Washington'da bulunan
Fehmi Koru Yeni
Şafak'taki köşesinde ziyareti değerlendirdi
Ziyaret öncesi izlenimler
Amerika'da dikkatler kasım ayında yapılacak ara
seçimlere odaklanmış durumda. George W.
Bush'un itibarı yerlerde sürünüyor ve bu sebeple Cumhuriyetçi Parti'den adaylar kendisiyle aynı fotoğraf karesinde görünmekten kaçınıyorlar. Rakip Demokrat Partili
siyasetçilerin bile arkasında saf tuttuğunu görmeye alışmış Bush'un, kendi partisinin kıdemli senatörlerinin isyanına tahammül etmesi hiç de kolay olmuyor...
Her başkentte olduğu gibi (hatta diğerlerinden daha fazla), Washington'da, görevi sürekli veya gerekli olduğuna inanıldığında
Türkiye'yi izlemek olan insanlar var: Yönetimden bürokratlar, çatısı altında siyaset konuşulan düşünce üretme kuruluşları ve gazeteciler... Bunların gündeminde
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın
Beyaz Saray'a uğrayacağı 2
Ekim tarihi öncelikli bir yer işgal ediyor.
Türkiye ile ABD arasında dikenli pek bir konu yok görünüyor. 1
Mart tezkeresini hâlâ unutamamış Amerikalı bürokrat ve asker mutlaka var; ancak ABD başkentine şimdilerde
egemen olan hava onların öfkelerinden pek az etkileniyor. Şu sıralarda görüşleri dinlenenler ikili ilişkileri daha mâkul bir zemine taşımaktan yana olanlar... ABD, ziyaret öncesinde, Türkiye'ye birbiri ardına
jestler yapıp duruyor.
Gen. Ralston'un 'koordinatör' sıfatıyla Ankara'ya gelip Irak'ta temaslara başlaması bir önemli jest aslında; ABD bununla Türkiye'nin öncelikler listesinde ilk sırayı işgal eden rahatsızlığa saygı duyduğunu göstermeye çabalıyor. Beyaz Saray'dan ziyarete henüz iki haftadan fazla bir süre varken bir açıklama yapılması ve “İki lider
PKK konusunu da konuşacak” bilgisinin verilmesi de bir başka jest; bugüne kadar, ABD, PKK'yı Beyaz Saray düzeyinde ele almaya yanaşmamıştı.
Keşke Türkiye konuyu buraya taşımasa ve muhataplarını şaşırtsa. Ancak, Türk tarafı Beyaz Saray buluşmasına getirmese bile, ABD'li yetkililer PKK konusunda samimi olduklarını gösterme ihtiyacı duyuyorlar. Beklenti, Bush-Erdoğan buluşmasının, PKK konusunda bir dönüm noktası teşkil edeceği yönünde...
ABD bu jestleri konuğunun kara kaşı, kara gözü hatırına yapıyor değil; Bush'un kasım seçimi öncesinde Türkiye ile yakın görünme derdi var. ABD başkentinden bakıldığında, her gözlemci, '
1 Mart tezkeresi' üzerine birkaç lâf etme ihtiyacı duyuyor; ancak şu yenilerde '1 Mart' metaforu, Bush'un haksız, halkının “Bu savaş olmasın” iradesini Meclis'i ile dünyaya yansıtan Türkiye'nin haklı olduğu yönünde değerlendirmelerde kullanılıyor... Erdoğan'ın Bush'u ziyareti bu değerlendirmeyi unutturacak bir görüntü teşkil edecek...
Washington'un bütün derdi, Bush ile Erdoğan'ı bir fotoğraf karesinde buluşturmaktan ibaret değil elbette; seçim yılında 'terörle etkili mücadele' iddiasını daha yüksek perdeden ifade etmeyi sürdüren Bush, yeni hamleler hazırlığında ve bunun için Türkiye'ye ihtiyacı büyük... Ne yapıp edip İran'a karşı bir cephe oluşturması gerekiyor Washington'un ve Türkiye'ye cephe ülkesi olabileceği umuduyla da yakınlaşılıyor.
Bu da, Başbakan Erdoğan'ın Beyaz Saray'da Bush ile buluşmasını, Türkiye açısından, olağanüstü riskli hale getiriyor. Başbakan, Türkiye'nin neler yapabilip neler yapamayacağını açık bir dille burada anlatacak hiç kuşkusuz; Bush'un işittiklerinden memnun olmaması da, Bush'u memnun edecek sözlerin Türkiye'de rahatsızlığa yol açması da birer risk... İki ucu pis bir değneğe dönüştürmeden bu ziyaretten 'kazan-kazan' sonucuyla çıkmak hayli zorlu bir diplomatik çaba gerektiriyor.
Keşke Erdoğan bu ziyareti yapmasaydı... Geldiğinde, keşke PKK konusunu hiç açmasa...
Savaşı genişletme niyeti masaya getirildiğinde, keşke Türkiye adına doğru olan sonucu getirecek alternatif bir proje sunabilse
YENİ ŞAFAK