İşte
Ahmet Taşgetiren Türkiye'nin
terör konusunda AB'nin günahlarını ortaya koymasına mani olan sebepleri tahlil ettiği yazısı
AB ile teröre karşı tarihi oturum çağrısı
Önce ilginç bir toplumsal psikoloji tespiti:
Avrupa'yı
Amerika kadar sorgulamıyoruz. Türkiye'de AB'nin itibarı da aşınıyor, ama herhalde Amerika kadar yerlerde sürünmüyor. İlginç bir şey daha: Amerika'dan beklentilerimiz, her zaman AB'den beklentilerimizden daha çok oluyor. Terör işinde de öyle.
Son gerilimde Amerika ile neredeyse gırtlak gırtlağa geldik.
Oysa
PKK terörü konusunda AB
ülkelerinin günahı belki de ABD'den çok daha fazla.
Hadi sayalım:
-PKK, AB ülkelerindeki Kürtlerden
gönüllü veya zorla parasal
destek sağlıyor.
-PKK, AB ülkelerindeki Kürtlerden
militan temin ediyor.
-AB ülkelerinde PKK'ya ait medya kuruluşları var ve açıkça teröre destek veriyorlar.
-PKK liderleri sıkıştıkça Avrupa ülkelerinde soluğu alıyor ve faaliyetlerini oradan sürdürüyorlar.
-Avrupa ülkeleri yakalanan PKK liderlerini bile tutuksuz yargılayarak kaçmalarına imkan hazırlıyor.
Bundan başka, batılı ülkelerin her biri adına
komplo planında zikredilebilecek oyunlar da cabası.
Bütün bunları ABD yapıyor olsaydı, Türkiye'de nasıl bir feveran olurdu, tahmin etmek güç değil. Ama Avrupa'ya karşı tepkilerimiz garip biçimde sınırlı kalıyor.
Hoş,
Başbakan Yardımcısı ve
Hükümet Sözcüsü
Cemil Çiçek, isim vermeden "
yardım ve yataklık"ın altını çiziyor, terör karşısındaki iki yüzlülüğü teşhir etmeye çalışarak öfkesini seslendiriyor ama, ötesi gelmiyor.
Ötesi ne?
Biz Amerika ile olduğu gibi bir çok AB üyesi ülke ile de NATO'da müttefikiz. Yani bizim güvenliğimizden onlar da sorumlu. Ayrıca AB'ye üyelik görüşmeleri yürüten bir ülkeyiz.
Ayrıca, Türkiye'yiz, Ortadoğu'nun merkez ülkesiyiz, Avrupa'nın
İslam dünyasına açılan kapısıyız vs...
Ondan sonra Türkiye'yi yıllardan beri vuran bir örgüte hadi "yardım ve yataklık" tan daha nazik bir ifade bulalım: Müsamaha...
Dostluk mu bu?
Elbet değil.
Öyleyse... Bütün bu muhakemenin geldiği nokta belli: Terörün Avrupa'daki ikmal zemini kurutulmalı. Türkiye'nin elinde bu alanda bir hayli
dosya bulunduğu biliniyor.
O zaman bir "tarihi oturum" da Avrupa ile yapılmalı.
AB İlerleme Raporu açıklandı. Bu raporlar genelde Türkiye'nin AB standartlarına uyum oranını tespit ediyor. Bir tür
karne. Genelde de "eksi"ler işaretleniyor. Biz habire "İlerleme Raporu"na iyi bir not eklensin diye çırpınıyoruz. Kabul edelim, bunu AB için değil kendimiz için de yapıyoruz.
Bununla birlikte, AB ilişkilerine İlerleme Raporu üzerinden bakıldığında Türkiye hesabına hep bir
psikolojik zaaf söz konusu.
Belki bu psikolojik zaaf, Türkiye'nin terör konusunda AB'nin günahlarını ortaya koymasına mani oluyor.
Oysa iş ciddi. Türkiye'ye kan kaybettiren ve bütün toplumsal dengeleri olumsuz etkileyen bir hadise terör. Türkiye yıllardır boğuşuyor, Avrupalı dostlarımız da, "düşünce, örgütlenme özgürlüğü vs" paravanı arkasında zaman zaman teröristlerin sırtını sıvazlayarak olayı keyifle seyrediyor.
Türkiye'ye kan kaybettiren bir hadise, diyelim, NATO'nun gündemi olamaz mı? ABD'nin "düşman" ilan etmesi Avrupa için anlamsız mıdır? AB'nin "
terör örgütü" tanımlaması AB'ye hiçbir sorumluluk yüklemiyor mu?
Son sözüm şu:
Türkiye'nin Avrupa'yı terörle mücadelede daha ciddi, daha samimi, iki yüzlülükten daha uzak bir işbirliğine çağırma zamanı gelmiş ve geçmektedir. Bu, bir "AB ile tarihi oturum" çağrısıdır.
Türkiye, terörle mücadeleyi, ilgili tüm alanlarda yürütmezse netice alamaz.
AHMET TAŞGETİREN - BUGÜN