Bakanlar
Kurulu'nun ''
Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin
Türkiye Ulusal Programı'' ile ''
Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar''ı, Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde 57. ve 58.
Hükümet dönemlerinde hazırlanan programların ardından, 3. Ulusal Program olarak hayata geçiriliyor.
Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı (Ulusal Program), Türkiye'nin Avrupa Birliğine
katılım sürecinde, kısa ve orta vadede gerçekleştirilmesi öngörülen çalışmaları kapsıyor.
Ulusal Program, bu alanda yapılacak çalışmaların temel esas ve unsurlarını belirlemek amacıyla hazırlandı.
Karara göre, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının, gerekli çalışmaları Ulusal Programda yer alan
hedefler doğrultusunda ve belirlenen zamanda gerçekleştirmeleri esas olacak.
Ulusal Program, yıllık gerçekleşmeler, Katılım Ortaklığı Belgesi, tarama sonu
raporları, müzakere çerçeve belgeleri ve ilerleme raporları da dikkate alınarak, Türkiye'nin ihtiyaç ve önceliklerine göre gerektiğinde güncelleştirilecek.
Kamu kurum ve kuruluşları, AB müktesebatının ulusal mevzuata aktarılması ve uygulanması için Ulusal Programda yer alan gerekli idari
düzenlemeleri ve
personellerinin
hizmet içi eğitimini gerçekleştirecek.
Ulusal Programda yer alan hedeflere uyum ve bunların uygulanması için gerekli finansmanın karşılanmasında öncelikle Ulusal Programda yer alan ihtiyaçlar esas alınacak.
Kamu kurum ve kuruluşları, Ulusal Programda yer alan hedeflerin yerine getirilebilmesi için ihtiyaç duydukları finansmanın temininde,
Mali İşbirliği Programı kapsamında AB tarafından verilen katılım öncesi hibelerden yararlanmaları durumunda; Mali İşbirliği Komitesinin görüşleri de alınarak Avrupa Komisyonu ile birlikte hazırlanan Mali İşbirliği Programında yer alan yatırım ile ilgili projeler, ulusal katkı paylarının karşılanabilmesi için yıllık programlarda yer almasının sağlanması amacıyla, Ulusal IPA (Katılım Öncesi Yardım Mekanizması) Koordinatörü tarafından Devlet
Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığına gönderilecek. Kamu kurum ve kuruluşları da cari ve
transfer harcamaları için
Maliye Bakanlığına müracaat edecek.
ÇALIŞMALARIN TAKİP VE KOORDİNASYONU
Ulusal Programda yer alan hedeflerin belirlenen takvim içerisinde yerine getirilebilmesi için gerekli çalışmaların takip ve koordinasyonu Avrupa Birliği Genel Sekreterliği tarafından yürütülecek. Kamu kurum ve kuruluşları bu koordinasyonun etkin bir şekilde yürütülmesi için Avrupa Birliği Genel Sekreterliği ile
işbirliği içinde gerekli çalışmaları yapacak.
Kamu kurum ve kuruluşları, AB müktesebatına uyum çerçevesinde görev alanlarına giren konuların gerçekleştirilebilmesi için Ulusal Programda yer alan
tedbirler doğrultusunda gerekli düzenlemeleri gerçekleştirecek. Kurumların idari düzenlemelerinde gerekli ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için bu konuda
yetkili kurumlarca azami gayret gösterilecek.
Kamu kurum ve kuruluşlarınca, Ulusal Programda yer alan hedefler doğrultusunda mevcut mevzuatta değişiklik yapılması veya yeni mevzuat çıkarılması halinde, mevzuat taslakları, Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin koordinasyonunda AB müktesebatına uyum açısından önceden incelenerek, Genel Sekreterliğin görüşü alındıktan sonra Başbakanlığa sevk edilecek.
ULUSAL PROGRAMIN İZLENMESİ
Türkiye'nin AB müktesebatına uyum sürecinde kat ettiği gelişmenin düzenli olarak izlenebilmesini ve Avrupa Komisyonuna iletilmesini teminen, kamu kurum ve kuruluşları, Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinde oluşturulan ''Avrupa Birliği Müktesebatına Uyum Ulusal Veri Tabanı''na düzenli olarak bilgi aktaracak.
Ulusal Programın
Bakanlar Kurulunca kabulünün ardından, Ulusal Programda yer alan hukuki, idari ve kurumsal düzenlemelere ait tedbirlere ilişkin gerçekleşmeler, kamu kurum ve kuruluşları tarafından, 2009 yılının
ocak ayından başlamak üzere üç aylık dönemler itibarıyla dönem sonunu izleyen onbeş gün içinde Avrupa Birliği Genel Sekreterliğine bildirilecek. Genel Sekreterlik, müteakip ayın ilk haftasında gelişmelere ilişkin olarak hazırlayacağı bir raporu Bakanlar Kuruluna sunacak.
Ulusal Program, Türkiye'nin önümüzdeki 4 yıl içerisinde AB'ye üyelik sürecinde yapmayı öngördüğü taahhütleri içeriyor. Programda, AB'ye uyum konusunda 100'ün üzerinde
yasa değişikliği ile 300'den fazla tüzük ve yönetmelik gibi düzenlemeler yer alıyor.
Türkiye'nin 3. Ulusal Programı'nın giriş b
ölümünde, AB'ye üyeliğin Türkiye için anlam ve önemi açıklanarak, "Türkiye'nin katılım sürecini başarıyla tamamlamaya kararlı olduğu" vurgulandı.
GİRİŞ BÖLÜMÜ
Programın "Giriş" bölümü, "
Cumhuriyetin dayandığı temel ilkelere ve
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, ulusal bütünlük içinde, bilgi çağını yakalamış, güçlü ve
refah içinde yaşayan,
insan haklarına saygılı, çağdaş, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olmak, geçmiş ve gelecek kuşaklara karşı tarihi ve ebedi bir sorumluluktur" cümlesiyle başladı.
Bu bölümde daha sonra, çağdaşlaşmayı temel ilke olarak benimseyen Türkiye'nin aslında Cumhuriyetin kurulmasından bu yana siyasi, hukuki ve
ekonomik alanlarda her zaman bir
yenileme hareketinin içinde olduğu belirtilerek,
modernleşme ve ileri görüşlü reformlarla somutlaşan bu hareketin, "
Türkiye Cumhuriyeti'nin
toprak bütünlüğü, en açık ifadesini üniter devlet yapısında bulan siyasi birliği, her türlü dil, din, ırk,
cinsiyet ve etnik ayırımın ötesine geçen yurttaşlık bağı ile vicdan özgürlüğüne dayalı
laiklik ilkesinin pekiştirilmesi sayesinde güçlendiği" belirtildi.
Türkiye'nin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma hedefi doğrultusunda,
kalkınmasını en ileri aşamalara getirmeye kararlı olduğu ifade edilerek, 21. yüzyılda Türkiye'nin dünya standartlarında üreten, gelirini adil paylaşan, insan haklarını güvenceye alan, hukukun üstünlüğünü, katılımcı
demokrasiyi, laikliği, din ve vicdan özgürlüğünü uluslararası standartlarda gerçekleştiren, etkili ve yaratıcı bir devlet olma yönünde çaba harcamakta olduğu bildirildi.
"Türkiye'nin, hedeflerine ulaşmasını sağlayacak en önemli projesi, Avrupa Birliği'ne tam üyeliktir" denilen bölümde, Türkiye'nin AB ile bütünleşme emelinin, her vatandaşının bugününü ve yarınını temelden etkileyen
toplumsal bir dönüşüm projesi olduğu kaydedildi. Bunun ayrıca, üretimden tüketime, sağlıktan eğitime, tarımdan sanayiye, enerjiden çevreye,
adaletten güvenliğe, günlük yaşamın her alanında köklü değişiklikleri gerektiren,
ülkeyi evrensel standart ve
uygulamalara götürecek büyük bir reform hareketi olduğu vurgulandı.
Üyelik yolunda gerçekleştirilen siyasi, hukuki, ekonomik veya toplumsal her
reformun, bireyin hayat standardını yükseltirken, Türkiye'nin uluslararası ekonomik gücünü, demokratik saygınlığını ve güvenliğini de artırmakta olduğu belirtildi.
Giriş bölümünde şöyle devam edildi:
"Avrupa Birliği'ne üyeliğimiz, halkımızın
desteklediği ulusal bir hedeftir. Türkiye'nin stratejik vizyonunun da ayrılmaz bir parçası olan bu hedef, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi ve Atatürk'ün ulusumuz için belirlemiş olduğu çağdaş uygarlıkla bütünleşme ülküsüyle birebir örtüşmektedir."
AB SÜRECİ
Tarih boyunca Avrupa kıtasının siyasi, ekonomik ve kültürel yapısının bir parçası olan Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 45 yıldır devam eden
ortaklık ilişkisinin, 1999
Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin adaylığının teyit edilmesiyle birlikte yeni bir sürece girdiği belirtilerek, 12-13
Aralık 2002 tarihli
Kopenhag Zirvesi'nde AB'nin, Avrupa Komisyonu'nun 2004 aralık ayındaki rapor ve önerileri doğrultusunda Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmesi şartıyla üyelik müzakerelerinin geciktirilmeksizin açılmasını taahhüt ettiği hatırlatıldı.
Bunu takiben AB'nin, 1999 Helsinki ve 2002 Kopenhag Zirveleri ile 16-
17 Aralık 2004 tarihli
Brüksel Zirvesi'nde, alınan kararlar doğrultusunda, Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini yeterli ölçüde karşıladığını teslim ederek üyelik müzakerelerinin 3
Ekim 2005 tarihinde başlatılmasına karar verdiği anımsatıldı. 59. hükümetin
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın 3 Haziran 2005 tarihinde AB ile müzakereleri yürütmek üzere
Başmüzakereci olarak görevlendirildiği bildirildi.
3 Ekim 2005 tarihinde Lüksemburg'da toplanan AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi'nin aralık 2004'teki AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi sonrasında yayınlanan bildiriden aldığı yetkiyle
Müzakere Çerçeve Belgesi'ni kabul ettiği ve Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin böylece resmen başlatıldığı da kaydedildi.
Müzakerelere yönelik çalışmaların yürütülmesiyle ilgili olarak Başmüzakerecinin başkanlığında, AB Genel Sekreteri,
Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı,
Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşar Yardımcısı ve AB nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisinden müteşekkil "İzleme ve Yönlendirme Komitesi" oluşturulduğu anımsatılarak, katılım sürecinin, 33 fasılda Türk ulusal mevzuatının AB müktesebatına uyumuna yönelik tanıtıcı ve ayrıntılı tarama toplantılarının yapılması ve fasılların müzakere edilmesi şeklinde sürdüğü ifade edildi.
12 Haziran 2006 tarihinde Lüksemburg'da düzenlenen hükümetlerarası konferansta taraması biten ilk fasıl olan "
Bilim ve
Araştırma" nın müzakerelere açıldığı ve aynı gün kapandığı belirtilerek, AB ile yakın işbirliği içinde devam eden katılım sürecinin toplumun ilgili tüm kesimlerini içine almasına büyük önem atfedilmekte olup, süreç ilgili kurum ve kuruluşlar arasında artan eş güdüm ve işbirliği halinde yürütüldüğü bildirildi.
Müktesebata uyum bağlamında kamu bürokrasisinin ilgili tüm birimlerinin sorumlulukları dahilinde katılım sürecinde doğrudan yer almakta ve atılacak adımlar ile hedeflerin saptanmasında söz sahibi olmakta olduğuna dikkat çekilerek,
sivil toplumun katılım sürecine katkısının büyük önem taşıdığı, bu bağlamda sivil toplum örgütlerinin, tarama toplantılarının sonuçları hakkında bilgilendirilmekte olduğu kaydedildi. Müzakereye açılacak fasıllar hakkında Türkiye tarafından hazırlanan müzakere pozisyon belgesinin kaleme alınmasına yönelik çalışmalar sırasında sivil toplum örgütlerinin de görüşlerine başvurulmakta olduğu bildirildi.
"Türkiye, Avrupa Birliği'ne üyelik yolunda hukuksal, siyasi ve ekonomik reformların gerçekleştirildiği dinamik bir süreç içinde bulunmaktadır" denilen giriş bölümünde, bu süreçte amacın, demokratik sistemin tüm kurum ve kurallarıyla işlerliğinin sağlanması olduğu vurgulandı.
Katılımcı demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlüklerin sadece birer evrensel insanlık değeri değil, ekonomik ve siyasal istikrarın ve kalkınmanın en güvenilir dayanağı olduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi:
"Türkiye, Avrupa Birliği'ne üyeliğin şartı olan Kopenhag kriterlerini benimseyerek, bugüne kadar gerçekleştirdiği reform ve uyum çalışmalarıyla, daha özgürlükçü, daha katılımcı ve daha çağdaş demokrasiye ulaşma iradesini kanıtlamıştır."
Bu bölümde, uygulanmakta olan ekonomik programın da etkisiyle Türkiye'nin
serbest piyasa ekonomisinin kurallarıyla işleyen bir düzene sahip olduğu belirtilerek, AB içindeki
rekabete karşı dayanıklılığını ise
Gümrük Birliği'ndeki rekabet gücüyle ortaya koyduğu kaydedildi.
"AB ile ilişkilerimizde ekonomik ve ticari açıdan önemi gittikçe artmaya başlayan ciddi bir sorun,
Gümrük Birliği yükümlülüklerimiz kapsamında, AB'nin tercihli ticaret rejiminin üstlenilmesi sürecinde Türkiye'nin AB ile eşit ve/veya benzer koşulları haiz olmaması nedeniyle, imzalanamayan Serbest
Ticaret Anlaşmalarının (STA'lar) Türkiye ekonomisi ve ticaretinde ciddi sıkıntılara yol açmasıdır" denilerek, bu konunun bakanlar düzeyinde gündeme getirildiği, ayrıca Gümrük Birliği Ortak Komitesi gibi çeşitli platformlarda Avrupa Komisyonuna defalarca vurgulandığı bildirildi.
Söz konusu sorunların giderilmesi amacıyla, taraflar arasında Gümrük Birliğinin işleyiş kurallarını belirleyen 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nın, başta 16. ve 58. maddeleri olmak üzere, ilgili hükümlerinin işletilmesi suretiyle çeşitli tedbir mekanizmalarının değerlendirilmesi ve sorunun çözümüne yönelik bir sonuca ulaşılmasına ihtiyaç bulunduğuna işaret edilerek, şunlar ifade edildi:
"Türkiye'nin AB ile müzakere eden ülke konumuna gelmesi ve tam üyelik hedefine daha da yaklaşması siyasal, stratejik ve güvenlik bağlamında ülkemizin konumunu güçlendirmektedir. Türkiye, katılım sürecini başarıyla tamamlamakta kararlıdır.
Büyük toplumsal projesini tamamlamış bir Türkiye;nin 21. Yüzyıl;a demokratik bir güç odağı olarak girmesi, bölgesel ve uluslararası barış ve istikrarın tesisi için değeri biçilmez bir fırsat olduğu kadar, içinde yaşadığımız çalkantılı bölgede ve daha ötesinde çağdaşlaşma arayışı içinde olanlara da bulunmaz bir ilham kaynağıdır. Türkiye'nin AB ile bütünleşme projesinin başarıya ulaşması, Medeniyetler İttifakı'nın yaşama geçirilmesi, AB'nin temelinde yer alan değerlerin evrenselliğinin kanıtlanması ve uluslararası barış ve istikrarın sağlanması bakımından tarihi bir dönüm noktası olacaktır."
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Türkiye'nin dış politikasının Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine dayandığı hatırlatılarak, bu çerçevede Türkiye'nin, komşularıyla ve mücavir bölgelerle ilişkilerini güçlendirme çabaları doğrultusunda, Yunanistan'la ekonomi/ticaret, ulaştırma, enerji gibi çeşitli alanlarda işbirliğinin geliştirilmesi ve ikili sorunların
diyalog yoluyla çözümüne yönelik çaba ve girişimlerinin süreceği bildirildi. Türkiye'nin muhataplarının da "aynı yapıcı anlayış içinde olmaları gerekli olduğu" vurgulandı.
Türkiye'nin benzer biçimde AB ile güçlendirilmiş diyaloğun bir parçası olarak,
Kıbrıs'ta adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılması çabalarını desteklemekte olduğu belirtilerek, "Ada'daki gerçekler, iki ayrı halkın ve demokrasinin varlığına dayanan, iki kesimliliğin, iki tarafın siyasi eşitliğinin, iki kurucu devletin eşit statüsünün ve yeni ortaklık devleti parametreleri" temelinde, her iki tarafça kabul edilebilecek bir çözümün bulunması yönünde BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonu çerçevesinde gösterdiği çabaların desteklenmeye devam edileceği bildirildi.
Bu bölümde Kıbrıs'la ilgili olarak daha sonra şunlar kaydedildi:
"
Garanti ve İttifak Antlaşmaları yürürlükte kalacaktır. Türkiye, güven ortamını geliştirerek kapsamlı bir çözüme olanak sağlamaya matuf olarak
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin attığı yapıcı adımları desteklemektedir."
SİVİL TOPLUM DİYALOĞU
Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin en önemli üç temel unsurundan birinin sivil toplum diyaloğu olduğu belirtilerek, Türkiye'nin AB nezdindeki imajı ve AB'nin Türk halkı nezdindeki imajını yükseltme ve toplumlar arası bağları güçlendirme amacını taşıyan Sivil Toplum Diyaloğu süreci kapsamında Avrupa Birliği Genel Sekreterliği tarafından uygulanan "AB ve Türkiye arasındaki Sivil Toplum Diyaloğunun Geliştirilmesi" projesinin 2008 yılının Haziran ayında fiilen başladığı hatırlatıldı.
Proje kapsamında kentler ve belediyeler, meslek örgütleri, üniversiteler ve diyalog için
gençlik girişimleri bileşenleri çatısı altında 19.3 milyon Avro tutarında 119 hibe projesi uygulanmakta olduğu belirtilerek, bundan sonraki aşamalarda projenin daha da genişletilerek, toplumun tüm kesimlerini kapsayıcı hale getirileceği bildirildi.
"Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda atacağı adımlar, vatandaşlarımızın doğrudan doğruya daha gelişmiş demokrasi ve hukuk değerleri içinde yaşamlarını sürdürmeleri ve daha iyi ekonomik ve toplumsal şartlara sahip olmalarının hızlandırılmasına yönelik atılımlardır" denilen giriş bölümü, şu ifadelerle tamamlandı:
"Bu nedenledir ki Türkiye, Avrupa Birliği'ne katılım sürecindeki yükümlülüklerini, Cumhuriyetimizin temel ilkelerine ve Atatürk'ün mirasına sahip çıkacak bir anlayışla, süratle yerine getirmek azminde ve kararlılığındadır. Ulusal Program'la ortaya konulan hususlar, Türk halkının benimsediği bu yaklaşımı yansıtmaktadır."
Türkiye'nin 3. Ulusal Programı'nın "Siyasi Kriterler" bölümünde şimdiye kadar bu alanda yapılan reformlar ve söz konusu reformların uygulanması ele alınarak, yasal düzenlemeleri tamamlanacak olan alanlarda yapılacak çalışmalar da detaylı şekilde anlatıldı.
Programın "Siyasi Kriterler" bölümünün başında "Türkiye, kapsamlı anayasal ve yasal reformlar gerçekleştirmiş ve bu reformları uygulamaya geçirmek üzere gerekli adımları süratle atmıştır" denildi.
Bu bağlamda, işkence ve kötü muamelenin önlenmesine yönelik kapsamlı yasal ve idari düzenlemeler yapılarak, "sıfır hoşgörü" politikasının uygulamaya konulduğu belirtilerek, ölüm cezasının her koşulda kaldırıldığı, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi" (AİHS) hükümleri ile "
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi" (
AİHM) içtihadı ile uyumlu olarak düşünce, ifade ve basın özgürlüklerinin genişletildiği bildirildi.
Dernekler ve vakıflar ile toplantı ve gösteri haklarına ilişkin düzenlemelerin iyileştirildiği ifade edilerek, kadın-erkek eşitliğinin geliştirilmesi ile kadın ve çocuğa yönelik şiddetle etkin mücadele edilmesine ilişkin düzenlemeler yapıldığı, bütün Türk vatandaşlarının kültürel zenginlik ve haklarının güvence altına alındığı, Türk vatandaşlarının günlük hayatlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğretilmesi ve yayın hakkının sağlandığı kaydedildi.
İnsan hakları alanında, devlet ile sivil toplum arasında İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları aracılığıyla kurulan diyaloğun güçlendirildiği belirtilerek, yürütmeye yönelik olarak kuvvetler ayrılığı ilkesi temelinde yeniden yapılanma çalışmalarına devam edildiği kaydedildi. "Gayrımüslim cemaatlere mensup vatandaşlarımıza ilişkin mevzuatı iyileştiren düzenlemeler uygulamaya geçirilmiştir" denildi.
Reformların etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla hükümet tarafından kurulan Reform İzleme Grubu'nun (RİG)
Eylül 2003 tarihinden bu yana düzenli aralıklarla toplanmakta ve uygulama konusunda atılan adımları değerlendirerek daha fazla özen gerektiren konular başta olmak üzere reformların süratle ve etkili şekilde uygulanması yönünde kararlar almakta olduğu belirtildi.
Diğer taraftan, siyasi kriterlerle ilintili çeşitli sözleşmeler imzalanmış veya onaylanmış olduğu söylenilerek, bunlar şöyle sıralandı:
"
Birleşmiş Milletler
Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi", “
İşkenceye ve Diğer Zalimâne, Gayrıinsani veya Küçültücü Muamele veya
Cezaya Karşı BM Sözleşmesi;ne Ek İhtiyari Protokol", “Ölüm cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına İlişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 13 No.lu Protokol", “Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi;ne Ek İkinci İhtiyari Protokol", “Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokol" ve “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi."
REFORMLARIN UYGULANMASI
Gerçekleşen reformların aynı zamanda etkili bir şekilde uygulanmasına yönelik olarak başlatılan çalışmaların sürmekte olduğu belirtilerek, reformların ruhunu uygulamaya eksiksiz olarak yansıtmayı amaçlayan birçok idari düzenleme yapıldığı, bu bağlamda, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde yayın ve öğrenime ilişkin yönetmelikler uygulamaya konduğu, cemaat vakıflarının taşınmaz mallar üzerindeki tasarruflarına ilişkin ve
derneklerle ilgili yönetmelikler yürürlüğe konarak, bu yönetmeliklerin uygulamasının içselleştirildiği kaydedildi.
Bu çerçevedeki diğer çalışmalar şöyle anlatıldı:
"İşkence ve kötü muamelenin önlenmesi bağlamında
kamu görevlilerinin bilinçlendirilmesi amacıyla genelgeler yayımlanmıştır. Kanun uygulayıcıları başta olmak üzere, kamu görevlilerine yönelik insan hakları eğitimi programları yaygınlaştırılmış ve insan hakları, başta kolluk kuvvetleri olmak üzere tüm kamu görevlilerine yönelik eğitim programlarının daimi konusu haline getirilmiştir.
Hâkim ve savcıların özellikle "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi" (AİHS) hükümleri ve "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi" (AİHM) içtihadı konusunda bilgilerinin arttırılması amacıyla
Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği ile işbirliği halinde geniş kapsamlı programlar sürdürülmektedir. 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren yürürlüğe giren çeşitli konulardaki
Adalet Bakanlığı genelgeleriyle, gerek AİHS;ye ve AİHM kararlarına, gerek
Anayasamızın 90. Maddesi;ne atıflar yapılmıştır. Ayrıca, 20 Ocak 2006 tarihinde yürürlüğe giren “Yazılı ve Görsel
Basınla İlgili Uygulamalar" başlıklı genelgeyle, temel hak ve hürriyetlerin en önemlilerinden biri olan ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında yapılan inceleme ve
soruşturmalarda AİHM kararları da dikkate alınarak, yapılan düşünce açıklamalarının
eleştiri sınırları içinde kalıp kalmadığının titizlikle değerlendirilmesi konusunda gereken dikkat ve özenin gösterilmesi talep edilmiştir."
Tüm bu alanlardaki uygulamalarda reformlara koşut somut ilerlemeler sağlandığı ifade edilerek,
TBMM AB Uyum Komisyonu'nun uyum yasama çalışmalarında etkin bir şekilde rol almaya devam ettiği belirtildi.
Bu bölüm daha sonra şöyle devem etti:
"
Temel yasaların tümüyle değişmesi uzun sürecek kapsamlı bir yasama faaliyeti olup, bu süreç içinde “
Türk Ceza Kanunu", “Ceza Muhakemeleri Kanunu", “
Basın Kanunu", “İskân Kanunu", “Vakıflar Kanunu", “Dernekler Kanunu", “
İl Özel İdaresi Kanunu", “Türkiye Radyo ve
Televizyon Kanunu" ve “Belediye Kanunu" gibi birçok temel
kanun yeniden düzenlenmiştir. Hükümet, temel yasaları bir bütünlük içinde yenileme çalışmalarına önümüzdeki dönemde de aynı hızla devam etmeyi hedeflemektedir. Uyum çalışmaları çerçevesinde reform süreci, “Türkiye Hâkimler ve
Savcılar Birliği Kanunu", “Hukuk Muhakemeleri Kanunu" ve “
Sayıştay Kanunu" tasarılarının yürürlüğe girmesiyle devam edecektir. “
Askerî Mahkemeler
Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" yürürlüğe girmiştir."
TAMAMLANACAK YASAL DÜZENLEMELER
Türk hükümetinin, yine bu bölümde açıklanan bazı başlıklar altında sıralanan yasal düzenlemeleri tamamlamaya kararlı olduğu belirtilerek, "Temel hak ve özgürlükler, demokrasi ve hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlıkların korunması ve saygı görmesi hususlarında yapılan tüm reformların uygulamadaki etkisinin artmaya devam etmesi ve gerekli görülen tamamlayıcı yasal düzenlemelerin de ivedilikle hayata geçirileceği konusunda Hükümetin iradesi tam ve kesindir" denildi.
"Türkiye artık, ağırlıklı olarak siyasi kriterler alanında gerçekleştirilen reformların uygulanmasının iyileştirilmesi ve süregelen zihniyet değişikliğinin pekiştirilmesi dönemine girmiştir" denilerek, yasal düzenlemeleri tamamlanacak başlıklar maddeler halinde şöyle sıralandı:
KAMU YÖNETİMİNİN İŞLEVSELLİĞİ
"1-Kamu Yönetiminin İşlevselliği
Şeffaf ve etkin bir idari yapılanmanın gerçekleştirilmesi için Genel İdari Usul Kanununun kabul edilmesi yönünde çalışmalara devam edilmektedir. Bu kapsamda İdari Yargılama Usulü Kanununda da değişiklik yapılacaktır.
Tam anlamıyla işlevsel bir "
Kamu Denetçiliği Kurumu" kurulacaktır.
Yolsuzlukla mücadele kapsamında Türkiye;de “Saydamlığın Artırılması ve Kamuda Etkin Yönetimin Geliştirilmesi Komisyonu"nun Sekreterya hizmetini yerine getiren Başbakanlık
Teftiş Kurulu, “Türkiye;de iyi yönetişim ve şeffaflığın artırılması ile yolsuzlukla mücadele eden kurumlar arasında koordinasyonun sağlanması" ve kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele stratejisi geliştirilmesi hususlarındaki çalışmalarını etkin bir şekilde sürdürmeye devam etmektedir.
"Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"la kamu görevlilerinin uymaları gereken saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük,
hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik davranış ilkelerini belirlemek ve uygulamayı gözetmek üzere "Kamu Görevlileri Etik Kurulu" kurulmuştur. Söz konusu Kamu Görevlileri Etik Kurulu, çalışmalarına etkin bir şekilde devam etmektedir.
Maliye Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan özel denetim
tekniklerini içeren modüllerle yolsuzluk ve
kayıt dışı ekonomi ile mücadele alanında başlatılan kapsamlı çalışma sürdürülecektir.
"Siyasi Etik Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi"ne ilişkin sürecin süratle tamamlanması için çalışılacaktır. Bu Teklif çerçevesinde, TBMM ve Bakanlar Kurulu üyeleri ile ilgili olarak saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik ilkelerin belirlenmesiyle bu doğrultuda görev yapmak ve siyasi etik düzenlemesinin uygulanmasında etkinliği artırmak amacıyla TBMM'de Siyasi Etik Komisyonu'nun kurulması, görev, yetki, çalışma usul ve esaslarının,
temiz siyaset ve saydamlık ilkeleri çerçevesinde düzenlenmesi öngörülmektedir. Ayrıca bu Teklif, siyasi etik alanında yapılan düzenlemeler ve 1/6/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri çerçevesinde, Mal Bildirimi;nde Bulunulması,
Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu;nda değişiklik yapılmasına ilişkin hükümler içermektedir.
T.C. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı;nın,
Paris İlkeleri çerçevesinde yeniden yapılandırılması çalışmaları sonuçlandırılacaktır.
"
OECD Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Rüşvet Vermenin Önlenmesi Sözleşmesi" hükümleri ile 1997 tarihli Gözden Geçirilmiş Tavsiye kararlarının etkin bir şekilde uygulanması amacıyla, ilgili kamu kurum ve kuruluş temsilcilerinin katılımıyla kurulan "Ulusal Görev Gücü", Adalet Bakanlığı koordinasyonunda çalışmalarını sürdürecektir.
Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu"nun (GRECO) I. ve II. Aşama Türkiye Değerlendirme Raporlarındaki
tavsiyelerinin yerine getirilmesi için yapılan çalışmalara etkin bir şekilde devam edilecektir.
Siyasi partiler mevzuatı ve
siyasi partilerin finansmanı ile ilgili konularda Avrupa ülkeleri uygulamalarıyla paralellik oluşturulması için mevcut çalışmalar sürdürülecek ve gerekli hukuki düzenlemeler yapılacaktır. Bu çerçevede “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun;da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Taslağı"na ilişkin çalışmalar tamamlanacak ve
Meclis;e sevk edilecektir.
Merkezi idareyi yeniden yapılandırmayı ve yerel idarelere yetki devretmeyi hedefleyen yerel
yönetimlere ilişkin olarak ahiren kabul edilen mevzuatın etkin şekilde uygulanmasına devam edilecektir. Bu çerçevede, yerel yönetimlerle ilgili olarak bugüne kadar “Belediye Kanunu", “Büyükşehir Belediyesi Kanunu", “İl Özel İdaresi Kanunu", “Mahalli İdare Birlikleri Kanunu" ve “İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun" yasalaşmıştır.
Kamu Personel Reformu çalışmalarına devam edilecektir.
İç güvenlik hizmetinin, Hükümetin belirleyeceği politikalar doğrultusunda ve yine Hükümetin denetim ve gözetiminde; "hukukun üstünlüğü" ve "insan hak ve hürriyetleri" çerçevesinde, kolluk kuvvetlerinin profesyonel ve uzmanlaşmış birimleri tarafından yerine getirilmesi esastır. Bu kapsamda, iç güvenlik yönetiminin koordinasyonunu ve sivil idarenin iç güvenlikle ilgili görev, yetki ve sorumluluklarını etkin olarak yerine getirmesini güçleştiren mevzuat hükümleri ve uygulamaları değiştirilecektir.
SİVİL-ASKER İLİŞKİLERİ
2. madde olarak ise sivil-asker ilişkileri konu edilerek, şunlar belirtildi:
"Milli
Güvenlik Kurulu"nun (MGK) danışma organı olma niteliği, Anayasa ve ilgili yasa değişiklikleriyle yeniden tanımlanmıştır. Gerçekleştirilen bu reformların etkin şekilde uygulanmasının sağlanmasına ve bu çerçevede, ulusal güvenlik stratejisinin Hükümetin sorumluluğunda oluşturulması ve yürütülmesine devam edilecektir.
Anayasa"nın değiştirilmiş 160. maddesi uyarınca, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bütün gelir ve giderleri ile malları Sayıştay'ın denetimine tabidir. Geçen yasama döneminde hazırlanmış olan yeni
Sayıştay Kanunu Teklifi'nde uygulamayla ilgili teknik düzenlemelerin tümüyle yerine getirilmesini sağlamak üzere iki maddeye yer verilmiştir.
Demokratik hukuk devletinin gerekleri çerçevesinde hazırlanacak Yargı Reformu Stratejisi'nin bir parçası olarak askeri
mahkemelerin de görev ve yetkilerinin tanımlanmasıyla ilgili düzenlemelere devam edilecektir."
YARGI
Siyasi kriterler çerçevesinde yasal düzenlemeleri tamamlanacak olan 3. madde olarak da "Yargının İşlevselliği ve Verimliliği" konusu ele alındı. Bu bölümde şunlar kaydedildi:
"AİHM kararlarına paralel olarak yargılamanın yenilenmesine ilişkin olarak ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanmasının sağlanmasına devam edilecektir.
Yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını ve etkinliğini güçlendirmeye yönelik olarak Adalet Bakanlığı'nca bir "Yargı Reformu Stratejisi" hazırlanmaktadır. "Yargı Reformu Stratejisi" yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, yargının tarafsızlığının geliştirilmesi, yargının verimliliği ve etkinliğinin arttırılması, yargıda mesleki yetkinliğin artırılması, yargı örgütü yönetim sisteminin geliştirilmesi, yargıya güvenin arttırılması, adalete erişimin kolaylaştırılması, uyuşmazlıkları önleyici nitelikteki tedbirlerin etkin hale getirilmesi ve alternatif çözüm yolları ile geliştirilmesi ve ceza
infaz sisteminin geliştirilmesi amaçlarına yönelik hedefleri içermektedir.
Yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını ve etkinliğini daha da güçlendirmek, 2010-2014 yıllarına ilişkin misyon ve vizyonunu oluşturmak, stratejik amaçlar ve ölçülebilir hedefler hazırlamak amacıyla Adalet Bakanlığı'nca Stratejik Plan hazırlanmaktadır.
Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (
HSYK), objektiflik, tarafsızlık, şeffaflık ve hesap verebilirlik temelinde geniş tabanlı temsil esasına göre yeniden yapılandırılacak ve Kurul kararlarına karşı etkili bir
itiraz mekanizması oluşturulacaktır.
Adli Yargı'da
istinaf mahkemeleri faaliyete geçirilecek ve İdari Yargı'da istinaf mahkemelerinin kurulması ve faaliyete geçirilmesi çalışmaları sürdürülecektir.
Yargının işlevselliği ve verimliliğinin arttırılmasına yönelik olarak gerekli altyapı çalışmalarına hız verilmiştir. Bu bağlamda, yeni mahkemelerin kurulması ve faaliyete geçirilmesi; birbirine yakın adliyelerin birleştirilmesi; ihtisas mahkemelerinin yaygınlaştırılması;
Adli Tıp Kurumu'nun güçlendirilmesi; hakim, savcı ve yargı çalışanı sayısının yeterli seviyeye getirilmesiyle fiziki ve teknolojik altyapının güçlendirilmesine ilişkin çalışmalar hızla devam etmektedir.
"Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda bilirkişilik müessesesi de gözden geçirilerek, davaların hızlı, basit ve en az giderle ve etkin bir biçimde görülmesini sağlamak amacıyla gerekli değişiklikler yapılacaktır. Hukuki uyuşmazlıklarda arabuluculuk ve uyuşmazlıkların alternatif çözüm yollarının geliştirilmesi çalışmaları devam edecektir. Uzlaşma müessesinin etkinleştirilip geliştirilmesi çalışmaları sürdürülecektir. Bu kapsamda, Adalet Bakanlığı'nca "Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı" hazırlanmıştır.
Savcılık ve
savunma arasında "silahların eşitliği" ilkesi açısından, Türk hukuk sisteminin gelenek ve göreneklerine uygun şekilde gerekli görülebilecek tedbirler alınacaktır.
Anayasa'daki yürütme ve yargı erklerinin ayrılığı ve bağımsızlığı ilkesi temelinde suç kovuşturma ve soruşturmasında kolluk-
savcılık görev, yetki ve sorumluluklarının AB ülkelerindeki en iyi uygulamalar doğrultusunda düzenlenmesi sürdürülecektir.
Türkiye Adalet Akademisi ve Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı'nca yargının etkinliği ve işlevselliğinin arttırılması amacıyla hâkim,
Cumhuriyet Savcısı ile
yardımcı personele yönelik hizmet içi eğitimler sürdürülecektir. Ayrıca, yargı mensuplarına AİHS ve AİHM içtihatları konusundaki eğitimlere devam edilecektir. Bunun yanı sıra, mahkeme yönetiminin etkinleştirilmesi amacıyla hizmet içi eğitimler devam edecektir.
Anayas