ABD’nin B planı, darbe mi? - YORUM

Başından beri söylüyorum, ABD’nin Türkiye’yi Kuzey Irak’a çekmek gibi bir hesabı yok.

ABD’nin B planı, darbe mi? - YORUM

ABD, tüm hesaplarını, Türkiye’nin kendisine rağmen bölgeye girmeyeceği varsayımı üzerine kurmuş. O nedenle Kuzey Irak’ta muhtemel bir sınır ötesi operasyona ilişkin ciddi ölçülerde karşı hazırlığı yok. ABD, Türkiye’yi masaya çekmek istiyordu, terörü tırmandırarak onu da başardı. Başbakan Erdoğan’ın 5 Kasım’daki Washington ziyareti o açıdan çok önemli. Bush’a sorulacak soru şu: ‘Ne istiyorsun?’ Çünkü; yaklaşık 10 yıl önce ‘yerli’ özelliğini iyice yitiren PKK’nın artık bir ‘Kürt örgütü’ olmaktan çıktığı ve uluslar arası güçlerin taşeronu olarak kullanıldığını orta derecede zekaya sahip herkes görüyor. Son olarak Kandil’e giden İngiliz Sunday Times Gazetesi muhabiri Hala Jaber’in şu gözlemi her şeyi anlatmaya yetiyor: ‘PKK’da İngilizler, Ruslar, Almanlar, Yunanlılar, İranlılar ve Araplar var.’ Bu gözleme, PKK’daki Suriyeli sayısının binin üzerine çıktığı ve silahlı eylem organizasyonunun başındaki Feyman Hüseyin’in bir Suriyeli olduğunu, bu süreci yakından izlemeyenler için ekleyelim. ABD’nin Türkiye’den iki konuda beklentisi var. Uzmanlığın çoğunluğu bu konuda hem fikirler. Nedir bunlar? 1- İran operasyonunda yanımızda ol. 2- Kuzey Irak’taki Kürt Devleti’nin ağabeyi ol. Türkiye ‘evet’ derse İddia o ki, Türkiye bu konuda ‘evet’ derse, PKK’nın tasfiye süreci hemen başlayacak. Türkiye’nin pazarlık şartlarına göre, Talabani ve Barzani de PKK ile birlikte tasfiye olabilir. Yeni Kürt Devleti yeni isimlerle yoluna devam eder. Talabani ve Barzani’nin tasfiye edileceği tezini ilk ortaya atan isim ise Mahir Kaynak. Ona göre, bu iki isim yıllarca ABD tarafından kullanıldı ve şimdi misyonlarını tamamladılar. Eğer, Türkiye’nin temel problemi, PKK terörünü ‘şimdilik’ sonlandırmak ise ‘makul’ gibi gözüken bir senaryo bu. Tabi, İran’la vuruşmanın ve Irak’ın üçe bölünmesine seyirci kalmanın ne gibi sonuçlar doğuracağını hesaba katmazsanız. Her şeye rağmen; Türkiye’nin ABD ile sözkonusu iki konuda tam mutabakata varması halinde doğabilecek müspet-menfi her türlü gelişmeyi üç aşağı beş yukarı tahmin etmek belki kolay olabilir. Asıl belirsizlik ve flu olan durum, masadan el sıkışmadan ayrılma ihtimalinin yol açacağı çok bilinmeyenli senaryolardır. Yeni stratejik işbirliği Bu karanlık koridorlarda dolaşmadan önce şu tespiti yapalım; 1 Mart 2003 tezkeresinden sonra dağılan ve bir daha toparlanamayan Türk-Amerikan ilişkileri, aradan geçen 4.5 yıl sonra yeniden dizayn ediliyor. 11 Eylül saldırısından sonra tüm dünyaya ‘Ye benimlesin ya hedefimsin’ diye rest çeken Bush’un bu tekerlemesi, şimdi Türkiye için de geçer akçe oldu: Ya benimlesin ya hedefimsin... 5 Kasım’da kurulacak Washington Masası’nda müzakereler sürerken, fondaki siyasi müzik bu tekerlemeden izler taşıyacak. Varsayalım, masada tokalaşma olmadı. PKK’ya karşı ABD ve Irak yönetimi somut hiçbir adım atmadı. Böyle bir atmosferde anket yapılsa ve sorulsa: Sınır ötesi operasyon olsun mu? Eminim ki, sonuç yüzde yüz ‘evet’ olur. Böylesine sert esen rüzgara karşı siyasi irade direnebilir mi? Çok zor... B planı devreye girebilir Asıl problem de burada. Masada siyasi otoriteye istediklerini yaptıramayan ABD, ‘B’ planını devreye sokabilir. Bu planda askerlerle ilişkiler vardır. ABD, 1 Mart tezkeresinden bu yana Türkiye ile ilişkileri iki eksende yürütmeye başladı. Nedeni, Büyük Ortadoğu Projesi’nde sadece siyasi iktidarla sorunu çözemeyeceğini düşünmeye başladı. Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı üzerinden kurulan sivil ilişkilere ilave olarak Pentagon, Genelkurmay Başkanlığı ile daha sıcak ilişkilere yöneldi. Atılan her adımda, hükümet-TSK dengesi gözetildi. Murat Karayılan gibi PKK’nin lider kadrosunun Türkiye’ye tesliminin tartışıldığı Pentagon menşeli özel toplantılarda, ‘Hükümetin elini güçlendirir’ diyenlerin varlığından haberdarız. Lafı daha fazla dolaştırmadan söyleyelim; Irak’ta AK Parti’yi yanında bulamayan ve bağımsız politika izlediği için kırgın olan ABD, yeni süreçte Türkiye ile el sıkışamazsa AK Parti’nin tasfiyesini öngören ‘B’ planına yönelebilir. Bunun için en uygun araç, askeri darbedir. Çünkü, sandık yoluyla bunun mümkün olmadığını gördüler. En uygun iklim ise savaş halidir. Mümkün müdür? Ecevit’in yıkıldığı an Bu soruya cevap ararken, 33 yıl öncesine dönelim. Ecevit Başbakan, Erbakan Başbakan Yardımcısı. Türkiye, Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştirmiş, tüm dünya ayakta. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Ecevit’i arıyor: ‘ Harekatı başlattınız, başarılı da oldunuz. Ama buraya kadar. Hemen ateşkes ilan edin. Zaten Genelkurmay Başkanınız az sonra size ateşkes teklifiyle gelecek.’ Ecevit, bu sözleri çok ciddiye almıyor. ‘Bakarız’ türünden kaçamak cevap veriyor. Telefonu kapattıktan birkaç dakika sonra içeriye dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar giriyor. Elinde ‘ateşkes teklifi’ var. Ecevit’in nutku tutuluyor. Karanlık koridorlarda dolaşmaya devam edeceğiz. Şunu bilin; Türkiye’nin karşısındaki sorun, sadece terör sorunu değil. ŞAMİL TAYYAR- STAR GAZETESİ ANKARA TEMSİLCİSİ
<< Önceki Haber ABD’nin B planı, darbe mi? - YORUM Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER