Panelde Rıdvan Kaya "Darbe ve Cunta" başlığını, Hülya Şekerci "28
Şubat'ın Kadına Etkisi" başlığını,
Abdurrahman Arslan "28 Şubat sonrası modernleşme ve AKP İktidar Süreci",
Bekir Berat Özipek "
Medya ve 28 Şubat" başlıkları ile sunumlarını gerçekleştirdiler. Panelin moderatörlüğünü yapan Merve Baran giriş konuşması olarak kısaca dünyada ve
Türkiye'de
darbe tanımını yaptı.
Ardından Abdurrahman Arslan sunumu yapmak üzere söz aldı.
Arslan konuşmasının başında darbeyi müslümanlara yapılan bir müdahale olarak mı, askeri darbe konsepti içinde mi değerlendireceğiz ayrımının altını çizdi. Konuşmacı, darbelerin dünyada ve bölgesel olarak Türkiye'de iki kavram üzerine referans bulduğunu söyledi.
İrtica ve çağdaşlık kavramlarının içinin
sistem eli ile doldurulmasından hasep, toplumun bu referanslara karşı tepki geliştirme yetisinin azaldığını dile getirdi. İktidar alanı ve algısının Osmanlı'dan Cumhuriyet'e değişmediğini belirten Arslan,Cumhuriyet'te de bürokratik tutum devam ettiğini,farklı olarak padişahın olmadığını söyledi.İktidar alanları her zaman kendini ideolojik bir zırha büründürmüştür diyen Arslan bu sürecin Türkiye içinde
Alevilik,Bektaşilik,Nakşilik ve Cumhuriyet'te kemalizm olarak devam ettirildiğini ifade etti.
Müslümanların kimlik kırılmasına yol açtığı söylenen darbe 28 Şubat'ın aslında bu kırılmanın günyüzüne çıktığı tarihi olduğuna dikkat çeken konuşmacı, bu kırılmanın politik ifadesinin AKP'de görüldüğünü belirtti.Arslan, konuşmasını şu sözleri ile sonlandırdı "sosyal-pratik alanda müslüman erkekler kapitalizm kıskacına kadınlar ile sosyal ilişkiler tanziminde feminizm dalgasına maruz kaldılar ve yenildiler."
İkinci konuşmacı olan Bekir Berat Özipek, Medya ve 28 Şubat başlığı ile panele devam etti.
Özipek konuşmasına, darbe sürecinde medya totoliter tavrı ve militarist güçlerin emri ile farklı görüşleri kabul etmiyordu, diyerek başladı. Bugünün endişeli modernleri o gün de endileşililerdi ve irtica gelecek korkusuyla halkı korku psikolojisi ile kuşattılar diyen Özipek, bu süreçte öne çıkan maşa isimlerin perde olduğunu,bu perdenin inmesiyle darbenin gerçek yüzünün ortaya çıktığının altını çizdi. Sunum,sosyo-
ekonomik çöküntü kirliliğinde öne çıkan kurumları açıklayarak devam etti. Özipek bu süreçte bankaların boşaltılmasıyla yoksulluğun arttığını,askerlerin büyük holdinglerin danışmanlığını yapmak gibi ironik bir konuma geldiklerini dile getirdi. Darbe hükümeti biçilen kaftanı giyer mantığının 28 Şubat'ta da öne çıktığını belirten Özipek, ekonomik çöküntü ile birlikte ilmi gelişmelerin durduğunu çünkü darbe sürecine ivme kazandıran temel unsurun üniversiteler ve kendini aydın olarak tanımlayan insanlar olduğunun altını çizdi. Konuşmacı,darbeler tarihini Türkiye'de, doğrultusu aynı olan, aktörleri ve kurbanları değişen bir oyun olduğunu belirtti. Özipek konuşmasını, üniversiteler
beyin mezarlığı haline getirildi, garnizona dönüştürüldü ve bu hala devam etmektedir, diyerek sonlandırdı.
Berat Özipek'ten sonra konuşmayı Hülya Şekerci aldı.
Şekerci konuş
masa, darbenin hangi kadına etkisi, sorusunu sorarak başladı. " '97'de irtica karşıtı kadınlar mı yoksa örtüsünden dolayı okullardan atılan kadınlar mı, Nejla Arat'lar mı yoksa ikna odalarında
psikolojik harbe maruz kalan müslüman kadınlar mı?" Darbelerin,demokrasiye balans ayarı söylemi ile ortaya çıktığını fakat
muhalif kesime ve direkt olarak topluma balans ayarı yaptığını söyleyen Şekerci, 28 Şubat'ın ağırlıklı olarak müslüman kimliğine yapılmış bir darbe olduğunun altını çizdi.Konuşmacı, müslüman kimliğin en görünür şekli olan başörtüsünün merkeze konduğunun ve bunun çevresinde islami değerlere dokunduğunu ifade etti.Darbe sürecinde sosyal ve siyasal olaylara katılımları daha geride olan müslüman kadınlar sürecin öznesi durumuna geldiler bununla birlikte ciddi bir kimliksel
sorgulama içine girerek mücadele alanlarında yerlerini aldılar diyen Şekerci,ayrıca kadınların bu süreçte
okuma oranlarının geliştiğine dikkat çekti.Şekerci, militarizmin balans ayarının, toplumun sistemi tanımlaya ve kendini konumlandırdığı alana yönelik ciddi tavırlar geliştirdiğini dile getirdi. Yine bu süreçte müslüman kadınlar kimlik ve kişilik ayrımı içine sokuldu,trajikomik şeylerler
burun buruna geldiğini söyleyen konuşmacı, feministlerin bu süreçte kadına karşı geliştirdiği söylemleri ile çeliştiklerinin altını çizdi.Şekerci, kimliksel mücadele içinde bulunan müslüman kadınları, kadınlara
özgürlük iddiası içinde bulunan feministlerce yanlız bırakıldığına dikkat çekti.Ayrıca Şerci, başörtüsü mücadelesinde müslümanların
savunma psikolojilerinde ilkesel bit tutum sergileyemediklerini bu mücadeleyi sadece
insan hakları bağlamında değerlendirdikleri özeleştirisini sunarak konuşmasını bitirdi.
Panel,son konuşmacı olan Rıdvan Kaya'nın "Darbe ve Cunta" başlığı sunumu ile devam etti.
Kaya konuşmasının başında, darbelerin temelindeki militarist zihniyetin, kendini toplumun düzenleyicisi konumunda gördüklerini belitti. 28 Şubat darbesi diğer darbelerde olduğu gibi halkım kimliğine müdahale eden bir zihniyetin ürünü olduğunu söyleyen Kaya,28 Şubat darbesinin merkezinde Genel Kurmay'ın olduğuna dikkat çekti. Kaya konuşmasının devamında darbe destekçilerini şöyle sıraladı : Askeri gücün yanında
sivil bürokrasi olarak yargı,ekonomik gücü elinde bulunduran kesimler mesela Tüsiad,
işçi kesimin temsilcisi olduğunu iddia eden bazı sendikalar, kartel medyanın yanında ideolojik kılıfı meşrulaştırıcı fetvaları ile üniversiteler...
28 Şubat darbesi özelde müslümanlara doğrultulan bir
silah olduğunu belirten Kaya, darbe ve kışkırtıcı eylemlerin bölgesel ve küresel çapta iyi tahlil edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Buna örnek olarak 11 Eylül'ün Türkiye'deki 28 Şubat darbesinin küresel çapta yansıması olduğuna değinen Kaya,darbe süreçlerinde Türkiye'de kendini aydın olarak niteleyen kesimlerin verdiği brifinglerde toplumu aptal yerine koyduğunu söyledi. Toplumun, darbe sürecinden sonraki yapılanmalar ve kurumlara dikkat etmesi gerektiğini belirten Kaya, toplumun talepleri olması ve haklarını koruması gerektiğinin altını çizdi. Kaya, süreç içerisinde ve günümüzde hala devam eden
darbeci militarist mantığının işlediği alanlar ile ilgili bazı taleplerini şöyle dile getirdi:
Yargıda çift başlık kaldırılmalı, askeri yargı saçmalığına son verilmeli, TSK
35. madde darbeciliği hukuki çerçevede meşru kılan bir maddedir ve değiştirilmelidir,eğitim alanında askeriye elini çekmeli,
milli güvenlik dersi kaldırılmalı... Kaya konuşmasını, militarizmin; darbeciliğin beslendiği kaynakların tespitinin ve bu
bataklık kurutulmasının önemine dikkat çekerek sonlandırdı.
Panel, öğrencilerin sözlü ve yazılı soruları ile devam etti.