Ondokuz
Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Fen
Edebiyat Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu, geçmişte Türklerin konargöçer kültürünün bir sonucu olarak ortaya çıkan ve bugün Anadolu'da halen tüm canlılığıyla yaşatılan
yaylalara göç etme geleneğinin Türklere özgü bir gelenek olduğunu belirterek, ''Biz Türkler 5 bin yıldır bu müthiş geleneği yaşatıyoruz'' dedi.
Prof. Dr. Tellioğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, konargöçerlik geleneğinin Orta Asya'dan beri devam ettiğini belirterek, ''Orta Asya'da Türkler, Moğollar, Tibetliler yan yana, bir arada yaşayan topluluklardı. Moğollar ile Tibetliler
göçebedir yani senenin 12 ayı farklı yerlere giderdi. Sadece Türkler yarı göçebedir'' diye konuştu.
Türklerin
hayvanlarının barınma ihtiyacı dolayısıyla göç etmek durumunda kaldığını ifade eden Tellioğlu, geçmişte Türklerin havaların ısınmasıyla alçak kesimlerde bunalan hayvanlarına otlak bulmak için daha yükseklerdeki yaylaklara, kışın ise yine hayvanlarını barındırmak için daha alçak kesimlerdeki
çukur alanlara göç ettiğini belirtti.
Bu göç sırasında Türklerin yaylak ile kışlak arasında kalan güzleklerde de birer ay konaklayarak yorulan hayvanlarını ve kendilerini dinlendirdiklerini söyleyen Tellioğlu, ''Orta Asya'daki bu gelenek yılın 12 ayı göç eden Moğollar ile Tibetler ile yerleşik hayatı benimseyen Çin toplumunda yoktur. Bu konargöçerlik geleneği yani yaylaya göç etme geleneği yalnızca yarı göçebe olan Türklerin geleneğidir. Biz Türkler 5 bin yıldır bu müthiş geleneği yaşatıyoruz'' ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Tellioğlu, eti yağlı olan Türklerin beslediği koyunun fazla sıcakta yaşaması ve beslenmesinin zor olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
''Türkler 10 ile 14 derece sıcaklıkta yaşamayı seviyorlar. Bunda koyunların etinin yağlı olmasının da etkisi var. O nedenle tarihte
hava sıcaklığı 14 dereceye ulaştığı zaman Türkler yaylaya çıkar, 10 dereceye indiği zaman da kışlağa dönerdi. Türklerin göç etme zamanı biraz da sıcaklığa bağlı idi. Geçmişte insanların elinde sıcaklık veya rutubet ölçen bir alet olmadığı için Türklerde ilginç bir
uygulama yapılıyordu. Türkler bir yere göç ettiklerinde iklim olarak oranın kendileri için yaşanabilir bir yer olup olmadığını tespit etmek için bir
kuzu kesip butunu ağaca asıyordu. Kuzunun butu 15 gün içinde çürümezse oranın havası kuru ve yaşanabilir sayılıyordu.
Günümüzde de tabiatta vargel ve vargit çiçekleri açtığı zaman havanın ısındığı ya da soğuduğu anlaşılıyor ve göç zamanının geldiği ortaya çıkıyor, insanlar da hayvanlarını başka adreslere götürüyor.''
Karadeniz'deki yaylalara göç etme geleneği
Prof. Dr. Tellioğlu, yaylalara göç etme geleneğinin halen Anadolu'da sürdürüldüğünü ifade ederek, bu geleneğin
Doğu Karadeniz'de ise 11. yüzyılın son çeyreğinde başladığını belirtti.
Malazgirt Savaşı'ndan sonra Türklerin kitleler halinde Anadolu'ya girdiğini söyleyen Tellioğlu, ''Malazgirt Savaşı'ndan sonra Türkler Karadeniz'e de geliyor ve
Bayburt hemen Türklerin eline geçiyor. Ardından Türkler
Gümüşhane,
Trabzon ve Giresun'un güneyi,
Tokat, Amasya'ya geliyor.
Kelkit Vadisi'nde yaşıyor, sahildeki
Samsun ve Trabzon'un alçak kesimlerine gelmiyor, çünkü bir kıyı kesimi olan bu alanlarda hayvanları barındırmak zordu'' dedi.
Bu sebeplerle Karadeniz'deki yaylaya göç etme geleneğinin Doğu Karadeniz sıradağlarının güneyinde başladığını ifade eden Tellioğlu, ''Bu yöreye gelen Türkmenlerin tamamına yakını konargöçerdi, tarımla uğraşmıyordu ve geçimini hayvancılıkla sağlıyordu. Orta Asya'da olduğu gibi yazın hayvanlarını besleyebilecekleri yaylaklara, kışın da kışlaklara iniyorlardı. Mevsime göre 5-6 ay ya da 7-8 ay yaylada veya kışlakta kalıyorlardı. Bu süreyi
mevsim belirliyordu. Bunun için geçmişte Türkler, Doğu Karadeniz sıradağlarının güneyine yerleşmiş, kuzeyine yerleşmemiştir'' diye konuştu.
Günümüzde halen Trabzon'un Çaykara ilçesinde yaşayan insanlarla Bayburtluların yakın ilişkisi olduğunu çünkü geçmişte Bayburt'taki Türklerin Çaykara'ya yaylaya geldiğini belirten Tellioğlu, ''Çaykara ile Bayburt arasında Türkler kısa mesafede göçler yapmıştır ama aslında tarihte Türkler çok daha uzun mesafelerde göç ederdi. Mesela Halep'teki Türkmenlerin yaylası Türkiye'nin
Akdeniz bölgesindeki Toroslar'dır. Burada halen Yörükler göç geleneğini devam ettiriyor. Aynı gelenek güney kesimlerde ağırlıklı olmasına rağmen Karadeniz'de var'' dedi.
Yayla şenlikleri
Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu, günümüzde yaşatılan yayla şenliklerinin de Türklerin bu konargöçer kültüründen kaynaklandığını söyleyerek, tarihte Türklerin yaylaya götürdüğü hayvanlarından elde ettikleri süt,
peynir ve
tereyağı gibi ürünleri dönüş yolunda kurulan
panayırlarda satarak kışlık ihtiyaçlarını karşıladığını ifade etti.
Şenlik havasında geçen bu panayır geleneğinin devam ettiğini kaydeden Tellioğlu, ''Panayırlar, geçmişte kışı geçirmek için para kazanmak ve kendileri ile hayvanlarının ihtiyaçlarını karşılamak isteyen hayvancılar için önemli bir gelir kaynağıydı'' diye konuştu.
Doğu Karadeniz'de hayvancılıkla uğraşan Türkler şu sıralar yayla ya da güzleklerden, kışı geçirecekleri alanlara inmek için Kurban Bayramı'nın biraz daha yaklaşmasını bekliyor.