Deniyor ki; Bunları yazmanın şimdi zamanı mı? Peki o zaman, hangi zaman? Yıllarca ‘zamanı değil’ diyerek pisliği halının altına süpürmedik mi? İbret aldık mı geçmişten, yaşananlardan...
Yok, yok, yok...
Sonra bir bakıyoruz, hatıralarda bir
itiraf, bir itiraf...
O açıdan
Fikret Bila’nın
emekli komutanların açıklamalarından derlediği Komutanlar Cephesi kitabı, çok önemli. Fikret Ağabey lütfedip bana da göndermiş kitaptan.
Emekli
Orgeneral Doğan
Güreş,
Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde 1993 yılında
terhis olmuş
33 erin katledildiği o faciayla ilgili ‘Bunu ilk defa söylüyorum’ diyerek bazı komutanların kusurlu olduğunu açıklıyor: ‘Eğer asker bir yerden bir yere nakledilecekse öyle münferit olmayacak. Toplanma merkezleri olacak. Nereye gidiyorsa yol güzergahında
tedbir alınacak, asker çıkış yapınca varış noktasına haber verilecek ve varış noktası da intikali takip edecek, bir gecikme olursa irtibat kurulup müdahale edilecek. Bu 33 erin sevkıyatında buna uyulmamış.’
O tarihte Asayiş Bölge Komutanı Korgeneral
Necati Özgen. O da şöyle diyor: ‘Kusur var tabii, sorumluluk da var. Kusur şu, yeterli koruma yok. Böyle bir sevkıyatta minibüslerin önünde ve arkasında silahlı koruma araçları olması lazım. Böyle götürülmeleri lazım. Böyle yapmamışlar. Eğer yapsalardı,
teröristler saldırmaya cesaret edemezlerdi.’
Yani, silahlı koruma olsaydı belki o 33 askerimiz hayatta olacaktı. Bunun için ne
sıkıyönetim ne
OHAL, ne de
sınır ötesi operasyona gerek vardı. Küçük bir emir yeter, artardı bile. Hatalarımızı konuşmazsak doğruyu nasıl bulacağız?
Şimdi desem ki,
PKK pusuları niye hep hafta sonuna, hatta
pazara denk geliyor? Mesela
Gabar ve
Dağlıca’daki iki saldırı Pazar gecesi yaşandı, tesadüf mü? Acaba
terör örgütü, askerin en zayıf anının hafta sonu olduğunu mu düşünüyor?
Eğer öyleyse biz neden gerekli tedbirleri almıyoruz, alamıyoruz?
Konuşacağız ve yazacağız. Zaman, bu zamandır. Vatanseverliğimizi
test edenler, önce, hatalarının kaç şehide yol açtığını hesaplasınlar.
ŞAMİL TAYYAR/STAR