Hürriyet Gazetesi
Ankara Temsilcisi
Metehan Demir, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün kamuoyunda ‘e-
muhtıra' olarak bilinen 27
Nisan bildirisinin hesabını askerlerden bizzat sorduğunu açıkladı. Bildirinin
Yaşar Büyükanıt'ın tarafından yazılmasının tahmin edilenden çok daha basit geliştiğine değinen Demir, “
Hükümetin en önemli icraatı
27 Nisan'a verdiği
cevaptır.” dedi.
Gazeteci Metehan Demir,
Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde 27 Nisan 2007 tarihinde gece yayınlanan bildirinin perde arkasını Cihan
Medya Haber Dergisi'ne anlattı.
İnternet sitesinde yayınlanmadan önce 27 Nisan bildirisini ilk duyuran gazeteci olan Demir, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bildirinin üzerine yatmadığını söyleyerek, o günlere ilişkin şunları aktardı:
“İlk defa konuşuyorum. O zaman Abdullah Gül askerlerle çok açıkça görüştü ve hesap sordu. ‘Siz bu bildiriyi bana mı yazdınız?' dedi. Askerler de ‘Biz sizin Cumhurbaşkanı olmanıza bir şey demeyiz' diye görüşmelerde bizzat söyledi. Abdullah Gül nezaketinden ötürü o açıklamaya karşı bireysel bir açıklama yapmadı. Herkes benim, Genelkurmay tarafından yalanlandığım gibi alçakça bir iddiaya
prim verdi. Ben o zaman Abdullah Gül'ün bunun hesabını bizzat sorduğunu çok nezaket dolu cümlelerle ifade etmeye çalışmıştım. Çünkü 27 Nisan bildirisinde doğrudan Abdullah Gül'ün
hedef alındığına dair iddialar da vardı. Gül buna çok bozulduğu ve sinirlendiği için doğrudan hesabını sorma ihtiyacını hissetmişti ve sordu da. ‘Genelkurmay'a devlet nezaketinden ve
aile terbiyemden dolayı cevap vermiyorum' demiştim. Ama hakkın yendiği nokta da müdahale etmekte fayda var. Ben bugün onu düzeltiyorum. Genelkurmay'ın beni yalanlamasının tamamı yalandı ve kötü niyetliydi.
Çekinmeden ve korkmadan cumhurbaşkanı olmadan önce ve sonrasında da Abdullah Gül, 27 Nisan'ın hesabını yüz yüze sormuştur. Askerler de asla ve asla ‘sizi hedeflemiyoruz' diye nezaket kuralları içinde geri adım atmışlardır. O bildirideki lafların üzerine yatmadı Abdullah Gül.”
‘HÜKÜMETİN BİLDİRİSİNDE DAHA SERT İFADELER VARDI'
Hükümetin karşı bildirisinde çok daha sert ifadeler olduğunu; fakat sonradan çıkarıldığını anlatan Metehan Demir, hükümetin net duruşunun Türkiye'nin önünü açtığını ifade etti. Demir, “O gece olanlara dair çok daha fazla bilgiye sahibim. Mesela hükümetin bildirisinden öte çok daha sert ifadelerde vardı hükümet kanadından. Gerçekten hükümet bu anlamda çok net durdu. O net duruş belki bugün Türkiye'nin önünü açmıştır. O gün eğer hafif bir sallansalardı askerler yıkardı ortalığı. Hükümet sert bir açıklama yapmasına rağmen yine nezaket kuralları içinde kaldı. Aslında daha sert açıklamalar vardı içinde sonradan çıkarıldı.” ifadelerini kullandı.
‘BİRÇOK KOMUTANIN BİLDİRİDEN HABERİ YOKTU'
Gazeteci Metehan Demir röportajda, dönemin
Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ruh haliyle ilgili bilgiler verdi. Demir, “
Hani böyle askerler bir araya gelmiş, komutanlar karargahta toplanmış vs. hepsi hikaye. 27 Nisan bildirisinin Yaşar Paşa tarafından yazılması tahmininizden çok daha basit gelişmiş bir olaydır. Tamamen spontan anlık ruh haliyle o anki
metabolizma durumuyla ilgilidir Yaşar Paşa'nın. O anki metabolizmasının ona yazdırdığı bir şeydir bildiri. Birçok komutanın haberinin olmadığı bir metindir.” diye konuştu.
‘BAŞBAKAN'IN YOKLUĞU BU ÜLKEDE ÇOK BÜYÜK SORUNDUR'
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Metehan Demir, Başbakan'ın bu ülkede yokluğunun çok önemli bir sorun olacağını belirtti. Demir, şöyle konuştu: “Başbakan büyük bir lider. Bakın bunu isteyen istediği şekilde yorumlasın umurumda değil. Türkiye'de yüzde 50 oy alıyorsa büyük iş. Bu kadar büyük bir gücü
kontrol altında tutuyor. Hala kendisine sorgusuz herkes biat ediyorsa ve her dediğini gece 02.00-03.00'e kadar çalışarak yapıyorsa büyük ve önemli isim gerçekten. Bir
ameliyat oldu ortadan biraz kayboldu; Türkiye'de nasıl ortalık birbirine karıştı. Başbakan'ın sağlığı üzerinden prim yapanlara ‘herkes Başbakan'ı sevmek zorunda değil' diyorum. Başbakan'a aşırı nefretle bakana şunu söylüyorum: ‘Başbakan'ın varlığını sorun edebilirsiniz, Başbakan'ın bu ülkede yokluğunun çok daha büyük bir sorun olduğu gerçeğinden uzaklaşmayın.' Yokluğu çok daha büyük sorundur Başbakan'ın.”