Postmodern darbeye ilişkin davanın ikinci duruşması dün Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Bir numaralı sanık, Genelkurmay eski Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın rahatsızlığı nedeniyle yine katılmadığı duruşmada emekli orgeneraller Çevik Bir, Çetin Doğan, Teoman Koman’ın da dahil olduğu tutuklu sanıklar hazır bulundu. Tutuksuz sanıkların çoğunun duruşmaya katıldığı gözlendi. Sanık avukatlarının “Biz ihtilal değil, görev yaptık. O zaman irtica iç tehditti” savunmasını yaptığı davada, iddianamenin okunmasına ikinci günün sonuna doğru başlanabildi.
Taraf'ın haberine göre, sanık avukatlarından Fethi Öztürk, dava konusu faaliyetlerin yürütüldüğü dönemde yürürlükte olan TCK’ya göre, fişlemenin suç olmadığını savundu. Sanık Hüsnü Dağ’ın avukatı Metin Yıldırım ise BÇG faaliyetlerinin suç kabul edilemeyeceğini öne sürdü ve dava konusu tarihte MGK tarafından irticanın ikinci iç tehdit olarak yazıldığına dikkat çekti.
MGK: “SAVCI İSTEDİ, MAHKEME İSTEMEDİ”
Bu arada Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, 28 Şubat 1997’deki MGK toplantısına ait tutanakların, istenmesi hâlinde mahkemeye sunulacağını açıkladı. Açıklamada, Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanunu’nun “MGK tutanakları ve görüşmeler açıklanamaz ve yayınlanamaz” şeklindeki 10. maddesi hatırlatıldı.
Açıklamada, tutanakları yetkili mahkemenin değil, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talep ettiği şu ifadelerle belirtildi: “Ceza Muhakemesi Kanunun’nun 125. maddesine göre devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler, ancak mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından incelenebilir. 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan MGK toplantısına ait ses kayıtları ile tutulan tutanaklar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 09.10.2012 tarihli yazı ile talep edilmiş; MGK Genel Sekreterliği, yukarıdaki mevzuat hükümleri uyarınca başsavcılığın bu talebini yerine getirmenin mümkün görülmediğini bildirmiştir. Bahse konu tutanaklar yetkili mahkeme tarafından talep edilmemiştir. Yargılamanın ilerleyen safhalarında talep edilmesi halinde mahkemeye sunulacaktır.”
Dün MGK’nın, söz konusu tutanakları, devlet sırrı olduğu gerekçesiyle mahkemeye göndermediğine dair bilgiler basında yer almıştı.
YÜCE DİVAN YARGILAYABİLİR
Duruşmada sanık avukatlarının görevsizlik dahil itirazları tartışıldı. Sanık Karadayı’nın avukatı Erol Aras, 1997’de reddedilmesine karşılık 2013’de konusu aynı olan Batı Çalışma Grubu (BÇG) faaliyetleri hakkındaki bu soruşturmaya izin verilmesini “icazet” olarak eleştirirken, Karadayı’nın ancak Yüce Divan’da yargılanabileceğini anlattı.
“FİŞLEME SUÇ DEĞİL”
Sanık avukatlarından Fethi Öztürk, dava konusu faaliyetlerin yürütüldüğü dönemde yürürlükte olan TCK’ya göre, fişlemenin suç olmadığını savundu. Sanık Hüsnü Dağ’ın avukatı Metin Yıldırım ise BÇG faaliyetlerinin suç kabul edilemeyeceğini öne sürdü ve dava konusu tarihte MGK tarafından irticanın ikinci iç tehdit olarak yazıldığına dikkat çekti.
TSK İç Hizmet Kanunu’nun darbelere gerekçe yapılan 35. maddesinin yeni kaldırıldığını anımsatan avukat, “O madde kalktı ama, anlamsız çünkü devamı 36 ve 37. maddeler duruyor. 37 maddeye göre şerefli subaylar yemin eder. 35. madde kalksa da bu onurlu subaylar yeminlerinden dönmez” dedi.
BUNLAR SUÇLUYSA HERKES SUÇLU:
28 şubat 1997 kararlarının aşırı radikal dinci örgüt faaliyetlerinin önlenmesine yönelik olduğunu savunan avukat, şunları söyledi: “Ortada hükümeti devirmek için bir plan yok. Öyle olsa idi, 28 Şubat kararlarıyla ilgili genelgeler yayınlayan İçişleri Bakanlığı’nın da plan yapmakla suçlanması gerekirdi. Biz ihtilal yapmadık görev yaptık.”
“15 YIL SONRA SUÇ OLDU”
Sanık Çevik Bir’in avukatı Atilla Bingöllü, anayasaya göre müvekkilinin ancak Yüce Divan’da yargılanabileceğini belirtirken, sanık Çetin Doğan’ın avukatı Celal Ülgen’den çarpıcı bir iddia geldi. Savcılığı, davada kaba hukuk uygulamakla suçlayan Ülgen, Hasan Celal Güzel’in 1997’de BÇG hakkındaki suç duyurusuna verilen takipsizlik kararına yapılan itirazı 1998’de reddeden İstanbul 4 No’lu DGM Başkanı ile şimdiki 28 Şubat soruşturması için o takipsizlik kararını kaldıran, İstanbul 12. ACM başkanının aynı kişi Vedat Yılmaz Abdurrahmanoğlu olduğunu, öne sürdü. Ülgen, “Zamana, zemine göre siyasi iklime göre değişen adalet olmaz” dedi.
Ancak mahkeme başkanı, avukata “Son kararda Abdurrahmanoğlu’nun imzasının olduğundan emin misiniz” diye sordu. Ülgen, bunun üzerine, 1998’de “Suç yoktur. Askerler görevini yapmıştır” görüşüyle, takipsizlik kararına onay veren mahkeme başkanı Abdurrahmanoğlu’nun, şimdi mahkemenin de başkanı olduğunu, ancak kararda imzasının bulunmadığını belirtti. Ülgen, bunun nedeni de şöyle açıkladı: “CMK uyarınca önceki kararını sonra kaldıran kişi konumunda görünmemek için yasa zorlanmış, Başkan yerine mahkeme heyeti yeni başkanla toplanıp karar vermiştir. Bu açık yetki gaspıdır, görevi kötüye kullanan bu kişiler hakkında mahkeme suç duyurusunda bulunmalıdır” dedi. Ancak mahkeme bu talebi reddetti.
TÜM İTİRAZLAR REDDEDİLDİ
Mahkeme öğlen verdiği aradan sonra, iki gündür tartışılan usül itirazlarıyla ilgili kararlarını açıkladı.
DARBE, GÖREV SUÇU DEĞİL:
Mahkeme, sanık Karadayı ile eski kuvvet komutanlarının Yüce Divan’da, diğer asker sanıkların ise görev suçu işledikleri gerekçesiyle askerî mahkemede yargılanmaları yönündeki görevsizlik itirazlarını reddetti. 2010’daki anayasa değişikliği ve AYM kararlarına göre, sanıkların görevleriyle ilgili bir eylemin söz konusu olmadığı, üzerlerine atılı suçun askerî yargının veya Yüce Divan’ın görev alanına girmediğini bildirdi.
DAVADA USÜLSÜZLÜK YOK:
Mahkeme ikinci olarak, 1997’deki suç duyurusu üzerine verilen takipsizlik kararına itirazın, 1998’de reddinden sonra, 19 Temmuz 2013 tarihli başvuru üzerine İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin CMK 173/6 maddesi uyarınca bu kararı kaldırmasına ve soruşturmaya kalınan yerden devam edilmesine dair karar verdiğini, bu nedenle söz konusu kararın kapsadığı soruşturma şartının yerine getirildiğine karar verdi. Mahkeme bu görüşle sanık avukatlarının “Soruşturma şartı yerine getirilmemiştir; Dava yok hükmündedir; derhal durdurma kararı verilsin” yönündeki itirazını da oybirliğiyle geri çevirdi.
Koman’a hastalık tahliyesi
Bu arada davanın tutuklu sanıklarından Jandarma eski Genel Komutanı emekli orgeneral Teoman Koman, duruşmanın öğleden sonraki bölümünde kötüleşti. Bir süredir ciddi sağlık sorunları yaşadığı bilinen Koman, bunun üzerine salon dışına çıkarıldı. Koman’ın avukatları bu gelişme nedeniyle müvekkilleriyle ilgili tahliye talebinin erkene alınarak derhal incelenmesini istedi.
Mahkeme heyeti de, bu acil durum üzerine toplandı ve sanık Koman’ın yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle tahliyesine karar verdi. Ancak mahkeme, tedavisine yardımcı olmak için tahliye ettiği sanık Koman hakkında yurtdışına çıkış yasağı koydu. Koman’ın tahliyesi ile 28 Şubat davasında tutuklu sanık sayısı da 36’ya düşmüş oldu.