16
Eylül sabahı, bir kibrit kutusuna doldurduğu 30 kadar Equanil adlı uyku hapını içerek
intihar ettiği söylenen (bence intihar değildi) Adnan
Menderes'in midesi yıkandıktan ve hiç gerek yokken çırılçıplak soyulup
prostat kontrolü yapıldıktan sonra
hasta ve bitkin bedeni
İmralı adasının rutubetli toprağında ağır ağır sürükleniyordu.
Adli Tabip Lütfü Tuncay'ın "infaza mani hali vardır" raporuna rağmen elleri kelepçelenip İmralı'ya götürülen Menderes'in idam sahnesi, hâlâ hafızalardadır. Sükûnet içinde kürsüye çıkan Menderes, celladın ipi boynuna geçirmesinden sonra izin istiyor, o ünlü fotoğrafta görüldüğü gibi sağına doğru dönüp bir şeyler mırıldanıyordu. Bu sırada dudaklarından neler döküldüğü tam bir sır. Kimisi kelime-i şehadet getirdiğini söylüyor, kimisi de dua okuduğunu. Oysa
Nazlı Ilıcak, "Menderes'i Zehirlediler" adlı kitabında koynundan çıkan bir kâğıt parçasının fotokopisini yayınlamıştır. Ne yazılıdır bu kâğıtta biliyor musunuz? Her Müslüman'ın zor demlerinde okuduğu Tevbe Sûresi'nin son iki ayeti:
"Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız O'na çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir. (Ey
Muhammed!) Yüz çevirirlerse de ki:
Allah bana yeter. O'ndan başka İlâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir."
İdam anında İmralı'daki diğer sanıklar Menderes'in "Allah" diye haykırdığını duydular. Ve o anda iki beklenmeyen olay gerçekleşti. Birincisi aniden boşalan yağmur, ikincisi ise karaağaçların üzerine tünemiş yüzlerce kuşun sesle beraber çığlık çığlığa havalanması. Bir
tanık, "Bu yağmurun yağdığı ve toprağı suladığı sırada, büyük vatan evladı Menderes'in, aziz ruhu bulutların arasına süzülmüş ve
mübarek cesedini bu yağmur suları gasletmişti." diyecekti yıllar sonra (bu tanık, Fatih'in hocası Şeyh Akşemseddin'in torunlarından Reşat Akşemsettinoğlu'dur).
Arkadaşı Gıyaseddin Emre'de çıkan son mektubunda bugünkü ahvale dair ince
mesajlar veriyordu Menderes. Adeta kehanet gibidir bu mesaj. Okuyalım ve üzerinde düşünelim beraberce:
"İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok. Ölüme kadar metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz? Şunu da söyleyeyim ki, milletçe kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi ve efendinizi yine de 1950'de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek
Adnan Menderes'in ölüsü sizi ebediyete kadar takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir."
Türk siyasetinin Kerbela'sı olan 27
Mayıs, bundan tam 49 yıl önce üç can almıştı. Ancak onların şahsında bu milletin ruhu, onları affetmedi ve affetmeyecektir. Onlar kim mi? "Yeter söz milletindir" sözünden kimler rahatsız oluyorsa onlar...
MUSTAFA ARMAĞAN- ZAMAN