Paşa,
Anayasa Mahkemesi üyelerini tehdit etti. "
367 kararını çıkartmazsanız ordu yönetime el koyacak..."
İşte
Yasemin Çongar'ın yazısı...
Yüksek yargı mensuplarının vicdanları rahat mı?
Geçen hafta boyunca hep aynı yastıktan hep aynı manzaraya baktım.
Pencerenin pervazına uzanan dalları "Bak artık nisan" dercesine her gün biraz daha serpilen güzelim bir erguvanla trenlerin artık sık uğramadığı
yaşlı bir istasyondan ibaretti gördüklerim.
Yatağıma dağılmış, bitkinlikten yarım yamalak okuyabildiğim gazetelerin anlattığı kaostan bihaber bir memleket köşesiydi bu.
Sakindi; sükûnete davet ediyordu.
O sükûnet içinde, ateşin ve ağrıların dayattığı hayat muhasebesini yaparken bu kaosun bir yerinde rahatsız vicdanlar olduğuna inandım.
* * *
Bir
darbe süreci yaşıyoruz.
Yüksek yargı eliyle
seçim sandığının hükmünü bertaraf etmek için yapılan bir darbe bu.
Her ağızlarını açtıklarında hukukun üstünlüğünden dem vuran darbe destekçileri de, darbe icracıları da çok iyi biliyor ki hukuk bu süreçte sadece bir
örtü.
Ak Parti aleyhindeki
kapatma davası hukuka rağmen başlatıldı; hukuka rağmen ilerleyecek.
Tabii,
savunma yapmaya hazırlanan Ak Parti yöneticileri de farkında durumun.
Haklarındaki
iddianame, hukuku çiğnedikleri için değil, ikinci kez ve üstelik daha büyük bir
halk desteğiyle hükümete geldikleri için hazırlandı.
Suçları, o gülünç kupür derlemesine malzeme oluşturan demeçler değil; suçları
iktidar olmaya yeltenmek.
* * *
Herkesin her şeyin farkında olduğu böyle bir ortamda vicdanlar rahat eder mi?
Hukukun üstünlüğünün bir darb-ı mesele dönüştüğünü gören bir
hukukçu huzur duyabilir mi?
Kendisini darbenin icracısı konumunda bulan
yüksek yargı mensupları geceleri rahat uyuyabilir mi?
Diyeceksiniz ki, TESEV'in
Yargıda Algı ve Zihniyet Araştırması'nı hatırla: "Adaletten önc
e devlet" diyen bir mantığın temsilcisi onlar; hukuku kullanarak siyasete darbe yaptıklarında asli görevlerini yerine getirdiklerine inanıyorlar.
Ya hepsi öyle değilse?
Ya aralarında istisna varsa?
Ya bazı yargıçlar
baskı altında tutulmaktan rahatsızsa?
* * *
Bugün birinci sayfamıza taşıdığımız "
Yargıtay harekâtta" haberini okuyun.
Ergenekon operasyonu kapsamında
tutuklu bulunan Ümit Sayın'ın 18 şubatta verdiği şu muştuları kafanıza kaydedin:
"
Yargıtay Başkanı Genelkurmay'a çağrıldı; Harekât Başkanı'yla görüştü... Artık ordu muhtırasız darbe yapacak..
Danıştay,
Sayıştay, Yargıtay eliyle
mesaj verilecek..."
Şaşırmadınız değil mi?
Peki, korkunç değil mi şaşırmamanız?
Herkesin her şeyin farkında olduğu bir ortamda kimseyi şaşırtmayan bu tür muştuların yüksek yargı mensuplarının vicdanını hiç ağırlaştırmaması daha da korkunç olmaz mı peki?
Bu mümkün mü gerçekten?
* * *
Mümkün olduğunu sanmıyorum.
Bu kaosun orta yerinde rahatsız, hem de çok rahatsız bazı vicdanlar var; ben öyle inanıyorum.
Mesela,
Anayasa Mahkemesi'nin geçen yılki o evlere
şenlik 367 kararına
imza koyan yargıçlar arasında bu ahlaki yükü aylardır sessizce taşıyanlardan bazılarının artık çok zorlandıklarını düşünüyorum.
Ve umuyorum ki, bir gün konuşacaklar.
367 kararını almaları kendilerine yukarıdan tebliğ edildiğinde, neden "Bunu torunlarıma anlatamam" diye gözyaşlarıyla
itiraz ettiklerini anlatacaklar örneğin.
Bu kararı kendilerine tebliğ edenin kim olduğunu da öğreneceğiz o zaman.
Anayasa Mahkemesi'nin neyle tehdit edildiğini de birinci elden bileceğiz.
Acaba anlatılanlar doğru mu?
Dönemin kuvvet komutanlarından biri, Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin meşrebine uygun saymadığı bir siyasetçinin Çankaya'ya çıkmasını önlemek için Anayasa Mahkemesi'ne görev verdi mi?
Bu göreve, "Olmaz
paşam" diye karşı çıkan yargıçlar kimdi?
İtiraz edenlerin, "367 kararını çıkartmazsanız, ordu yönetime el koyacak" diye darbe tehdidiyle bastırıldığı rivayeti rivayetten mi ibaret?
Bu soruların yanıtını bir gün öğreneceğiz.
Herkesin her şeyin farkında olduğu bu darbe sürecinde, öğrendiklerimiz muhtemelen yine şaşırtmayacak bizi.
Ama en azından bu memleketin rahatsız vicdanları sükunete davet etme gücüne inancımız pekişecek.