'Postmodern
darbe' 28
Şubat sürecinin, antidemokratik uygulamalar sebebiyle siyasi ve sosyal hayata verdiği zararın yanı sıra ekonomide yaptığı tahribat da ortaya çıkmaya başladı.
Salim Köse, eğitim ve bilgi istediği için
banka boşaltma işini, 'beyaz Türkler' olarak adlandırılan kesimin yaptığı görüşünde.
Batık bankalarla mücadele eden
TMSF'nin
Hukuk Dairesi grup koordinatörü
avukat Salim Köse'nin gerçek olaylardan esinlenerek yazdığı
roman, banka hortumlamalarına ışık tutuyor. 'Kirli Saadet' isimli kitabını ve
batık bankaları Zaman'a değerlendiren Köse,
finans sektöründeki soygunun arkasında Refahyol hükümetini düşüren 28 Şubat sürecinin aktörlerinin olduğunu belirtiyor. 'Kirli Saadet' romanında, Ziya'nın yatılı okuldan başlayan ve batakla sonlanan banka patronluğuna uzanan hayatı anlatılıyor. Salim Köse'nin hayatı da, yazdığı roman gibi ilginç. 1993'te
Emlak Bankası'nda avukat olarak çalışmaya başlayarak sektöre girmiş. 1998'de
Sabah Gazetesi'nin eski patronu
Dinç Bilgin'e ait Etibank'ta görev yapmaya başlayan Köse, banka
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilince 2001'de fona geçmiş. Köse halen TMSF Hukuk İşleri Dairesi Başkan Yardımcılığı ve fon bünyesindeki televizyon,
radyo, bilgi işlem ve finans sektöründe faaliyet gösteren 46 şirketin
yönetim kurulu başkanlığını yapıyor.
Yolsuzluk olaylarına karşı içinde büyük bir kinin oluştuğunu dile getiren Köse, kininin el konan bankaları araştırırken yapılanları gördükçe daha da arttığını belirtiyor. Köse'ye göre yolsuzluk sorununu hiç olmazsa gelişmiş ülkeler seviyesinde çözümleyemeyen milletler mutluluğu hak etmiyor. Avukat Köse, TMSF ne kadar araştırma yaparsa yapsın 'banka patronlarının' gizledikleri mal varlıklarını bulmanın kolay bir iş olmadığını vurguluyor: "Banka boşaltmalarında gizli kalan o kadar çok şey var ki. Bu hiçbir zaman ortaya çıkmaz.
Allah ile o hakim ortağın (banka patronu) arasında olan ve sadece onların bilebileceği hususlar vardır. Bizim bunlara ulaşmamız çok zor. Örneğin hâlâ bir yerlerde hakim ortağın bir şeyleri vardır diye düşünüyorum. Başkalarının üzerine, başkalarının üzerinden başkalarının üzerine... Eşine dostuna olunca tespit edebiliyoruz. Hiç ulaşılamayacak kişiler olabilir."
Patronların bugün fon ile masaya oturup anlaşmaları halinde bile ülkeye verdikleri zararı hiçbir zaman karşılayamayacaklarını kaydeden Köse, "Tüm protokoller kuruşu kuruşuna tahsil edilse bile geride ödenenlerin üç dört misli bir rakam kalacaktır." şeklinde konuşuyor. Köse, banka batırmalarında, 28 Şubat sürecinin etkisine özellikle vurgu yapıyor. Sonradan bankalarına el konulan kişilerin söz konusu süreçte hakim güçlerle örtülü bir
ittifak içinde oldukları izlenimini verdiğini vurgulayan Köse, "Kendilerine vazife çıkardılar. Bankaların boşaltılmasında çok etkin roller oynadılar. 28 Şubat'ın belirsizlik ortamından aldıkları cüretle bankaların içini boşalttılar. Ülkede bir
kaos ortamı oluşturuldu. Biz başka noktalara bakarken başka yerlerde suistimaller, tahribatlar ve istismarlar oldu. İstismarın olduğu yerlerden biri de bankalardı." ifadelerini kullanıyor.
Köse, 'beyaz yakalılar' suçu olarak da adlandırılan bankaların içlerinin boşaltılmasının kolay olmadığına dikkat çekiyor. Bunun için iyi bir eğitim gerektiğine işaret eden Köse, şu değerlendirmeyi yapıyor: "Bu biraz 'beyaz Türk' işi. 'Esmer Türk'lerin yapabileceği bir şey değil. Esmer Türkler de farklı yolsuzluklar yapabilir, yapıyor da. Örneğin polise rüşvet vermeye kalkabilir. Ama banka boşaltmak bilgi ister, onun için beyaz Türk işi." Genç avukat bugün banka boşaltmanın o kadar kolay olmadığı inancında. Ancak gelecek
iktidarların yolsuzluklarla mücadele kararlılığı, benzer olayların yeniden yaşanıp yaşanmayacağı konusunda belirleyici olacak: "Özellikle TMSF'nin BDDK'dan ayrılmasından sonra yapılan düzenlemeler ve 'hakim ortaklara' (banka patronları) karşı verilen mücadele bundan böyle buna cüret edeceklerin gözünü korkutacaktır. Cesaret edemezler artık. Ama Türkiye'de bir iktidar değişikliği yaşanırsa gelecek iktidarın hakim ortakların imzaladıkları protokolleri iyi takip etmesi gerekir. Mücadelede bir gevşeme, hakim ortakların borçlarını ödememesi gibi duruma yol açabilir."
Bankaları boşaltan işadamlarına ait yattan kayığa kadar birçok malın peşine düşen fonun dedektif gibi çalıştığını anlatan Köse, "Dünyanın dört bir yanında çalışmalar sürüyor. Bu çalışmalardan olumlu sonuçlar alınıyor, ama tam olarak çözüm mümkün görünmüyor. Çünkü 50 milyar dolardan söz ediyoruz." diyor.
Ameliyat olan çocuğumu görmeye gidemedim
TMSF Hukuk Dairesi Grup Koordinatörü Salim Köse, fondaki görevi sırasında çok yoğun bir çalışma programı izlediklerini vurgulayarak, özellikle büyük gruplara yönelik operasyonlarda yaşadıklarını unutamıyor: "Bunlardan birinin şirketlerinin yönetimlerini devralırken çok yoğun günler geçirdik. Çocuğum
ameliyat olmuştu, dört beş gün boyunca onu göremedim. Ne hastaneye götürebildim, ne hastanede ziyaretine gidebildim, ne de hastaneden evime geri getirebildim. O dört beş gün, içimde kanayan bir yaradır."
Zaman