DÜNYA DEVLETLERİ-
Ortada hala ABD'nin küresel egemenliğini gösteren bol miktarda istatistik olmasına rağmen, trendlerin farklı bir şey gösterdiğini belirten yazar, ABD'nin dünyada egemenliğinin nasıl hızla azalmakta olduğunu anlamak için geçen 2 yılı, dünyanın stratejik açıdan önemli 5 bölgesindeki yaklaşık 40 ülkeye
seyahat ederek geçirdiğini belirtiyor.
Yazara göre, ikinci dünya dediği bu ülkeler ne küresel ekonominin birinci merkez bölgesinde ne de çevredeki üçüncü dünyadalar. Büyük Üçlü'nün etrafında ya da arasında olan ikinci dünya ülkeleri, gelecek kuşakta hangi süper gücün üstün olduğunu belirleyecek olan arada "salınan" ülkeler.
Venezuela'dan Vietnam'a, Fas'tan Malezya'ya yeni küresel gerçeklik, ülkelerin ittifakını kazanmak ya da etkilemenin bir değil üç yolu olduğunu gösteriyor. Amerikan koalisyonu, Avrupa uzlaşması ve Çin'in danışmacı stili. Bunlardan hangisinin 21. yüzyılda egemen olacağını jeopolitik pazar belirleyecek.
Yazara göre Doğu Avrupa,
Orta Asya,
Güney Amerika Orta Doğu ve
Güneydoğu Asya'daki anahtar ikinci dünya ülkeleri, sadece "yeni doğmakta olan pazarlar" değil.
''Çin'i de bu ülkelere katarsanız, toplamda dünyadaki döviz rezervleri ve tasarrufların büyük kısmını ellerinde tutuyorlar, harcama güçleri onları küresel ekonominin en önemli yeni müşteri pazarları ve böylece küresel büyümenin motoru haline getiriyor'' diyen yazar, ''bunlar, ABD'nin yerini almıyorlar, ama ona da bağımlı değiller'' ifadesine yer veriyor.
AA