10
Şubat 1918'de
vefat eden Cennetmekan, Batı Emperyalizmi'ne karşı,
Afrika içlerinden Çin'e kadar uzanan büyük bir savaş verdi. Bugünkü
Ergenekon Terör Örgütü gibi, o dönemde de
ülkenin başına bela olan İttihat ve Terakkiciler tarafından 33 yıl süren saltanatının ardından tahttan indirilen
Abdülhamid Han, Siyonistlerin de korkulu rüyası olmuştu.
CENNETMEKAN NELER YAPMAMIŞ Kİ...
10 YAŞINDA ANNESİNİ KAYBETTİ
10 yaşındayken annesini kaybetmesi üzerine manevi annesi Başikbal Perestû Hanımefendi'nin terbiyesi
altında büyüdü. Çok iyi bir eğitim alan
Abdülhamid Han,
Arapça,
Farsça,
Osmanlı Edebiyatı ve diğer
İslami İlimleri de
ders olarak almıştı.
VELİYYULLAH OLARAK BİLİNİYORDU
Abdülhamid Han, kurulduğu yıl Yeni Osmanlılar Cemiyeti'ne girdi ancak cemiyetin yanlış gayeler peşinden gittiğini düşündüğü için ayrıldı. Sultan, takva ve
dindarlığı sebebiyle
halk arasında veliyyullah olarak biliniyordu. 31
Ağustos 1876'da Osmanlı tahtına oturan Abdülhamid Han, dış ve iç düşmanların bütün gayretlerine rağmen, 27
Nisan 1909 yılına kadar tam 33 yıl boyunca Osmanlı tahtında oturmayı başardı. 10 Şubat 1918'de
İstanbul'da vefat eden Sultan, büyükbabası için Divanyolu'nda yaptırılmış olan Sultan 2. Mahmut Türbesi'nde yatmaktadır.
DİN VE FENNE ÇOK ÖNEM VERDİ
Sultan Abdülhamid'in çok güçlü bir hafızası vardı. Bir gördüğünü bir daha unutmazdı. Açık ve net bir konuşması olan Cennetmekan Sultan aynı zamanda çok dindar bir insandı. Kızı Ayşe Sultan babasının dindarlığını şöyle anlatmıştır: “Babam doğru ve tam dinî itikada sahip bir Müslümandan başka biri değildir. Beş
vakit namazını kılar, Kur'an-ı Kerîm okurdu. Daima camilere devam ettiğini, Ramazanlarda
Süleymaniye Camii'nde namaz kıldığını, o zamanlar camide açılan sergilerden
alışveriş ettiğini hikaye tarzında anlatırdı. Babam herkesin namaz kılmasını, camilere devam edilmesini çok isterdi. Sarayın hususi bahçesinde beş vakit
Ezan-ı Muhammedi okunurdu. Babamın bir sözü vardı: “Din ve fen” derdi. Bu ikisine de itikat etmenin caiz olduğunu söylerdi.”
ÇOK ÇALIŞKANDI
Sultan Abdülhamid aynı zamanda çok çalışkan bir padişahtı. Günde muntazam 15-16 saat çalıştığı söylenmektedir. “
Millet bize çok çalışmamız için
maaş veriyor” diyen Abdülhamid Han, kendisi için
diktatör yorumları yapanların yüzlerine esaslı bir tokat vuruyordu adeta. Çalışma saatleri dışında
hobi olarak marangozlukla uğraştı. Gençliğinde binicilik,
yüzme, atıcılık, güreş gibi sporlar yaptı. Abdülhamid Han,
matbaa ve yayın işlerine çok meraklıydı. Modern matbaa makinelerini Türkiye'ye getirtip kaliteli divan eserleri bastırdı. Mesela Cem Sultan Divanı'nı bastırıp bazı nüshalarını
İngiltere'ye,
Almanya'ya ve Amerika'ya göndertti.
Osmanlı ordusunu
modernize eden Abdülhamid Han, Hicaz Demiryolu gibi devasa işleri de büyük bir başarı ile yapmıştır. Hicaz Demiryolu, finansmanıyla, inşaatıyla ve tasarımıyla, İslam aleminden toplanan bağışlarla tamamen
yerli bir girişimdir.
Sirkeci ve
Haydarpaşa garları da Abdülhamid Han'ın yaptırdığı önemli binalardır. İlk kız okullarını açan Abdülhamid Han, bütün Anadolu'yu baştan başa dolaşacak bir
karayolu ağını da projelendirilip tatbikata geçirmiştir.
Üniversiteler, güzel sanatlar akademisi, ticaret ve ziraat okulları kuran Sultan Abdülhamid, ilk ve orta dereceli okullar, dilsiz ve kör okulları, kız meslek okulları da yaptırmıştır. Vilayetlere liseler, kazalara ortaokullar kurmasıyla beraber, ilkokullar köylere kadar onun döneminde ulaştı.
DARÜLACEZE'Yİ DE O KURDU
Darülaceze ve
Şişli Etfal Hastanesi gibi birçok kuruluşu halkının hizmetine veren Sultan,
Haliç ve Boğaziçi'ne de birer
köprü yaptırmak istiyordu. Bu amaçla Fernidan Arnoden adlı
Fransız mimara projeyi yaptıran Cennetmekan,
Yemen Demiryolu gibi bunu da tamamlayamadan tahttan indirildi.
Hamidiye adı verilen nefis içme suyunu borularla İstanbul'a getirtti. Abdülhamid Han'ın yaptırdığı birçok merkezden bazıları şunlardı; “İstanbul
Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi, Yüksek
Ticaret Merkezi, Haydarpaşa Tıbbiye Mektebi, Düyun-ı Umumiye ve
Karaköy Osmanlı Bankası, Karaköy Palas İş Hanı, Maçka Palas,
Ankara İş Bankası, İstanbul Maçka İtalyan Sefareti,
Tarabya İtalyan Sefareti, Haydarpaşa Garı, Sultanahmet'te Alman Çeşmesi,
Sirkeci Garı,
Kütahya Ulu Camii, İstanbul Yıldız Hamidiye Camii,
Cihangir Camii ve
Beyazıt Devlet Kütüphanesi (Kütübhane-i Umumi-i Osmani).
SİYONİSTLERİN CAN DÜŞMANIYDI
Yahûdîler, Arz-ı mev'ud (vadedilen
topraklar) üzerind
e devlet kurma çalışmalarını hızlandırdıklarında karşılarında Cennetmekan Abdülhamid Han'ı buldular. Yahûdîler 1870 senesinden îtibaren
Filistin toprakları üzerinde zirai yerleşme merkezleri teşkil etmeye başladılar. Daha çabuk ve kesin bir yerleşme yapabilmek için Siyonistlerin lideri Teoder Herzl, Sultan Abdülhamid'le görüştü. Ondan toprak talebinde bulunarak, Filistin'de bir aristokratik cumhuriyet kurmak için izin istediler. Buna karşılık da Osmanlı bütçesinin üç misli para
teklif ettiler ve devletin bütün borçlarını ödeyeceklerini bildirdiler. Bu isteğe karşı Abdülhamid Han tarihimize altın harflerle geçen şu cevabı verdi:
“Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim, bu devleti kanlarını dökerek kazanmış ve yine kanıyla mahsuldar kılmıştır. Ecdadımın kanıyla alınan yer parayla satılamaz.”
Abdülhamid Han ayrıca Yahudilerin gizli faaliyetlerine karşı da harekete geçti. Filistin'in tamamını
arazi-i şahane îlan ederek satılmasını yasakladı. Bizzat şahsına bağlı bir orduyu Filistin'de vazifelendirdi.
Kafkas ve
Balkanlardaki bir kısım Müslümanları Filistin'e yerleştirdi. Padişahın bu faaliyetleri üzerine Yahûdîler, bütün güçlerini Abdülhamid Han'ı tahttan indirme yoluna çevirdiler ve Mason yaptıkları yerli hainlerle işbirliğine giderek bu niyetlerini gerçekleştirdiler.
O GİTTİ, OSMANLI BİTTİ
Sultan Abdülhamid Han devrinde Osmanlı, dünyanın dört büyük gücünden biriydi. Sınırlarımız hala Afrika'nın ortalarından
Avrupa içlerine kadar uzanıyordu. Osmanlı, 7 milyon kilometrekareden fazla olan toprağıyla Abdülhamid Han zamanında her şeye rağmen dimdik ayaktaydı. Çeşitli entrika ve
iftiralarla onu tahtından indirip ülke idaresini eline alan İttihatçılar, Osmanlı Devleti'ni hızlı bir parçalanma sürecine soktular. Önce Trablusgarb'ı İtalyanlar işgal etti, sonra Balkan Harbi bozgunu oldu.
Yunanistan,
Sırbistan,
Bulgaristan ve
Karadağ aralarında anlaşıp Osmanlı'ya saldırdılar ve çok kısa bir süre sonra da 1. Dünya savaşı ile Osmanlı tarihe karıştı.
ULU HAKAN NELER YAPMADI Kİ!
İşte Cennetmekan Abdülahmit Han'ın yaptığı hayırlı hizmetlerden bazıları:
1.
Hindistan, Cava,
Afganistan, Çin,
Malezya,
Endonezya, Açe, Zengibar, Orta
Asya ve Japonya'ya elçiler ve din adamları gönderdi.
2. Dünyanın ilk dişçilik okulunu kurdu.
3. Paris'te İslam Külliyesi kurdu.
4. Çinlilere karşı Doğu Türkistan'a gönderdiği askeri
yardım ile
Orta Asya Müslümanlarını örgütledi.
5.
Kudüs-Yafa, Ankara-İstanbul ve Hicaz demiryollarını yaptırdı.
6. Cami yaptırdığı her köye bir de okul açtı.
7. Modern matbaa makinelerini Türkiye'ye getirtti, ücretsiz kitap dağıttırdı, 6 bin kitabın çevrilmesini sağladı.
8. Beyazıt kütüphanesini kurup 10 bini el yazması olmak üzere tam 30 bin kitap bağışladı.
9. İlk defa elektriği ve gazı getirdi.
10.
Ziraat Bankası'nı kurdu.
11. Dünyanın ilk torpido atan denizaltısını tamamen kendi parası ile yaptırdı.
12. Israrla yerli
kumaş giydi, Hereke bez fabrikası ve Feshane'yi kurdu.
13. Mezuniyet törenlerinde öğrencilere
hediye kitap gönderdi. Yoksul halkına kendi cebinden ödeyerek kömür dağıttı.
14.
Yalova Termal kaplıcalarını kurdurdu.
15. Terkos'un sularını İstanbul'a taşıttı.
16. İlk modern eczanemizi açtırdı.
17. İlk otomobili getirdi ve 5 bin km karayolunu yaptırdı.
18. Dünyanın ilk metrolarından birini Karaköy-
Taksim arasına yaptırdı, atlı ve elektrikli tramvaylar kurdu.
19. Arkeoloji müzeciliğini başlattı.
20. İlk kuduz hastanesini (İstanbul Darü'l-Kelb Tedavihanesi) açtırdı.
21. Teselya savaşı sürerken saraylı hanımlara askerler için
çamaşır diktirdi, yaralı askerler için bizzat kendi eli ile
koltuk değneği yaptı.
22. Midilli adasını eşi Fatma Pesend Hanım'ın şahsi mülkünden ısrarla verdiği para ile Fransızlardan geri aldı.
23. Yıldız
Çini fabrikasını,
Beykoz ve
Kağıthane kağıt fabrikalarını kurdu.
24. Pekin'de Üniversite kurdurdu.
25. Toplu
sünnet merasimleri yaptırıp her bir çocuğa
çeyrek altın gönderdi ve bu yüzden yaz aylarında toplu sünnetlerin yaygınlaşmasını sağladı.
26. Kendi el emeği ile kazandığı ve biriktirdiği parasından bir kısmını her sene borç yüzünden hapse düşenleri kurtarmaya tahsis etti.
27. Her yıl 30 bin saksı satın alıp
çiçek ektirdi.
28.
İzmir limanına izinsiz giremeye kalkan ABD savaş gemisini top ateşine tutturdu.
29. Kendi elleri ile yaptığı marangozluk eşyalarını özellikle gazilere hediye ederdi.
30. Kendisine yapılan bombalı suikasti düzenlemesine rağmen
Ermeni katili affedip Avrupa'da hafiyelik yapmaya gönderdi.
31. Daha sonra
Çanakkale Savaşı'nda kurtarıcımız olacak topları yaptırdı.
32. Sadece Anadolu'da 14 bin ilkokul açtı.
33. Telefonu Avrupa ile birlikte ülkemize getirtti.
34. Peygamberimize, dinimize veya Osmanlı'ya
hakaret içeren oyunları
Fransa, İngiltere, Roma ve ABD'den kaldırttı.
HAKARET EDENLER DAHA SONRA ÖZÜR DİLEDİ
Sultan
İkinci Abdülhamid Han 1905 yılının Temmuz ayında Ermeni komitacıların kendisine düzenlediği bir suikast girişiminden 1 dakika 42 saniyelik bir gecikmeyle kurtulmuştu. Şair Tevfik Fikret ise bunun üzerine Ermeni komitacılara olan sitemini ve Padişah'a olan kinini şu dörtlükle ifade etmişti;
“Ey şanlı avcı, damını bi Hüda kurmadın,
Attın, fakat yazık ki, yazıklar ki, vuramadın.
Dursaydı bir dakikacağız devr-i bi-sukun
Bir hayır olurdu, misli asırlara geçmemiş.”
Rıza Tevfik
Bölükbaşı ise Abdülhamid Han'ın vefatından sonra Sultanı anlamış ve Sultan Abdülhamid Han'ın ‘Ruhaniyetinden İstimdat' adlı şiirinde Ulu Sultan'ın ruhundan şöyle helallik istemişti:
“Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryadım varır mı bargahına?
Ölüm uykusundan bir lahza uyan,
Şu nankör kulunun bak günahına.
Tarihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyasî Padişahına.
Divane sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz.
Sade deli değil, edepsizmişiz.
Tükürdük atalar kıblegahına.
Lakin sen sultanım gavs-ı ekbersin
Ahiretten bile himmet eylersin,
Çok çekti şu millet murada ersin
Şefaat kıl şahım mededhahına.”
MUSTAFA R. ÖZGÜR-VAKİT