Bugün TV'de yayınlanan Erkam Tufan ile Analiz programına katılan Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Alevi-Sünni fay hattında yeni gerilimler planlandığını söyledi. Arıboğan, 3. köprünün adı üzerinden başlayan tartışmalara ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Alevilerin ötekileştirilmiş olmasından doğan duygusal kırıklıktan İran istifade eder mi?
- Eder, herkes eder bunu sadece İran tetiklemez, Türkiye’nin modeline, iktidarına karşı olan herkes tetikler. Türkiye’nin Alevileri benim görebildiğim kadarı ile asla İran’ın, Suriye’nin kontrolüne girmezler. Alevilerin talebi Türk olmaklıkları dolayısı ile başka devletlerin hizmetine girmez. Onurlu bir yaşam sürmek istiyorlar. İbadethaneleri orada belli. Cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasını istiyorlar. Diyanet işleri başkanlığında temsil edilmek istiyorlar
Bu çok zor mu?
Hiç zor değil. Bunlar hak olarak talep edilmeden önce hükümetin bunu vermesi lazım. Bunu tartışmaya dönüşmeden halledilmesi lazım.
Hükümet bir gecede doğuda melelere kadro sağladı. İyi de yaptı. Orada Kürtçe konuşan şafi din adamı. Dedelere bu hakkı neden tanınmaz?
Bir gecede yapılabilecek şeyler bunlar. Gönül kırıklıkları var. Bu Ak Parti iktidarına dayandırılacak bir şey değil. Bu Osmanlı'dan gelen bir problem. Cumhuriyet döneminde de aslında, cumhuriyetin modern Türk kimliği içinde Sünniliği barındırır ama cumhuriyetin tanımladığı bir Sünniliktir. Yani devlet kendini başka türlü Sünni olarak ifade eden insanlara en az Alevilere davrandığı kadar kötü davranır. Hatta Mehmet Çevik hocanın çok hoş bir lafı vardır. ‘bu devlet o kadar adildir ki bütün vatandaşlarına eşit ölçüde eziyet eder’. Bugün Aleviler bazı sembolik sebepler sebebi ile de inciniyorlar. Köprü ismi sebebi ile inciniyorlar.
Köprü ismi de çok kötü denk geldi. Çaldıran’ın 500. yıldönümüne bir yıl kala oldu. Tam da Alevi-Sünni geriliminin kaşındığı bir dönemde. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sayın Cumhurbaşkanı'nın büyük bir devlet projesine Hacı Bektaş Veli adı koyalım demesi Alevileri teskin eder mi?
Yani bu tür en azından dengeleme çabalarının var olması önemlidir ama o isim yanlıştır. O isim yanlıştır, o ismin değiştirilmesi referanduma sunulması daha da yanlıştır. Çünkü o konu önemli bir konudur bunu referanduma sunarsanız, toplumu hakikaten oy aşamasında en azından ikiye bölersiniz, Sünni-Alevi olarak, köprüden yana olan olmayan olarak.
Devletin bunu düşünmesi gerekiyor. Orada şöyle düşünüldü bence temel mesele Kürtlerle olan temel birliğimizi korumak. Türkler ve Kürtler birlikteliği adına seçilmiş bir zaferdir Çaldıran ama Aleviler açısından seçilmiş bir travmadır. Temel problemi bu ve Türkiye’nin içerisinde milyonlarca Alevi var, onların yıllardır biriktirdiği travmanın üzerine oturan sembol bir isim sizin için çok makbul olabilir bizler için çok makbul olabilir. Şimdi o dönemde benim anladığım kadarıyla esas endişe Kürtlerle olan ilişkinin tamiri, büyük Osmanlı birliği mesajlarının çevreye verilmesi, Osmanlı’nın en güçlü padişahı yani olayın bir tarafından bakıldığında çok önemli bir isimden söz ediyoruz ama dediğim gibi bir tarafın seçilmiş travması haline gelip onun kimliğinin tamamlayıcı parçası olduğu için bunu yapmamak gerekirdir. Yani bir psikiyatriste sorsalardı bunu toplumsal psikoloji çalışan birine 'aman sakın yapmayın' derdi.
Ama şu aşamada hükümet dese ki vazgeçtik, bir kelime değil mi?
Tabii çok rahat diyebilir. 'Bu bizim insanımızı inciten bir şey olduğu için biz bundan vazgeçtik, böyle bir şey hayal edilerek de düşünülmemişti' deyip gönülden gönüle köprüler kuran Mevlana’nın adını veriyoruz deyin. Hiç kimsenin de sesi çıkmaz çok da yakışır. Her şeye yakışacak bir isimdir Mevlana.